Görelilik Kuramları (theory of relativity)

20. yüzyılda Görelilik Teorisi teorik fizik ve astronomin merkezi haline geldi. İlk yayımlandığında Newton tarafından yaratılan ve 200 yıl kabul görmüş teorinin (1687) yerine geçti. Fizik alanında görelilik, temel partikül bilimini ve temel etkileşlerin geliştirilmesini sağladı. Kozmoloji ve astrofizikte, nötron yıldızları, kara delikler ve alan dalgaları gibi sıra dışı astronomik fenomenlerin görelilik yardımıyla tahmin edilmesini sağladı.


Albert Einstein’nın önemli çalışmalarından biri 1905 yılında yayımladığı ‘Özel Görelilik’ Kuramıdır. Einstein 1916 yılında ikinci görelilik kuramı olan ‘Genel Görelilik’ Kuramını yayımladı.

Özel görelilik temel partiküllere ve etkileşimlerine, genel görelilik kozmolojik ve astrofiziksel alana uygulanır.

Özel görelilik fizik dünyasaında 1920’de kabul edildi. Bu teori, atomik fizik, nükleer fizik ve kuantum mekaniği gibi yeni fizik alanlarında hızla önemli ve gerekli bir araç haline geldi. Tersine, genel görelilik başlangıçta pek kullanışlı değilse de, deneyciler tarafından biraz uygulanabilir olarak kabul edildi; Newton’un yerçekimi teorisi tahminlerine sadece küçük düzeltmeler yapmak için limitli görünüyordu.

Genel görelilik matematiği çok zordu ve dolayısıyla dünyada az sayıda insanın teoriyi tamamen detaylarıyla anlayabileceği düşünüldü. Teori daha sonra Richard Feynman tarafından çürütüldü. 1960’a doğru kritik bir canlanmayla genel görelilik fiziğin ve astronominin merkezi haline geldi. Yeni geliştirilen matematik teknikleri genel görelilikte kullanılmaya başlandı; böylece, fiziksel farklı konular matematiğin kompleksliğinden izole edilebildi. Ayrıca genel görelilikle ilgili egzotik astronomik fenomenlerin bulunuşu bu canlanmaya yardımcı oldu. [Astronomik fenomen, kuasarlar (1963), 3 Kelvin mikrodalga temel ışıma (1965), pulsarlar mikrodalga (1967) ve ilk kara deliğin keşfini (1981) kapsıyor.]

İlk süper kütleli bir kara delik içeren görelilik testi; Mayıs 2018 (testte, Samanyolu galaksimizin kalbindeki dev kara deliğinin etrafındaki yoğun çekim alanını kullanılmıştır)

Einstein, izafiyet teorisinin teoriler prensibi sınıfına ait olduğunu belirtmiştir; bu söylemiyle, elementlerin hipotezlere değil deneysel bulgulara ve keşiflere dayandığını ifade etmiştir. Doğal işleyişlerin ve gözlemlerinin daha doğru olarak tanımlanmasıyla deneysel keşifler ve matematik modelleri geliştirilmiştir.

Genel görelilik ve özel görelilik birbiriyle bağlantılıdır. Özel görelilik kuramı yer çekimi hariç tüm fizik fenomenlerine uygulanmaktadır. Genel görelilik kuramı ise yer çekimi kanununu ve onun diğer doğa kuvvetleriyle bağlantısını sağlar.


Tarihçe

Görelilik Teorisi ve İlgili Araştırmalar, Buluşlar, Keşifler

1632: Galile göreliliğine (Galile değişmezliği) göre, hareket kanunlarının hepsi eylemsiz çerçeve içinde olur. Galileo Galilei bu prensibi ilk olarak 1632’de Dialogue Concerning the Two Chief World Systems adlı kitabında kullanmıştır. Prensibi açıklarken gemi örneğinin vermiştir: ‘Sakin bir denizde, hiçbir yere çarpmadan sabit hızda giden gemide, güvertenin altında olan bir gözlemci geminin hareketsiz olduğunu, ya da hareket edip etmediğini söyleyemez’ demiştir.

