Biyopolimerler (biopolymers)

Doğal biyobozunabilir polimerler canlı organizmaların yaşam sürecinde doğal olarak oluşan polimerlerdir; biyokütleden ve doğal veya genetik modifiye organizmalardan (mikrobiyal poliesterler, biyomonomer poliesterler, bakteriyal selüloz gibi) elde edilirler. Sentezlenmeleri, genellikle enzim-katalizlenmiş reaksiyonlar ve aktiflenmiş monomerlerden (hücrelerin içinde kompleks metabolik proseslerle) zincir büyümesine dayanır.

Örneğin, proteinler (kollajen, ipek ve keratin) ve karbonhidratlar (nişasta, glikojen) tipik doğal polimerlerdir. Bu maddeler kimyasal olarak inerttir, zehirli değildir, çevre dostudur ve kolaylıkla bulunabilir.


 Şekil-14: (a) Ürünlerin yaşam çevrimi, (b) biyobazlı plastiklerin yaşam çevrimi

Biyokompozitlerin elde edilmesinde tamamen geri dönüşümlü kaynaklardan sağlanan matrislerin tercih edilmesine rağmen, biyokimyasal teknoloji sentetik termoplastik ve termoset malzemelerin de kullanılabilirliğini sağlayan çalışmalar içindedir; örneğin, polietilen ve polipropilen ticari biyokompozit üretiminde yararlanılan polimerlerdir.

Geri dönüşümlü kaynaklardan termoset plastikler de elde edilmektedir; tipik örnekler bitkisel yağlardan önce termoset reçinelerin, bunların modifiye edilmesiyle de çapraz bağlı epoksiler, maleatlar, aldehitler ve izosiyanatların sentezleridir.

Biyokütleden başlayan ve tekrar biyokütleye dönen ürünlerin yaşam çevrimi ve  biyobazlı plastiklerin yaşam çevrimi Şekil-14’de, biyoplastik üretiminde kullanılan değişik kaynaklar Şekil-15’de şematik olarak  gösterilmiştir.

Biyobozunabilir polimerler kimyasal bileşimlerine, orijinlerine, sentez metoduna, proses metoduna, ekonomik önemine, uygulama alanlarına, v.s. göre çeşitli şekillerde sınıflandırılabilir. Şekil-16 ve şekil-17’de biyobozunabilir polimerlerin ve biyoplastiklerin orijinlerine göre yapılan, iki ayrı kaynaktan alınmış olan sınıflandırma sistemleri verilmiştir.


Şekil-15: Biyoplastik üretiminde kullanılan değişik kaynaklar


Şekil-16: Biyobozunabilir polimerlerin orijinlerine göre sınıflandırılması


Şekil-17: Biyoplastiklerin orijinlerine göre sınıflandırılması

(Şekil-16 ve Şekil-17’deki kısaltmalar (alfabetik dizinde): Bio-PE: Biyoetanolden polietilen, EVOH: Poli(etilen vinil alkol), LC: ligno selülozik, P(3HB): Poli(3-hidroksibütirat), P(3HB-co-3HB): Poli(3-hidroksibütirat-ko-valerat), P(e)CL: Poli(e-kapolakton), P-3-Hb: Poli-3-hidroksibütirat, P-3-Hb-3-HV: Poli-3-hidroksibütirat-ko-hidroksivalerat, P-4-Hb: Poli-4-hidroksibütirat, PBAT: Poli(bütilen adipat tereftalat), PBS: Poli(bütilen süksinat), PBSA: Poli(bütilen süksinat adipat), PBT: Poli(bütilen tereftalat), PCL: Polikaprolakton, PEA: Poli(ester amid), PEO: Poli(etilen oksit), PGA: Poli(glikolik asit) veya poliglikolid, PHA: Poli(hidroksi alkanoat), PHB: Poli(hidroksi bütirat), PHH: Poli(hidroksi heksanoat), PHV: Poli(hidroksi valerat), PLA: Poli(laktik asit) veya polilaktid, PTMAT: Poli(metilen adipat tereftalat), PVA: Poli(vinil alkol), TPS: Termoplastik nişasta.)


Doğal Biyobozunabilir Polimerler

Doğal biyobozunabilir polimerler iki grup altında toplanabilir: Biyokütleden elde edilen ve doğal modifiye genetik organizmalardan elde edilen biyopolimerler

a. Biyokütleden Elde Edilen Biyopolimerler

a.1. Polisakkaridler

Polisakkaridler son otuz yıldır çok önemli polimerler olmuş ve endüstride çok geniş alanlarda kullanılmaya başlanmıştır. Ticari önemi haiz polimerler çeşitli fungi ve mayalardan (yeast) elde edilmektedir.

Polisakkaridler polimerik karbonhidratlardır, enerji depolarıdır; basit şeker monomerlerin doğrusal veya dallanmış yapılardaki polimerleridir. Monomerler (monosakkaridler) birbirlerine O-glikosidik bağlarla bağlanmışlardır. Monosakkarid kompozisyonundaki farklılıklar, zincir şekilleri ve molekül ağırlığı polisakkaridin fiziksel özelliklerinin belirler; çözünürlük, jelleşme ve yüzey durumu gibi.

Çok tanınan polisakkaridler nişasta ve selülozdur; nişasta glikoz monomerlerinin kovalent alfa bağlarıyla, selüloz ise aynı monomerlerin kovalent beta bağlarıyla meydana getirdikleri uzun zincirlerden oluşur. İnsandaki enzimler alfa bağlarını kırabilir, fakat beta bağlarını kıramaz; yani, nişastayı sindirirler, oysa selülozu hazmedemez.

Nişasta

Nişasta, pek çok tohum ve şişkin gövdeli bitkisel depo organlarının ve fotosentetik dokuların temel polisakkarid rezervleridir. Temel üretim kaynakları patates, mısır, buğday ve pirinç gibi çeşitli yenilenebilir kaynaklardır. Bu bitkilerin hepsinden nişasta granüller halinde elde edilir; bitkinin tüne bağlı olarak boyutları ve kısmen de kompozisyonu farklı olur. Kirli çevre koşullarında mikroorganizmalar nişasta bileşenlerini yerler ve malzemenin gözenekli bir yapıya dönüşmesine ve plastik matrisin bozulmasına, kırılmasına ve küçük parçalara ayrılmasına neden olurlar.

