Büyük patlamada ne kadar döteryum yaratıldığını
hesaplayabilmek için, o zamandan günümüze kadar ne kadar döteryumun yok
olduğunu tahmin etmek gerekir. Büyük patlamadan beri izotopun yüzde kaçının yok
olduğunu hesaplayabilmek için Jüpiter'in atmosferinde bulunan döterlenmiş
moleküllerin bolluğuyla yıldızlar arası bulutlarda bulunan döteryum bolluğunu
karşılaştırarak izotopun yok olma hızı bulunur. Döterlenmiş molekül, bir
hidrojen atomunun döteryum atomuyla yer değiştirdiği moleküle verilen addır.
Örneğin, döterlenmiş ya da ağır su HDO biçiminde yazılabilir. Jü-piter'de
saptanan dötereyum, 4.6 milyar yıl önce, Güneş sisteminin oluşumu sırasındaki
yıldızlararası gazın yapısını örneklemektedir. Jüpiter'de %0.002 olarak
saptanan döteryum bolluğu, galaksinin geçmişteki yaşamı boyunca doğan ve ölen
yıldızların için-de işlenen gazlardan oluşan yıldızlararası bulutlardaki
bolluğunun yaklaşık iki katıdır. Hubble Uzay Teleskobu ile yapılan gözlemler ve
geçmişteki uydu deneyleri, yıldızlararası bulutlarda bulunan atom halindeki
döteryum bolluğunun Jüpiter'de saptanandan, bir başka deyişle 6.6 milyar yıl
önce galaksimizde bulunandan daha düşük olduğunu gösteriyor.
Döteryumun net eğilimi konusunda yanılmamız olanaksız:
döteryum zamanla azalıyor. Yıldızlar yeni enerji kaynağı üretmeyip döteryum
yaktıklarından, bu beklenen bir şey. Ama yıldızlar arası gazların tümü
yıldızların sıcak çekirdeklerinden geçmedikleri için büyük patlamada yaratılan
döteryumun bir bölümü hâlâ varlığını sürdürüyor. Döteryumun yıldızlar
tarafından yok edildiği göz önüne alındığında, galaksi öncesi döteryumun hidrojene
göre bolluğu %0.01 olarak bulunuyor.
Karanlık Madde
Bileşimi
Büyük patlamada üretilen hafif elementler yalnızca helyum ve
döteryum değildir. Lityum çok daha enderdir ve döteryum gibi o da yıldızlar
tarafından yok edilir. Lityum aslında T Tauriyıldızlarında ölçülür. Adını
Taurus (Boğa) Takımyıldızı'ndaki bir ilk örnekten alan bu yıldızlar çok genç,
enerjisini kütle çekiminden alan ve genellikle yoğun yıldızlararası gaz
bulutları içine gömülü olarak bulunan yıldızlardır. Böyle yıldızların gaz
hareketlerinin yoğun olduğu çalkantılı atmosferlerinde lityum bolluğu
yüksektir. Yalnızca yıldızlar tarafından yok edilen bu element yıldızların
gençliğinin kesin bir göstergesidir. Yıldız yaşlandıkça lityum yok olur.
Evrimin erken dönemlerinde atmosferdeki kütlesel gaz hareketleri sonucunda
yıldızın daha sıcak iç bölgelerine taşınan lityum, burada sistematik olarak
yanar. Güneş gibi orta yaşlı bir yıldızın atmosferinde saptanabilecek ölçüde
lityum bulunmaz.
Lityum hem büyük patlama, hem de yıldızlararası bulutlara
giren kozmik ışınlarca üretilmiştir. Kozmik ışınlar, yıldızlararası karbon,
azot ve oksijen molekülleri ile rastgele çarpıştıklarında nükleer reaksiyon
başlatan yüksek enerjili parçacıklardır. Bu ağır atomlar parçalanır ve çevreye
lityum çekirdekleri saçılır. Bu sürecin habercisi, yaratılan iki lityum
izotopudur. Bunlardan birinin kütlesi 6, normal lityum izotopu olan diğerinin
kütlesi ise 7'dir. Popülasyon II'deki en yaşlı yıldızlar, hidrojene göre on
milyonda bir oranında lityum bolluğu gösterirler. Bu bolluk, demir gibi diğer
elementlerin bolluklarından bağımsız gibi gözüküyor. Dahası, lityumun çoğunluğu
7 kütleli izotoptur. 6 kütleli lityum çok enderdir. Bunun tersine, genç Popülasyon
I yıldızlarında 10 kat daha fazla lityum ölçülüyor.