1687: Newton'ın hareket yasaları, bir cisim üzerine etki eden kuvvetler ve cismin hareketi arasındaki ilişkileri ortaya koyan üç yasadır. F=ma: Bir cisim üzerindeki net kuvvet, cismin kütlesi ile ivmesinin çarpımına eşittir.Işık hızına yaklaşan hızlarda Newton yasaları fiziksel olayları açıklamakta yetersiz kalmakta, bu nedenle geçerliliklerini yitirmektedir.

1879: Günümüz ışık hızının ölçümünün temelleri 1670’lerde Danimarkalı astronom Ole Rømer (Roemer) tarafından atılmıştır. Sonraki yıllarda çeşitli araştırma ve çalışmalar sürdürülmüş, en doğru sonuca 1879 yılında Prusyalı gökbilimci Albert Michelson çeşitli ayna ve lensler ile yaptığı deneyler sonucunda ulaşılmıştır. Michelson ölçümlerinde ışığın hızını saniyede 299.910 kilometre olarak buldu. Ve bu sonuç 40 yıl boyunca en doğru değer olarak kabul edildi.

Işığın boşluktaki hızı, genellikle c ile gösterilir. Kesin değeri 299.792.458 m/s'dir. (yaklaşık olarak 3,00×108 m/s). Metrenin uzunluğu bu sabitten ve uluslararası zaman standardından hesaplanmıştır. Özel göreliliğe göre c, evrendeki bütün madde ve bilgilerin hareket edebileceği maksimum hızdır. Tüm kütlesiz partiküllerin ve ilgili alanlardaki değişimlerin boşluktaki hareket hızıdır. Bu partiküller ve dalgalar gözlemcinin eylemsiz referans kaynağın hareketi ne olursa olsun c hızında hareket eder.

1892: Lorentz dönüşümü: Fizikte, Lorentz dönüşümü (veya dönüşümleri) adını Hollandalı fizikçi Hendrik Lorentz'den almıştır. Lorentz dönüşühmü, özel görelilik ile uyum içerisindedir. Ancak özel görelilikten daha önce ortaya atılmıştır. 1892 yılında Hendrik Lorentz, kuvvete hem elektrik hem de magnetik alandan gelen katkıları da yazarak, formülün günümüzdeki modern halini türetmiştir.

1905: Einstein göreliliğin özel teorisini açıkladıktan hemen sonra, kütle ve enerjinin, E = mc2 denklemine göre değiştirilebilir miktarlar olduğunu ileri sürdü ve bu göreli çerçeveye kütle çekimini nasıl dahil edeceğine dair fikirler yürütmeye başladı.

1907: Einstein serbest düşen bir gözlemciyi ele alan basit bir düşünce deneyinden yola çıkarak kütle çekimin göreli teorisi üzerine sekiz yıl sürecek bir araştırmaya başladı

1908: Matematikçi Hermann Minkowski tarafından Minkowski diyagramı geliştirildi. Diyagram, fizikte ve matematikte ‘Minkowski uzayı’ veya ‘Minkowski uzay-zamanı’ olarak adlandırılır; Einstein'ın özel görelilik kuramının en uygun biçimde gösterimlendiği matematiksel yapıdır. Bu yapıda, bilinen üç uzay boyutu tek bir zaman boyutuyla birleştirilerek, uzay-zamanını betimlemek için dört boyutlu bir çokkatlı yapı oluşturulmuştur.

1908: Işık konisi (Minkowski), özel ve genel görelilikte, tek bir olaydan (uzayda tek bir noktaya ve zaman içinde tek bir an için lokalize olan) yayılan ve her yöne doğru seyahat eden bir ışık parıltısının uzay-zamanda süreceği bir yoldur.

1909: Paul Ehrenfest’in özel görelelik kapsamında ‘Biçimi Bozulmazlığı’ kavramıyla ilişkilendirdiği ‘Ehrenfest Paradoksu’ özgün formülasyonunda, kendi simetri ekseni etrafında döndürülen ideal biçimi bozulmaz bir bir diskin dönme hareketini ele alır.