Nişasta granüllerinde iki temel polisakkarid amiloz ve amilopektin bulunur; az miktarda da lipidler ve protein vardır.

Amiloz, (1-4)-bağlı a-D- glukopiranosil birimlerinden oluşan doğrusal bir moleküldür. Az sayıda moleküller arası (1-6)-a-bağlı dallanmalar bulunur.

Amilopektin yüksek derecede dallanmış bir moleküldür; a-D- glukopiranosil’ler birbirleriyle (1-4)-bağıyla, moleküller arası dallanma noktalarında ise (1-6) bağıyla bağlanırlar.




Termoplastik Nişasta: Doğal nişasta kırılgandır, camsı geçiş sıcaklığının yüksek olması nedeniyle işlenmesi zordur. Bu durum nişasta makromoleküllerinin kendilerinde ve aralarında oluşan hidrojen bağlardan kaynaklanır. Nişastanın bozunma sıcaklığının altında bir erime noktası kazanacak şekilde modifiye edilmesiyle injeksiyon, ekstruzyon ve şişirmeyle kalıplama gibi geleneksel polimer prosesleriyle işlenmesi sağlanabilir. Modifiye edilmiş ürün termoplastik nişasta, plastikleştirilmiş nişasta veya ergitilmiş nişasta olarak tanımlanır. Modifikasyon nişastanın granüler yapısının, plastifiyanlı ortamda ve yüksek sıcaklıklarda (90-180 0C) kırılmasıyla sağlanır.


Tablo-9: Değişik Bitkilerde Nişasta Granüllerin Yapısı ve Bileşimi

Nişasta türü
Nişastada amiloz, %
Tanecik büyüklüğü, mm
DP, amiloz
DP, amilo-pektin
Protein, %
Denge nemi, %
Mısır
28
2-30
1000
2 x 106
0.85
13
Buğday
26
20-40
1000
2 x 106
0.35
13
Patates
21
5-100
4000
2 x 106
0.05
19
DP: polimerizasyon derecesi


Termoplastik nişasta (TPS) plastikleştirilmiş nişastadır; nişastada bulunan kristalin yapıların bozularak (ısı ve basınç ve plastikleştirici ile) tamamen amorf yapıya dönüştürülmesiyle elde edilir. TPS prosesi, jelatinleştirme denilen bir irreversıbıl geçiş işlemidir; nişasta granülleri içindeki moleküler organizasyon (kristalin düzen) su (veya gliserin, v.s). gibi bir plastikleştirici ilavesiyle kırılır ve heliks yapı bozulur; nişastanın ductilite özelliği artar, kolay akabilen termoplastik bir polimere dönüşür.

Termoplastik nişasta, nişastanın hidrofilik doğasından dolayı nemlenmeye karşı dirençsiz olması ve mekanik özelliklerin değişik ortam koşullarından etkilenmesi gibi nedenlerle plastik endüstrisinde tek başına kullanıma uygun bir malzeme değildir. TPS’ın olumsuz etkilerinin kaldırılması için biyobozunabilir poliesterler ve biyobazlı poliolefinler gibi polimerlerle hazırlanan karışımları kullanılır. Örneğin, TPS/Polietilen (PE), TPS/Polikaprolakton (PCL) karışımları bu tip sistemlerdir.

Nişasta film üretiminde geniş bir uygulama alanına sahiptir. Nişasta filmler atılabilir yiyecek servis kapları, yiyecek paketleme ve çeşitli amaçlı torbalar yapımında, hijyen, kozmetik malzemeler üretiminde, ve uzun yılardan beri çeşitli amaçlı plastiklerde biyobozunabilir dolgu maddesi olarak kullanılmaktadır. Nişasta medikal uygulamalarda da önemli bir malzemedir (kemik çimentosu nişasta bazlı termoplastik hidrojellerden yapılır).

TPS hazırlanmasında ekstruzyon ve solvent dökme metotları uygulanabilir. Şekil-19’da bir TPS’nın ekstruzyon prosesindeki aşamalar ve termoplastik nişasta prosesi şematik olarak gösterilmiştir. Şekil-19(b)’de, (1) ham nişasta granülleri amiloz (heliks yapı) ve amilopektinden (dallanmış yapı) oluşur. (2) Ham nişasta granüllerine su ilave edildiğinde amiloz kristalleri kırılır ve heliks yapı bozulur; granüller şişer. (3) (2)’deki karışıma ısı uygulandığında ve daha fazla su ilave edildiğinde şişme artar, amiloz granüllerin dışına difüzlenmeye başlar. (4) amilopektince zengin hale gelen granüller çöker ve bir jel halinde amiloz matrise dönüşür.


Tablo-10: Bazı Tahılların Bileşimi

Tahıl tane
Enerji, kcal
Su,
 %ag.
Karbon-hidat,%ağ.
Protein, %ağ.
Yağ,
%ağ.
Mineral,%ağ.
Arpa
352
10.1
77.7
9.9
1.2
1.1
Mısır
365
10.4
74.3
9.4
4.7
1.2
Pirinç
370
10.4
77.2
7.9
2.9
1.5
Çavdar
335
11.0
69.8
14.8
2.5
2.0
Buğday
327
13.1
71.2
12.6
1.5
1.6


Tablo-11: Bazı Nişastaları Jelatinleştirme Sıcaklıkları
    
Özellik
Mısır
Buğday
Pirinç
Patates
(beyaz)
Patates
(tatlı)
Tapyo-ka
Tanecik büyüklüğü, mm
15
20-22
5
33
25-50
20
Jelatinleşme sıcaklığı, 0C
62-71
53-64
65-72
62-68
82-83
50-79


Kaynağına ve proses koşullarına bağlı olarak elde edilen termoplastik malzemenin özellikleri de faklı olur. Örneğin, bazı nişasta granüllerinin ortalama çapı için proseste uygulanan jelatinleştirme sıcaklıkları Tablo-11’de verilmiştir.