Bu genç yıldızlardaki lityumun kozmik ışın kaynaklı olduğuna inanılıyor. En büyük olasılık, lityumun, bu yıldızların içinden doğduğu yıldızlar arası bulutta kozmik ışınlar tarafından üretilmiş olması. Lityumun yaratılışı ve yok oluşu ile ilgili olarak tutarlı bir tablo oluşmuştur. Oldukça güvenli bir biçimde, halo yıldızlarında gördüğümüz lityumun büyük patlama sırasında üretilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Büyük bir olasılıkla baryon dışı kökenli karanlık maddenin üstün olduğu sonucunu çıkarabiliyor olmamıza karşın, lityum, döteryum ve helyum bollukları minimum bir miktar baryon kökenli maddenin varlığını gerektirmektedir. Bu miktar, gökadlarda doğrudan ölçülenden çoktur. Buradan da, kritik yoğunluğun yüzde birkaçlık bölümünün baryon kökenli olması gerektiği sonucunu çıkarıyoruz.
Bu genç yıldızlardaki lityumun kozmik ışın kaynaklı olduğuna inanılıyor. En büyük olasılık, lityumun, bu yıldızların içinden doğduğu yıldızlar arası bulutta kozmik ışınlar tarafından üretilmiş olması. Lityumun yaratılışı ve yok oluşu ile ilgili olarak tutarlı bir tablo oluşmuştur. Oldukça güvenli bir biçimde, halo yıldızlarında gördüğümüz lityumun büyük patlama sırasında üretilmiş olduğunu söyleyebiliriz. Büyük bir olasılıkla baryon dışı kökenli karanlık maddenin üstün olduğu sonucunu çıkarabiliyor olmamıza karşın, lityum, döteryum ve helyum bollukları minimum bir miktar baryon kökenli maddenin varlığını gerektirmektedir. Bu miktar, gökadlarda doğrudan ölçülenden çoktur. Buradan da, kritik yoğunluğun yüzde birkaçlık bölümünün baryon kökenli olması gerektiği sonucunu çıkarıyoruz.
Baryonik olmayan karanlık madde iki ana kategoriye ayrılır:
· Sıcak karanlık madde (HDM) - baryonik olmayan
parçacıkların rölativistik (ışık hızına yakın) hareketi.
· Soğuk karanlık madde (CDM) - baryonik olmayan
parçacıkların rölativistik olmayan hareketi.
Soğuk karanlık madde parçacıkları, aynı zamanda WIMP olarak da
bilinirler, tipik olarak HDM parçacıklarıyla karşılaştırıldıklarında daha fazla
madde miktarı içerirler ve daha düşük hızlarla hareket ederler. Kilit farklar,
yapı oluşumu ile ilgilidir.
Soğuk karanlık madde parçacıklarından çok daha hafif olan
sıcak karanlık madde parçacıkları rölativistik (ışık hızına yakın) hızlarda
seyahat ederler. Bilinen üç tip nötrinolar ve
onların karşılığı olan antinötrinolar HDM’ler için bilinen adaylardır. ne ve
nµ HDM olarak bilinirler, ancak deneysel açıdan ne’nin
kütlesi yeterince küçük değildir.
İlkel Evren'in olası kalıntıları kararsız, zayıf etkileşimli
parçacıklardır. Bir örnek, eğer varsa bile çok küçük bir kütleye sahip olan
nötrinodur. Normal olarak nötrinonun kütlesiz olduğu varsayılsa bile sınırlı
bir kütleye sahip olması da akla yakındır. Büyük patlamadan arta kalan o kadar
çok sayıda nötrino vardır ki, 50 eV'lik, yani elektronun on binde biri kadar
bir kütle Evren'in kapalı olmasını sağlamaya yeter. Birçok ülkede nötrinonun
kütlesini saptamaya yarayan deneyler yürütülmekteyse de şu anda bu deneyler
sonuçsuzdur. Trityum bozunma
deneylerinden elde edilen elektron nötrinosunun kütlesinin üst sınırı
için şu anki değer yaklaşık 10 eV civarındadır. Diğer nötrino türlerinin
kütleleri daha büyük olabilir.