1910: Hızlılık (rapidity): Görelilikte hızlılık, göreli hız için bir ölçü olarak kullanılır. Matematiksel olarak hızlılık, göreli hareketteki iki referans frame’i farklılaştıran hiperbolik açı olarak tanımlanabilir; her frame mesafe ve zaman koordinatlarıyla belirlenmiştir. Hızın yerini alan rapidity parametresi 1910 yılında Vladimir Varićak ve E. T. Whittaker tarafından ileri sürülmüştür.

1911: Eşdeğerlik İlkesi: Genel görelilik fiziğinde, eşdeğerlik ilkesi, kütleçekimsel kütle ve eylemsiz kütle arasındaki eşdeğerlikle ilgilenen çeşitli kavramlardan biridir. Einstein'in gözlemlerine göre büyük kütleli bir cismin (örn. Dünya) üzerinde durulduğunda hissedilen kütleçekimsel kuvvet, eylemsiz olmayan (ivmeli) referans çerçevesindeki bir gözlemcinin hissettiği uydurma kuvvetle aynıdır.

1915: Kütle çekimsel dalga (KÇD), fizikte uzayzaman eğriliğinde oluşan kırışıklık olup kaynağından dışarıya doğru bir dalga olarak yayılır. Albert Einstein tarafından 1915'te varlığı öngörülen bu dalgalar, Genel Relativite Teorisi'ne dayanarak kütle çekimsel ışıma şeklinde enerji naklederler.

1915: Einstein, Genel görelilik kuramının Merkür'ün günberi noktasının devinimi problemine keyfi değişkenler kullanmadan nasıl açıklık getirdiğini açıkladı.

1915: Einstein, birçok denemenin ardından, bugün Einstein alan denklemleri olarak bilinen çalışmasını sonlandırarak, Prusya Bilimler Akademisinde sundu. Bu denklemler Einstein kuramının çekirdeğini oluşturur ve herhangi bir maddenin uzay ve zamanı nasıl etkilediğini belirler. Einstein, kuramını öngörüye dayanarak biçimlendirmişti.

Gik= (8pG / c4) Tik

Gik: Einstein tensörü, Tik: stres-enerji (enerji-momentum) tensörü. Eşitliğin sol tarafı geometriyi, sağ tarafı ise maddeyi tanımlar. Denklem genellikle aşağıdaki gibi yazılır:

Rik – ½ gik R + gik Λ = (8pG / c4) Tik

Burada sol taraf Gik‘nın açık halini ifade eder. Rik: terimi Ricci eğrilik tensörü, gik: metrik tensör, R: eğrilik skaleri, Λ: kozmolojik sabittir.

1915: Genel görelilikte İki-Cisim problemi: Genel görelilikteki iki cisim problemi, genel görelilik alan denklemleriyle tanımlandığı gibi iki cismin hareket ve çekim alanının belirlenmesidir. Einstein alan denklemlerinin çözümleri uzay-zamanın metrikleridir. Bu metrikler, uzay-zamandaki nesnelerin eylemsizlik hareketi de dahil olmak üzere uzay-zaman yapısını tarif eder.

1916: Einstein Genel Görelilik Kuramını yayımladı.

1916: Astrofizikçi Karl Schwarzschild Einstein alan denklemlerinin ilk kesin ve sıfırdan farklı çözümünü bulmayı başardı. Bu çözüm Schwarzschild metriği olarak adlandırılır. Schwarzschild metriği ile kütle çekimsel içe çökmenin son evrelerinin, yani bugün bilinen adıyla karadeliklerin tanımının temelleri ortaya konulmuştur.

1916: Schwarzschild çözümünün elektrik yüklü cisimler için genelleştirilmiş çözümü olan Reissner–Nordström çözümüne ulaşıldı. Bugün bu çözüm elektrik yüklü karadelikler için kullanılmaktadır. Reissner–Nordström metriği Maxwell denklemlerini de içeren Einstein alan denklemlerinin statik çözümü olarak varsayımsal biçimde ortaya çıkmıştır.