Şekil-18: Granül ve jelatin nişastaların SEM İmajları


Şekil-19: (a) Bir termoplastik nişasta ekstruzyon prosesindeki aşamalar, ve (b) bir termoplastik nişasta prosesi


Mısır Nişastası ve Mısır Gluteni

Nişasta üretiminde en çok kullanılan mısır yaklaşık olarak, ağırlıkça, % 74 karbonhidrat, 9 protein, 10 su, 5 yağ, 2 kadar da mineraller içerir.


Şekil-20: Mısır nişastası ve mısır gluteni üretim prosesi


Buğday Nişastası ve Buğday Gluteni

Buğday, yaklaşık olarak, ağırlıkça % 71 karbonhidrat, 12 protein, 13 su, 2 yağ, 2 kadar da mineraller içerir.


Şekil-21: Buğday nişastası ve buğday gluteni üretim prosesi


Pirinç Nişastası ve Pirinç Proteini

Pirinç, yaklaşık olarak, ağırlıkça % 77 karbonhidrat, 8 protein, 10 su, 3 yağ, 2 kadar da mineraller içerir.


Şekil-22: Pirinç nişastası ve pirinç proteini üretim prosesi


Patates Nişastası ve Patates Proteini

Patates yaklaşık olarak %17.5 karbonhidrat (15 nişasta + 2.5 fiber), %2 protein, az miktarda yağ ve %75-80 kadar da su içerir.


Şekil-23: Patates nişastası ve patates proteini üretim prosesi


Bezelye Nişastası ve Bezelye Proteini

Bezelyede %14.5 kadar karbonhidrat (%5.7’si şeker), %0.4 yağ ve ~%5.5 protein bulunur.


Şekil-24: Bezelye nişastası ve bezelye proteini üretim prosesi


Tapyoka / Manyok / Kassava Nişastası

Kassava bitkisinin kökünden elde edilen nişasta tapyoka, manyok veya kassava nişastası olarak tanımlanır. Mısırdan sonra dünyadaki en önemli ikinci nişasta kaynağıdır. Endüstriyel boyutlarda, patates nişastasıyla aynı saflık derecesinde üretilebilir.


Şekil-25: Tapyoka, manyok veya kassava nişastası üretim prosesi


Lignoselülozikler (LC)

Lignoselülozik malzemelerin ön işlemleri bir seri operasyon gerektirir. Bu operasyonlar hammaddenin uygun bir duruma getirilmesini amaçlar; örneğin şeker kamışının küspe (bagasse) haline dönüştürülmesi, prosesi mikroorganizmalarla şartlandırma gibi. Bunlar yapısal değişiklik sağlayan fiziksel, fizyokimyasal, kimyasal ve biyolojik yöntemlerdir. Lignoselülozik malzemelerin ana bileşenlerinin ayrılmasını gösteren basit bir şema Şekil-26’da verilmiştir.

  

Şekil-26: Lignoselülozik bileşiklerin ayrılması


Tablo-12: Lignoselülozik (LC) Biyokütle Kaynakları ve
Bileşimleri (% kuru ağ.)

LC biyokütle
Selüloz,
%
Hemiselüloz
 %
Lignin,
 %
Diğerleri*,
%
Zirai kalıntılar
37-50
20-50
5-15
12-16
Sert odun
45-47
25-40
20-25
0.80
Yumuşak odun
40-45
25-29
30-60
0.50
Otlar
25-40
35-50

-
Atık kâğıtlar
50-70
12-20
6-10
-
Diğerleri*: ekstraktifler, pektinler, proteinler ve inorganik maddeler



Bitkisel fiberler kabuk (bast) fiberler, yaprak veya sert fiberler, tohum, meyve, odun, tahıl kalıntıları ve diğer otsu fiberlerdir. Tüm bu bitkisel bazlı fiberler doğal fiberlerdir, lignoselülozik yapıdadır ve selüloz, hemiselüloz, lignin, pektin ve wakslı maddelerden oluşurlar. Lignoselülozik biyokütle global biyokütle ve yenilenebilir organik maddelerden oluşur. Bu odunsu madde, bulunduğu çevresel koşullara bağlı olarak farklı miktarlarda selüloz, hemiselüloz ve lignin içerir (Şekil-27).


Şekil-27: Fiber hücre duvarında üç temel bileşenin yapısal konumu


Selüloz bir polisakkarittir, bitki hücrelerinin duvarlarında bulunur; yüzlerce β(1-4) bağlı D-glikoz birimlerinin meydana getirdiği uzun düz polimerik zincirlerdir. Peşpeşe selüloz zincirleri hidrojen bağlarıyla birbirlerine bağlanarak kuvvetli bir yapı meydana getirirler. Zincirler arasındaki hidrojen bağları ve kuvvetli moleküller arası kuvvetler selülozun kristalin bir yapıda olmasını sağlar.


Hemiselüloz da selüloz gibi bitki hücrelerinin duvarlarında bulunan dallanmış bir polimerdir, sert odunsu ve yumuşak odunsu bileşiklerin heterojen bir karışımıdır. 5 veya 6 karbonlu şeker birimleri içerir. Suda çözünmez, bazik çözeltilerde çözünür. Hemiselüloz bir selüloz formu değildir; 5- ve 6- karbon halkalı şekerlerin kombinasyonundan oluşan bir polisakkaridler grubudur; çok hidrofiliktir, alkalide çözünür, asitlerde kolaylıkla hidrolizlenir.
Hemiselüloz selülozdan üç yöne farklılık gösterir. Birincisi selüloz sadece β(1-4) bağlı D- glukopiranosil birimleri içerirken, hemiselülozda birkaç farklı şeker birimleri bulunur. İkinci fark hemiselülozda, non-kristalin yapıya neden olan, pendant yan grupların da bulunduğu zincir dallanmasıdır; oysa selüloz doğrusal bir polimerdir. Diğer bir farklılık da selülozun polimerizasyon derecesinin (DP) hemiselülozdan 10-100 kat daha yüksek olmasıdır. Hemiselüloz için DP 50-300 arasındadır. Hemiselülozlar selüloz mikrofibriller için destek matris görevi yapar.