Soğuk karanlık maddenin tam kütlesi parçacıkların diğer
maddelerle etkileşim gücüne ve parçacıkların birbirlerinin çiftlerinden
ayrıldıkları zamanki Evren'in sıcaklık ve zamanına bağlıdır. CDM parçacıkları
birbirleri ile kütlesel çekim yoluyla etkileşirler ve diğer maddelerle zayıf
normal bir etkileşimde bulunurlar. Kütle ortalaması 1GeV/c2 civarındadır.
Karanlık Maddenin
Tespiti
Güneş civarındaki madde yoğunluğu, diskin oldukça dışına
taşan, ışıma gücü yüksek yıldızların düzgün bir biçimde örneklenmesi yoluyla
ölçülür. Bu yıldızların ortalama hızları ve bunların diskten dik olarak kat
ettikleri uzaklıklar, bu yıldızları diskin içinde tutan kütle çekimi kuvvetinin
bir ölçüsüdür. Bu kuvvetin büyüklüğünden bu kadar kütle çekimi uygulayan
maddenin yoğunluğu hesaplanabilir. Bu yoğunluk gözlenen yıldız sayısıyla
karşılaştırıldığında, yıldızların sayısının, hemen hemen olması gerekenin
yarısı olduğu bulunur. İşte bu, Güneş çevresindeki karanlık maddenin varlığı
konusundaki ilk ipucudur.
Önümüzdeki yıllarda, sıcak gazların yaydığı X-ışınları
kullanılarak, karanlık maddenin bir dağılım haritası çıkarılacaktır. Büyük gök
ada kümelerinin içinde ve bazı gök ada kümelerinin merkezinden 5-10 milyon ışık
yılı uzaklıklara kadar yayılan çok sıcak gaz bulutları saptanmıştır. Aşırı
sıcaktan dolayı dağılıp gitmesi gereken gazın, görünmeyen maddenin çekim
kuvveti tarafından bir arada tutulduğu açıktır. Gökbilimciler gazın
dağılımından geriye doğru giderek bu gazı bir arada tutan kütle çekim kuvvetini
ve bu çekim kuvvetini yaratan karanlık maddenin dağılımını ortaya
çıkarabiliyorlar. Önümüzdeki yıllarda Alman X-ışın uydusu ROSAT, Japon X-ışın
uydusu Astro-D ve Amerikan uydusu AXAF, gök ada kümelerindeki sıcak gaz
dağılımının gittikçe daha iyi haritalarını yapacaklardır. Son iki uydu, gazın
aynı zamanda sıcaklığını da ölçebilecektir.
Karanlık maddeyi ölçümlemenin yeni yöntemlerinden biri de
çekimsel mercek olgusunu kullanır. Kütle çekimi maddeyi olduğu gibi ışık
ışınlarını da çeker. Bu nedenle kuasar gibi uzak bir kaynaktan yayılan ışık,
Dünya'ya doğru yolculuğu sırasında yolu üzerindeki madde tarafından bükülür.
Aradaki bu madde, kuasarın görüntüsünü dağıtabilir veya yeniden
biçimlendirebilir. Kuasar görüntülerindeki bozulmaları incelemek yoluyla
gökbilimciler, bu bozulmaya neden olan maddenin dağılımını, karanlık madde gibi
görünmez olsa bile anlayabiliyorlar. Çekimsel merceklerin ilk kez keşfedildiği
1979 yılından bu yana on kadar çekimsel mercek bulundu. Önümüzdeki yıllarda ise
çekimsel mercek olgusu, karanlık maddenin doğasını anlamak ve haritasını
çıkarmaya yönelik güçlü bir araç olarak kullanılacak. Şimdiden böyle bir
program AT&T Bell Laboratuvarları'ndan Anthony Tyson ve başkaları
tarafından başlatılmış durumdadır.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Karanl%C4%B1k_madde
13 Eylül 2019
GERİ (karanlık
madde)
GERİ (evren,
evrendeki dünya)