1916: Schwarzschild metriği: Einstein'ın genel görelelik teorisine göre Schwarzschild metriği (Schwarzschild vakumu veya Schwarzschild çözümü olarak da bilinir) Einstein'ın alan denklemlerinin çözümüyle ortaya çıkmıştır; küresel bir kütlenin dışındaki elektik yükü, açısal momentumu ve evrensel kozmolojik sabiti sıfır varsayılan yerçekimsel alanı tarif eder.

1917: Einstein kuramını, evrenin bütününe uygular ve göreli kozmolojinin temelini atar. Genel göreliliğin öngörüsü evrenin genişlemekte ya da büzülmekte olduğu iken, Einstein evrenin durağan olduğunu düşünmektedir ve bunu sağlamak için orijinal alan denklemlerine kozmolojik sabit olarak adlandırdığı yeni bir parametre ekler.(Kozmolojide, kozmoloji sabiti (Λ) uzaydaki vakum enerjisinin değeridir.)

1918: Frame-dragging (sürüklenme) etkisi: Josef Lense ve Hans Thirring tarafından elde edilmiştir. Einstein'ın genel görelilik teorisinde tahmin edilen, kütle enerjisinin statik olmayan durağan dağılımlarından kaynaklanan, uzay-zaman üzerine bir etkidir. Sabit bir alan sabit durumda olan alandır, ancak bu alana neden olan kütleler statik olmayabilir, örneğin dönebilir.

1919: Eddington tarafından yönetilen bir keşif, 29 Mayıs 1919 tarihindeki tam güneş tutulması sırasında yıldız ışığının güneş tarafından, aynı genel göreliliğin öngördüğü şekilde büküldüğünü doğrulamış ve Einstein'ın ününü daha da arttırmıştır.

1920'ler-1930'lar: Friedmann–Lemaître–Robertson–Walker metriği: Friedmann – Lemaitre-Robertson – Walker (FLRW) metriği, Einstein'ın genel görelilik alan denklemlerinin tam bir çözümüdür; yola bağlı, ancak basitçe bağlantılı olmayan homojen, izotropik, genişleyen (veya başka bir şekilde daralma) evreni tarif eder.

1921: Kaluza–Klein kuramı: Fizikte, Kaluza-Klein teorisi (KK teorisi), uzay ve zamanın dördüncünün ötesinde beşinci bir boyut fikri etrafında inşa edilmiş ve sicim teorisinin önemli bir öncüsü olarak kabul edilen klasik bir birleşik alan çekim ve elektromagnetizma teorisidir.

1921: Kasner metriği: Kasner metriği (matematikçi Edward Kasner tarafından geliştirilen) Einstein'ın genel görelilik teorisi için kesin bir çözümdür. Maddesiz anizotropik bir evreni tanımlar (yani, bir vakum çözeltisidir); herhangi bir uzay-zaman boyutunda D > 3 yazılabilir ve gravitasyonal kaosla güçlü bağlantısı vardır.

1922: Friedmann yaptığı çalışmada genişleyen evren modelini kozmolojik sabit kullanmaksızın ortaya koymuştur. Lemaître bu çözümü Büyük patlama'nın ilk modelini formüle etmek için kullanmıştır. Evrenin genişlediğine dair gözlemlerden sonra, Einstein, kozmolojik sabiti, hayatının en büyük hatası olarak tanımlar.

1922: Friedmann denklemleri: Friedmann denklemleri, genel görelilik kapsamında homojen ve izotropik modellerde evrenin genişlemesini belirleyen denklemlerdir. Evrenin yoğunluğu, yeterince büyük bir hacim göz önüne alınarak ve gözlenen kütle ölçülerek bulunur. Bu kütleyi belirlemek için, bu hacim içinde gözlenen parlak galaksiler sayılır ve bu sayı ortalama bir galaksinin kütlesiyle çarpılır.

1929: Edwin Powell Hubble evrenin durağan olmadığı, genişlediği şeklinde bir çalışma yaptı. Bu süre zarfında genel görelilik merak uyandıran bir kuram olarak kalır. Özel göreliliğin yasaları ile uyumlu olması ve Newton kuramının açıklayamadığı bazı etki-lere cevap getirmesi nedeni ile açıkça Newton kütle çekime karşı bir üstünlüğü vardır.