Hemiselüloz molekülleri selüloz fibrillerle hidrojen-bağı halindedir, fiber yapıda çimento görevi yapar. Lignin ve pektin, selüloz-hemiselüloz ağ yapıyla eşleşir ve molekülleri bir arada tutan yapıştırıcı özellik gösterir. Böyle bir yapıştırıcı etki fiberin kuvvetini ve sıkılığını yükseltir.


Lignin (polifenoller) alifatik ve aromatik yapılar içeren kompleks bir hidrokarbon polimerdir, Bitkilere sertlik özelliğini kazandırır. Solventlerde çözünmez, amorftur ve hidrofobiktir. Fenolik birimler kuvvetli moleküller arası bağlarla üç-boyutlu bir yapı oluşturmuştur; hidroksil, metoksil ve karbonil grupları içerir. Örneğin, akgürgen veya kayın ağacında bulunan lignin molekülü fenilpropanol birimlerinin birbirlerine oldukça karmaşık bir şekilde bağlanmasıyla meydana gelir. Lignin, öncül alkoller; coniferyl, coumaryl ve sinapyl alkollerin kondensasyon polimeridir.
Lignin fiberlerde bulunan ve karbonhidrat olmayan, düzensiz ve dallanmış kuramsal yapıda bir fenolik polimerdir. Fenolik birimler kuvvetli moleküller arası bağlarla üç-boyutlu bir yapı oluşturmuştur. Lignin suda çözünmez, hidrofobik bağlama kapasitesine sahiptir. Örneğin, akgürgen veya kayın ağacında bulunan lignin molekülü fenilpropanol birimlerinin birbirlerine oldukça karmaşık bir şekilde bağlanmasıyla meydana gelir.

Pektin bitkilerin çoğunlukla hücre duvarlarında ve kısmen de orta lamellerde bulunan, şeker ve asitlerle jel haline gelebilen heteropolisakkaridlerdir; bitkilere esnekliği veren maddedir. Pektin kompleks bir anyonik polisakkariddir; iskelet yapısı, b-1,4-bağlı D-galakturonik asit birimlerinden oluşan dallanmamış zincirlerdir; diğer karbonhidrat kısımlar iskeletteki uçlara bağlanmıştır.

Pektin (yüksek metoksil)

Pektin (düşük metoksil)




Şekil-28: Selüloz üretimi (kimyasal çevrim, yan ürünler)


Selüloz, Hemiselüloz, Lignin


Şekil-29: Selüloz, hemiselüloz, lignin üretimi; iyonik sıvıda (IL) çözme yöntemiyle küspe fraksiyonlama metodu


Pektin


Şekil-30: Pektin fiber üretim prosesi


Selüloz fiberler içlerinde daha küçük yapılar barındırır; mikrokristalin selüloz, selüloz mikrofibriller, selüloz nanofibriller gibi. Odun hamurundan, deniz havyasal kalıntılardan ve diğer bazı kaynaklardan selüloz nanokristaller, mikrofibriller ve nanofibriller elde edilebilir.


Şekil-31: Çeşitli selüloz fibriller

Bitkisel fiberlerin geometrileri, doğal dokunun morfolojisine ve ekstraksiyon koşullarına bağlıdır. Aspect oranı (fiber uzunluğu/fiber çapı) yüksek olan fiberler uzun ve ince, düşük olanlar kısa ve çok kalın, tıknazdır. Uzun ve ince fiberlerin takviye özelliği daha yüksektir. Ancak, üretim prosesi süresince aspect oranını yüksek tutmak mümkün olmadığında fiberler kısa olur, bu durumda gerçek bir takviye malzeme yerine dolgu maddesi özelliği taşır.


Selüloz Türevleri

Selülozun çok fazla türevi vardır; dünya pazarında en fazla yer alanlar selüloz eterlerdir. Selüloz eterler çeşitlidir; karboksimetilselüloz CMC, hidroksipropilselüloz (HPC), siyanoetilselüloz (CEC), etilselüloz (EC), metilselüloz (MC), hidroksietil-selüloz (HEC), hidroksipropilmetilselüloz (HPMC), karboksimetilhidroksietilselüloz (CMHEC), gibi. Selüloz eterler çok maksatlı kullanımı olan maddelerdir; örneğin, sertleştirici, termal jelleştirici, sörfactant, film ve yapıştırıcı gibi. Bu maddeler kinetik ve termodinamik olarak kararlıdır ve kolay hazırlanır ve karakterize edilebilirler. Bu özellikleri nedeniyle famasetik, kozmetik, yiyecek, kâğıt, boya tekstil, konstrüksiyon ve yapıştırıcı gibi geniş bir uygulama alanına sahiptir.

İlk modifiye selülozikler organik ve inorganik selüloz esterlerdir. 100’den fazla geliştirilen selüloz ester arasından ancak birkaç tanesi endüstriyel yönden önemli olmuştur; selüloz nitrat, selüloz asetat, ve bazı ester karışımları (asetik asit-propiyonik asit, asetik asit-bütürik asit ve asetik asit-ftalik asit selüloz esterleri) bunlar arasındadır. (Tablo-13)


Tablo-13: Bazı Ticari Selüloz Esterler ve Selüloz Eterler
    
Selüloz türevi
DS aralığı
Çözünürlük
Uygulama
alanı
Selüloz Esterler
Nitrat
1.5-3.0
MeOH, PhNO2, etanol-eter
film, fiber, patlayıcı
Asetat
1.0-3.0
aseton
film, fiber, kaplama, fabrik
Selüloz Eterler
Metil
1.5-2.4
sıcak su
yiyecek katkısı, film, kozmetik
Karboksimetil
0.5-1.2
su
yiyecek katkısı, fiber, kaplama, boya, deterjan
Etil
2.3-2.6
organik solventler
plastik, vernik
Hidroksietil
düşük DS
Su
Film
Hidroksipropil
1.5-2.0
Su
boya
Hidroksipropilmetil
1.5-2.0
su
boya
Siyanoetil
2.0
organik solventler
yüksek dielektrik fabrik
DS: Sübstütüsyon derecesi


Selüloz Türevleri; Selüloz Viskoz Prosesi

Selüloz, b-D-glikoz monomerlerinin lineer bir polimeridir: (C6H10O5)n. Selüloz fiber üretiminde reaksiyon bileşenleri selüloz, NaOH, CS2 ve sülfürik asittir. Proses üç temel aşamada gerçekleşir: 1. alkali aktivasyon, 2. ksantasyon, 3. Çözme.

