Yer’in konumu hakkındaki bilgiler, 400 yıllık teleskopik
gözlemlerle şekillendi ve 20. yüzyılın başından beri kökten genişledi.
Başlangıçta, Yer’in sadece çıplak gözle görülebilen gezegenlerden ve sabit
yıldızların uzak bir küresinden oluşan evrenin merkezi olduğuna inanılıyordu.
17. yüzyılda güneş merkezli (heliocentric) modelin kabul
edilmesinden sonra, William Herschel ve diğerlerinin gözlemleri, Güneş'in disk
şeklindeki geniş bir yıldızlar galaksisinin içinde bulunduğunu gösterdi. 20.
yüzyılda, sarmal bulutsuların gözlemleri, Samanyolu galaksisinin, kümeler ve
üstkümeler halinde gruplandırılan genişleyen bir evrendeki milyarlarca
galaksiden biri olduğunu ortaya çıkardı.
20. yüzyılın sonunda, geniş bir iplik ve boşluk ağında
üstkümelerin oluşmasıyla, görünür evrenin genel yapısı daha net hale geldi.
Süperkümeler, iplikçikler ve boşluklar, evrendeki gözlemleyebildiğimiz en büyük
uyumlu yapılardır. Daha büyük ölçeklerde (1000 megaparsec'in üzerinde) evren
homojen hale gelir, yani tüm parçaları ortalama olarak aynı yoğunluğa, bileşime
ve yapıya sahiptir.
Evrenin ‘merkezi’ veya ‘kenarı’ olmadığına inanıldığından,
Yer’in evrendeki genel konumunu çizecek belirli bir referans noktası yoktur.
Gözlemlenebilir evren, karasal gözlemcilere görünen evren bölgesi olarak
tanımlandığından, Yer, ışık hızının sabitliği nedeniyle, gözlemlenebilir
evreninin merkezidir.
Evrenin sonsuz olup olmadığı hala belirsizdir. Bilinen
evrenin daha yüksek bir çokluevren içinde bir örnek olabileceğine dair çok
sayıda hipotez mevcuttur; ancak, herhangi bir tür çokluevren hakkında doğrudan
bir kanıt gözlemlenememiştir. Çokluevren içindeki farklı evrenler ‘paralel
evrenler’, ‘diğer evrenler’, ‘alternatif evrenler’ veya ‘çok sayıda dünya’
olarak adlandırılır.
https://en.wikipedia.org/wiki/Location_of_Earth
11 Eylül 2020
26 Nisan 2023
GERİ
(yeryüzü)