1935: Milne modeli: Milne modeli, Edward Arthur Milne tarafından önerilen özel bir görelilikçi kozmolojik modeldir. Matematiksel olarak sıfır enerji yoğunluğu sınırındaki FLRW (Friedmann–Lemaitre-Robertson–Walker) modelinin özel bir durumuna eşdeğerdir. Milne modeli ayrıca düz Minkowski uzayının basit bir yeniden parametresizleştirilmesi olan Rindler uzayına benzer.

1937: van Stockum tozu (dust): Genel görelilikte, 'van Stockum’tozu’ Einstein alan denklemlerinin silindirik simetri ekseni etrafında dönen tozun oluşturduğu yer çekimi alanı için kesin sonucudur. Tozun yoğunluğu eksenden uzaklıkla beraber arttığı için çözüm oldukça yapay olmakla kalmaz, aynı zamanda genel görelelikteki bilinen en basit çözümlerden biridir. Bu çözüm ismini Willem Jacob van Stockum’dan almıştır; Cornelius Lanczos'un 1924 yılında keşfettiği olayın bağımsızlığını yeniden keşfetmiştir.

1949: Gödel metriği: Gödel metriği, Einstein alan denklemlerinin tam bir çözümü olup stres-enerji tensörü iki terim içerir; bunlardan birincisi, dönen toz partiküllerinin homojen bir dağılımının madde yoğunluğu (toz çözeltisi) ile, ikincisi sıfır olmayan-kozmolojik sabitle ilişkilidir.

1951: Taub–NUT uzayı: Taub – NUT metriği Einstein denklemlerine tam bir çözüm getirmiştir. Dönen bir kara deliğin metriğini bulmak için ilk girişim olarak kabul edilebilir. Bazen genel görelilik çerçevesinde formüle edilmiş homojen fakat anizotropik kozmolojik modellerde de kullanılır.

1959: Arnowitt-Deser-Misner biçimselciliği: Richard Arnowitt, Stanley Deser ve Charles W. Misner tarafından geliştirilen ADM biçimselciliği genel görelilik için bir Hamiltonyen formülasyondur. Bu formülasyon hem kuantum kütleçekimi ve hem de sayısal görelilikte önemli bir rol oynar.

1962: pp-dalgası: pp-dalgaları, Jürgen Ehlers ve Wolfgang Kundt tarafından tanıtılmış, genel görelilikte Einstein'ın alan denkleminin kesin çözümlerini veren önemli bir buluştur. pp terimi paralel yayılımlı düzlemsel dalgalar anlamına gelir.

1960 ve 1975 yılları arası: Bu yılar, Genel görelilik kuramının altın çağlaını yaşadığı zaman aralığıdır; bundan sonra Genel görelilik teorik fiziğin ana dallarından biri olarak kabul görmüştür.

1963: Kerr metriği: Kerr metriği Karl Schwarzschild'le tarafından keşfedilmiştir; yüksüz, küresel bir simetrik frame’deki uzay geometrisini açıklar. Kerr metrik genel görelilik Einstein alan denklemlerinin tam bir çözümdür.

1965: Kerr-Newman metriği: Kerr–Newman metriği genel relativitide yüklü, dönen kütlelerin çevresindeki uzay-zaman geometrisini tarif eden Einstein–Maxwell denklemlerinin çözümüdür.

1987-1999: Baumgarte-Shapiro-Shibata-Nakamura biçimselciliği: BSSN biçimselciliği, 1987-1999 yılları arasında Thomas W. Baumgarte, Stuart L. Shapiro, Masaru Shibata ve Takashi Nakamura tarafından geliştirilen genel göreliliğin bir biçimidir. 1950'lerde geliştirilen ADM (Arnowitt-Deser-Misner) formalizminin bir modifikasyonudur


26 Temmuz 2019


GERİ (yasalar)
GERİ (gravitasyon ve görelilik)
GERİ (fizik)
GERİ (modern fizik)