Alkali Aktivasyon: Selüloz, oda sıcaklığında  %17-20’lik NaOH çözeltisinde birkaç saat bekletilerek selülozun alkali selüloza dönüşmesi sağlanır.


Bu reaksiyonla selüloz lifler şişer ve diğer işlemlere aktif hale gelir. Aktiflendirilmiş selüloz yaşlandırılmaya bırakılır; bu sürede selüloz gerekli polimerizasyon derecesine indirgenerek, uygun viskozitede bir sıvı haline dönüşür.

Ksantasyon: Alkali selüloz, karbon disülfürle reaksiyona sokulur.

Çözme: Selüloz ksantat seyreltik NaOH çözeltisinde çözülür ve reaksiyonun tamamlanması için çözelti yaşlanmaya bırakılır. Çözünme olayı, selülozdaki büyük ksantat sübstitüentlerinin selüloz molekülleri arasındaki hidrojen-bağlarını kırmasıyla meydana gelir.


Viskoz çözelti, spinneretten seyreltik sülfürik asit içine çekilir; bu işlemle selüloz sürekli filamentler şeklinde rejenere edilirken CS2, S ve H2S açığa çıkar. İplikler yıkanarak kalıntı asit giderilir. Sülfür safsızlıklar sodyum sülfür çözeltisiyle, diğer safsızlıklar da sodyum hipoklorür çözeltisiyle oksitlenerek temizlenir.



Şekil-32: Viskoz fiber üretim prosesi


Selüloz Türevleri; Selüloz Lyocell Prosesi: Lyocell fiberler rejenere selülozun, hazırlanan organik karışımdan solvent spinning yöntemiyle çekilmesiyle elde edilir. Hammaddeler selüloz ve N-metilmorfolin oksittir (NMMO). NMMO N-metilmorfolin ve hidrojen peroksitin reaksiyonuyla elde edilir; NMMO mono hidrat kristalin haldedir, 72 0C’da erir; 100 0C’de yüksek molekül ağırlıklı selülozu çözebilen uygun bir çözücü  haline gelir. (Şekil-33)


Selüloz kuvvetli moleküller-arası hidrojen bağları nedeniyle pek çok solventte ve suda çözünmez. NMMO selülozdaki ağ yapısını kırar ve çözünmesini sağlar.

Lyocell prosesi viskoz prosesine benzerse de aynısı değildir. Viskoz prosesinde selüloz, ksantat türevine dönüştürülerek solventte çözünür hale getirilir. Oysa lyocell prosesinde, yani NMMO ile selülozun bir türevi oluşturulmaz, homojen bir polimer çözeltisi elde edilecek şekilde bir çözünme sağlanır.

Selüloz Türevleri; Selüloz Asetat Prosesi: Viskoz prosesinin tersine, asetat fiberleri saf selülozdan yapılmaz, selüloz asetattan üretilir. Asetat fiber üretiminde kullanılan selüloz asetat iki veya daha fazla hidroksil grubu içerir. Triasetat fiber üretiminde kullanılan selüloz triasetat molekülünde ise hidroksil grubu bulunmaz. Triasetat fiberlerin su absorbsiyonu asetatlardan daha düşüktür, ısıya karşı hassasiyetleri ise daha azdır. (Şekil-34)


Şekil-33: Lyocell prosesi (*NMMO: N-metilmorfolinoksit)


Şekil-34: Selüloz asetat üretim prosesi




Şekil-35: Bitkisel fiber prosesleri


Bitkisel Fiber Prosesleri

Bitkilerin ve fiberlerinin özelliklerine göre bitkisel fiber prosesleri jüt sistemi, keten (flax) sistemi, pamuk sistemi ve coir sistemi olarak gruplandırılabilir (Şekil-35).

Örneğin, fiber yapıları ve fiziko-mekanik özelliklerinin benzerlikleri nedeniyle jüt ve hemp (kenevir) ‘jüt sistemi’ne göre işlenir. Jüt fiberler, pamukla kıyaslandığında daha kabadır, dolayısıyla kuvvetli makineler gerektirir. Oysa pamuk fiberler incedir ve daha hafif koşullarda işlenir. Sistemlerde kullanılan makineler ve diğer bazı elemanlar farklı, benzer veya aynı olabilir.


Kenevir

Fiber proseslerine bir örnek olarak Şekil-36’da geleneksel bir kenevir fiber prosesi verilmiştir.


Şekil-36: Kenevir (Hemp) üretim prosesi


Şekil-37: Kenevir SEM mikrogramları


Chitin ve Chitosan

Chitin ve chitosan marin organizmalarda bulunan polisakkaridlerdir. Kabuklu deniz hayvanı (karides, yengeç, kalamar gibi) atıkları (yiyecek endüstrisinden) HCl ve NaOH ile işlemlemeden sonra chitin, chitinin deasetilasyonuyla da (sıcak, %40-50 NOH ile) chitosan elde edilir. Chitosandan çok iyi film oluşur, fiber halinde çekilebilir. Chitin ve chitosanın gerilme kuvveti 445 ve 68 MPa dolayındadır. 120 0C’de tavlandığında moleküller arası hidrojen bağların oluşmasıyla sertleşerek üç misli (~235 MPa) kuvvetli bir malzemeye dönüşür.

Chitin, selülozdan sonra en doğada en çok bunan doğal polisakkariddir; b-(1,4)-N-asetil-D glukozamin polimeridir. Yapısal olarak selülozla özdeş olmasına rağmen C-2 konumunda asetamid grupları bulunur.

Chitosan (CS), b-(1,4)-D glukozamin polimeri, özel fonksiyonlar içeren yeni malzemelerin  yapımında kullanılan bir biyopolimerdir; kimyasal ve mekanik modifikasyonlara olanak veren bir yapısal forma sahiptir. Özellikle biyomedikal alanda ve farmasetik uygulamalarda kullanılan bir polimerdir.

