Mevcut gravite
anlayışı, Albert Einstein'ın klasik fizik çerçevesinde formüle edilen genel
görelilik teorisine dayanmaktadır. Diğer yandan fiziğin diğer üç temel kuvveti
kuantum mekaniği ve kuantum alan teorisi çerçevesinde tanımlanmıştır. Bazen,
klasik bir sistemi kuantum sisteme tutarlı bir şekilde bağlayamadığı gerekçesiyle
‘kuantumun mekaniksel bir gravite tanımı’nın gerekli olduğu ileri sürülür.
Genel göreliliği
kuantum mekaniği ilkeleri ile uzlaştırmak için bir kuantum graviteteorisi
gerekli olsa da, varsayımsal graviton bozonları aracılığıyla kuantum alan
teorisinin klasik reçetelerini gravite kuvvetine uygularken zorluklar ortaya çıkar.
Teorisyenlerin
kuantum gravite sorununa karşı benimsedikleri en popüler yaklaşımlar sicim teorisi
ve döngü (loop) kuantum gravitedir. Sicim teorisi gibi bazı kuantum gravite
teorilerinde, gravite diğer temel kuvvetlerle birleştirilmeye çalışılsa da,
döngü kuantum gravite gibi diğerlerinde böyle bir girişimde bulunulmaz; bunun
yerine, diğer kuvvetlerden ayrı tutularak gravitasyonal alan ölçülmeye çalışılır.
Açıkçası, kuantum gravitenin amacı sadece gravite alanının
kuantum davranışını tanımlamaktır; bunu, tüm temel etkileşimleri tek bir
matematiksel çerçevede birleştirmek amacıyla karıştırılmamalıdır. Büyük bir
birleşik teori ile birleştirilen gravite kuantum alan teorisine bazen her şeyin
teorisi (TOE) denir.
Bir kuantum gravite teorisini formüle etmenin zorluklarından
biri, kuantum gravite etkilerinin sadece, Planck ölçeğinin yakınındaki uzunluk
ölçeklerinde olması (yaklaşık 10-35 metre), ve şu anda yüksek enerjili partikül
hızlandırıcıların erişebildiğinden çok daha büyük bir enerjide görülebilmesidir.
Bu nedenle fizikçiler önerilen rakip teorileri birbirinden ayırabilecek
deneysel verilere sahip değildir.
Kuantum gravite teorisinin, kara deliklerin davranışı ve
evrenin kökeni gibi çok yüksek enerji ve uzayın çok küçük boyutlarındaki
problemleri anlamamıza izin vereceği umulmaktadır.
https://en.wikipedia.org/wiki/Quantum_gravity
2 Nisan 2020