CS doğrusal nitrojenli polisakkaridlerden oluşur; doğal, biyoparçalanabilir, biyo uyumlu ve zehirli olmayan bir homopolimerdir. Ticari olarak chitinin deasetilasyonuyla elde edilir. Chitin değişkenliği ve deasetilasyon prosesinin tamamlanmaması gibi nedenlerle bir kopolimer gibi davranır; çünkü, N-asetil glukozamin ve N-glukuzamin tekrar birimlerinin miktarları farklı olur.




Şekil-38: Chtin ve chitosan üretim prosesi


Glikojen

Glikojen nişastaya (a-amiloz) çok benzer, hayvan nişastası olarak da bilinir. Glikojen nötral bir biyopolimerdir; glikoz birimlerinin birbirlerine a(1-4) glikosidik bağlarla bağlandığı çok dallı bir polisakkariddir. Nişastadan farkı, nişastanın doğrusal bir zincir, glikojenin ise dallanmış yapıda olmasıdır; dallanma noktalarında a(1-6) glikosidik bağlar bulunur.




a.2. Proteinler

Proteinler, canlı organizmalardaki temel organik yapı bloklarıdır. Memelilerin vücutlarındaki yumuşak dokular proteinden yapılmıştır. Proteinler, aynı zamanda önemli biyo malzemelerdir. Proteinler, non-kovalent etkileşimlerle kararlı haldeki amorf üç-boyutlu formdadır. Bu malzemelerin fonksiyonel özellikleri yapısal heterojenliğe, termal hassasiyete ve hidrofilik davranışlara bağlıdır. Polipeptid: molekül ağırlığı <5000 olan, proteinden daha düşük molekül ağırlıklı amino asit kalıntılar içerir. Proteinler de polipeptidlerdir, ancak molekül ağırlıkları 6000 – 40 000 000 dolayındadır.



Etkileşim Mekanizmaları

Biyomalzemelerin dizaynında, mekanik kuvvet veya esneklik, elektrik ve dielektrik respons, optik geçirgenlik, kimyasal kararlılık ve işlenebilirlik veya termal kararlılık gibi özelliklere dikkate alınır. Örneğin, dayanıklı ve uzun ömürlü A proteinleri (örnek. ipek) ile yüksek elastik özellikli yapısal B proteinlerinin (örnek. tropoelastin) kombinasyonuyla mekanik özellikleri farklı yeni birçok fonksiyonlu protein kompozit sistemleri elde edilir; tropoelastin yüksek elastiklik ve dinamik yapı kazandırırken, ipek mekanik dayanıklılık, çözünmezlik ve bozunabilirlik özellikleri sağlar. Proteinler karışımları veya kompozitlerin elastik modülü, karışımdaki elemanların modüleri arasında bir değerdir (karışımdaki her bir elemanın kararlı bir etkileşim içinde olduğu varsayıldığında).

A proteini ve B proteini arasındaki etkileşim, Flory-Huggin’s Lattice modeline göre, bir solvent (karışımdaki majör eleman) bir solut (karışımdaki minör eleman) arasındaki etkileşim şeklinde gösterilebilir. Tipik protein-protein etkileşimleri olarak, solvent, karşı iyon ve iki proteinin özel yapıları arasındaki entropik etkiler kadar yük-yük (elektrostatik), dipol, hidrojen bağı, hidrofobik-hidrofilik etkileşimler de önemlidir. Karışmadaki anahtar faktör karışımın serbest enerjisidir (Şekil-39).

Proteinler hayvanlarda çok bulunan organik moleküllerdir. Proteinler a-amino asitlerin biyopolimerleridir. Bir proteinin fiziksel ve kimyasal özellikleri içerdiği amino asitler tarafından belirlenir. Amino asit birimleri, peptid bağları denilen amid bağlantılarla birbirlerine bağlanırlar. Hayvansal proteinler ‘tamamlanmış proteinler’dir; gerekli veya esas olan amino asitler doğru konumlarda yer almışlardır. Tipik örnekler et, balık, süt, yumurtadır.

Bitkisel proteinlerin çoğu ‘tamamlanmamış proteinler’dir; zincirlerinde bir veya daha azalan sayıda gerekli amino asitlerden yoksundur. Tipik örnekler pirinç, mısır; bunlarda lisin bulunmaz veya yetersizdir. Ayrıca pirinçte treonin, mısırda triptofan da yoktur. Fasulye, bezelye ve diğer baklagiller bitkisel proteinler arasında en fazla proteine sahip ürünlerdir, fakat methionince yetersizdir.
Doğal yapısal proteinler kritik yapısal ve biyoaktif özellikler gösteren maddelerdir. Protein, yapısına bağlı olarak, mekanik dayanıklılık gibi önemli fonksiyonları içerebileceği gibi, hücre uyumluluğu veya mekanik özellikleri yetersiz de olabilir. Bu gibi kritik sınırlamaları en aza indirmek için çok maksatlı kompozitler geliştirilmektedir. Öreğin, özel bir dokunun hem kuvvetli ve hem de dayanıklı olabilmesi için kollajen ve elastin bir arada kullanılır.

Şekil-40‘da soya fasulyesi proteinleri, yün keratinleri ve ipek fibroinlerinin amino asit içerikleri verilmiştir.


Şekil-39: A be B protein zincirleri arasındaki etkileşim tipleri


Şekil-40: Soya fasulyesi proteinleri, yün keratinleri ve ipek fibroinlerinin amino asit içerikleri


Pek çok doğal protein mekanik, kimyasal, elektrik, elektromagnetik ve optik özellikler yönünden incelenmiştir. Protein bazlı biyo malzemeler için önemli bazı yapısal proteinler elastinler, kollajenler, ipekler, keratinler ve resilinlerdir. Bu yapısal proteinler ailesi, proteinlerdeki çok sayıdaki primer amino asitlerin tekrarlanmasıyla oluşan uzun-menzilli dizili moleküler ikincil yapılardır (örnek. beta-katlanmış levhalar, sarılmanmış-sarımlar veya üçlü-heliksler). Bu yapılar, biyolojik arayüzlerdeki fonksiyonlarıyla, mekanik olarak önemli yapılardır.


Tipik Proteinler

Soya Proteini

Soyada, kuru bazda, %38-42 ham protein, %16-20 trigliseridler ve %33 kadar da karbonhidratlar bulunur; bitki dünyasındaki en önemli protein kaynağıdır. Soya fasulyesi proteinleri 18 farklı amino asit içerirler; bunların %23 kadarı asidik amino asitler, %25 kadar alkali amino asitler ve % 30’u nötral amino asitlerdir. Soya proteinlerinde sülfürlü amino asitler de vardır; yaklaşık %1.0 sistein ve %0.35 metionin. Soya proteinin konsantrat veya izolat formda elde edilebilir.


Şekil-41: Soya protein izolat ve soya protein konsantrat üretim prosesleri


Şekil-42: Protein Fiberlerin SEM imajları


Keratin

Keratin pek çok omurgalı hayvanda bulunan yapısal lifsi bir proteindir, biyolojik olarak, yüksek modüllü fiberlerle takviye edilmiş düşük modüllü viskoelastik matristen oluşan bir fiber takviyeli kompozittir. Matris uygulanan yükü fibere transfer eden ortam rolündedir. Keratin proteinler çözünmeyen proteinler sınıfındandır; sitoplazmik epitelyum ve epidermal (üst deri) uzantı yapılarda filamentlerdir; örneğin, saç, tırnak, yün gibi; a-sarmallar disülfid köprüleri ile çapraz bağlanırlar.

Hem sert epitelyum keratinlerde ve hem de yumuşak saç keratinlerinde farklı bileşimlerde ve molekül ağırlıklarında iki protein zinciri, ve her ikisinde de bir merkez alfa-heliks bölge bulunur. Farklı keratinlerin ikincil yapılarının benzer olmasına karşın, yumuşak saç keratinlerinde non-helikal bölgedeki sistein miktarı daha fazladır; dolayısıyla moleküller-arası disülfid bağlarının oluşmasıyla daha dayanıklı ve kararlı yapıdadırlar.


Şekil-43: Keratin: tekrar birimi a-(abcdefg)n, veya b-(GXG)n , polimerik yapı bükülmüş heliksler


Fibroin: İpek fibroin proteinleri ipliksi (fibrous) proteinlerdir; ipek böcekleri ve örümcekler tarafından sentezlenir. İpek fibroinlerin gerilme kuvvetleri ve dayanıklılıkları yüksektir. Lif proteinleri böcekler ve örümcekler tarafından salgılanır. İpekböceklerinin ipek bezi hücrelerinden fibroin proteini salgılanır.

Örümcek fibroinlerine, spidroinler veya dragline ipek fibroinleri denir. Arı, karınca, eşek arısı gibi zarkanatlılar (Hymenoptera) tarafından yapılan ipekler tetramerik sarımlanmış-sarım konformasyonlarda yerleşmiş a-helikal proteinlerden meydana gelir.


Şekil-44: Fibroin: Tekrar birimi (GAGAGS)n, polimerik yapı b-katlanmış levhalar


İpek

İpekböcekçiliği tarım-bazlı bir endüstridir. Ham ipek üretimi için ipekböceği yetiştirilir ve bunların ördüğü kozalardan ham ipek iplikler elde edilir. İplikler, daha sonra işlenir, bükülür ve istenilen yapıya dönüştürülür (Şekil-45).


Şekil-45: İpek böceği ipek üretim prosesi


Örümcek, ipeği ‘pultruzyon’ denilen bir prosesle üretir; ipek-yapıcı bezeden (gudde) doğrudan ipek lifini çeker. Farklı örümcek ipekleri farklı amino asit içerir; dolayısıyla ipeklerin özellikleri de değişik olur. Tüm örümcekler ipek üretir, fakat hepsi ağ (web) yapmazlar. Çıplak gözle bakıldığında ağdaki tüm lifler ayniymiş gibi görünür; oysa bir ağ yapısı sayısı farklı ipeklerden meydana gelir.


Kollajen

Kollajenler hayvanların tendonları, bağdokuları ve derilerinde çok miktarlarda bulunan proteinlerdir; sıkı ve serttir, yumuşak ve sert yapıların temel malzemesidir, farklı organlarda ve dokularda bulunur ve yapısal bütünlüğü sağlar. Yapılarda çelik nasıl yük taşıyıcı eleman ise, kollajen de canlı organizmalarda aynı rolü oynar; kan damarları, tendonlar, kemik, kas, v.s. gibi organların yük taşıyıcı elemanıdır.

Kollajende 20’den fazla amino asit türü bulunduğu saptanmıştır. Kollajenin üçlü-heliks yapıdadır. Kollajen molekülleri fibrilleri, fibriller fibiril-içi bağlanmalarla birbirlerine eklenerek ~1 mm çapında fiberleri oluşturur. Fiberler, bir mikrofibriller demetidir. Tekrar birimi: (GPX)n, polimerik yapı üçlü-helikslerdir.


Kollajen, bir sağ tarafa dönen heliks yapıyı şekillendiren iç içe geçmiş üç sol heliksten oluşur, ve genellikle kollajenin tipine bağlı olarak farklı zincir kompozisyonlarındadır. Kollajendeki genel amino asit sıralanması (GPX)n şeklindedir; buradaki X, glisin, prolin ve hidroksiprolin dışındaki herhangi bir amino asittir. Kollajen irreversibıl hidrolizlendiğinde (ısıtılarak veya kimyasal), biyo malzeme olarak da kullanılan jelatin haline gelir. (Şekil-46)

Kollajen Tip I Fiber Prosesi: İki identik a1(I) ve bir a2(I) peptid zinciri kendiliğinden prokollajen forma dönüşür. Prokollajenden, prokollajen peptidazin bozuk ucu uzaklaştırmasıyla tip-1 tropokollajen molekülü oluşur; bu moleküller kendiliğinden büyüyen kollajen fibrile, kollajen fibril de yine kendiliğinden tip-1 kollajen fibere dönüşür (Şekil-47).

Jelatin: Jelatin hayvansal protein bazlı doğal bir malzemedir, tendon ve deri gibi lifli dokularda bulunan uzun fibriller şeklindeki kollajenden çıkarılır. Jelatin üretiminde iki tür ön-işlemleme uygulanabilir; Tip-A jelatinin elde edildiği alkali proses ve Tip-B jelatinin elde edildiği asit prosesi (domuz derisine uygulanır. (Şekil-48)


Şekil-46: Deriden kollajen üretim prosesi


Şekil-47: Kollajen Tip I Fiber prosesi


Şekil-48: Hayvan derisi ve kemikten jelatin üretim prosesi


Elastin: Elastin vücuttaki en kararlı ve çözünmeyen proteindir; her bir lifsi monomer diğer monomerlerle birleşerek üç-boyutlu bir ağ yapı meydana getirir. Elastinler elastomerdir, reversibıl faz geçişlidir (inverse temperature transition), kontrol edilebilir (sıcaklık, pH, v.s.).

Tekrar birimi: (GVGVP)n, polimerik yapı: b-spirallerdir.


Elastin proteinleri kan damarları ve alt deri gibi pek çok dokudaki elastik fiberlerin şekillendirilmesinde kritik bir oynar. Hayvanların dokularından (deri gibi) farklı elastin ağ yapılar elde edilmiştir. Diğer bir elastin kaynağı elastinin çözünebilir bir türü olan rekombinant insan tropoelastinidir.

Elastindeki hidrofobik bölgeler non-polar amino asitlerce zengindir, tekrarlanma birimleri (GVGVP)n şeklindir. Oysa hidrofilik bölgeler yüksek miktarlarda lisin içerir, ki bu elastin çapraz-bağlanmayı sağlar ve yapıyı kararlı hale getirir.

Resilin: Resilin eklembacaklılarda bulunan bir proteindir. Özellikleri elastine benzer, fakat yapısal olarak farklıdır. Resilin proteinler süper elastik kauçuklardır (elastomer), böceklerin uçma ve atlama organlarında bulunur.

Tekrar birimi: (GGRPSDSYGAPGGGN)n, polimerik yapı: b-döngülü.


Kazein: Kazein sütün ana proteinidir, toplam süt proteininin ~%80’ini oluşturur; örneğin, yiyecek endüstrisi (toz formda protein), boya sanayi (bağlayıcı olarak), kontrplak tutkalı, yapıştırıcı ve macun üretimi ve tekstil sanayi sayılabilir.

Kazein bir fosfoproteindir, çeşitli fraksiyonlara ayrılabilir; primer, sekonder ve tersiyer yapılar ve molekül ağırlıklarına göre as1-kazein, as2-kazein, b-kazein ve κ-kazein. Kazein miselleri, hidrojen bağları ve elektrostatik kuvvetlerle ve hidrobobik etkileşimlerle ısıtma, sıkıştırma ve homojenleştirme gibi çeşitli süt proseslerine karşı dayanıklıdır.

Kazein sütte koloidal haldedir. Sıcaklığa bağlı olarak 10-200 mm boyutlarda, 20 farklı aminoasitten oluşan uzun zincirli moleküllerden oluşur.

Kazein, sütten kazein misellerinin çöktürülmesiyle elde edilir. Bunun için yüzey yükü, dolayısıyla da kazein moleküllerinin itme kuvvetleri düşürülerek çökelmeleri sağlanır.

Alternatif prosesler ‘asit’ ve ‘rennet (peynir mayası)’ olarak bilinir.


Kazein

Sütte bulunan proteinlerdir; inek sütünde %80, insan sütünde %25-45 kadardır. Kazeinde çeşitli amino asitler, karbonhidratlar ve iki önemli element kalsyum ve fosfor bulunur.


Şekil-49: Yağsız sütten asit kazein ve rennet kazein üretim prosesleri


a.3. Lipidler

Biyoplastiker mikroalglar tarafından sentezlenebilir. Mikroalglar mikroskobik alglardır, suda ve marin sistemlerde bulunur; lipid miktarı, kuru bazda ağırlıkça %70-85’e kadar yükseltilebilir. Mikroalg karbon kaynağı olarak CO2’i kullanır.


Şekil-50: (a) Mikroalg biyorafineri ve (b) mikroalg lipid prosesleri


b. Doğal Modifiye Genetik Organizmalardan Elde Edilen Biyopolimerler

b.1. Mikrobiyal Poliesterler

Mikrobiyal orijinli polimerler çeşitli bakterilerin hücre içi rezerv malzemeleridir; yani biyoparçalanabilir ve yenilenebilir özelliktedirler. Kullanım alanları çeşitlidir, ilaç sanayi, yiyecek kapları ve tarım filmleri, atık torbalar, filtrasyon, hijyen ve koruyucu giysiler, otomotiv endüstrisi gibi.

Polihidroksialkanoatlar (PHA)

Polihidroksialkanoatlar alifatik poliesterlerdir. İki yoldan elde edilebilir. Birincisi iki aşamalı üretimdir; yenilenebilir stokların fermantasyonuyla önce monomer, monomerin polimerizasyonuyla da PHA’lar elde edilir. Diğeri mikroorganizmalardaki karbonlu bileşiklerin fermantasyonuyla yapılan doğrudan PHA üretimidir.

Hücrelerin sitoplazmasında granüller olarak toplanan PHA mikrobiyal enerji rezervleridir. PHA’lar yarı kristalin yapıdadır, kristallik derecesi %40-80’dir.



Şekil-51: Poli(hidroksi alkanoat) (PHA) prosesi



Çeşitli Poli(hidroksi alkanoat) (PHA) yapılar vardır; poli(3-hidroksibütirat) (PHB), poli(3-hidroksivalerat) P(HV), poli(3- hidroksibütirat-ko-valerat) (PHBHV) tipik poli(hidroksi alkanoatlardır.


Poli(3-hidroksi bütirat) (PHB)

Poli(3-hidroksibütirat), PHA grubundaki polimerler arasında önemli bir konuma sahiptir. PHB homopolimeri molar kütlesi (Mw) 220-230 kg/mol olan, kristalin derecesi yüksek çok kırılgan ve oldukça hidrofobik bir maddedir. PHB, şekerin özel bakterilerle fermente edilmesine dayanan bir biyosentetik bir prosesle üretilebilir. Polihidroksibütirat (PHB) sentetik olarak 3-hidroksibütürik asitten elde edilir.



Poli(3- hidroksibütirat-ko-valerat) P(3HB-ko-3HV)

Polihidroksivalerat (PHV), 3-hidroksipentanoik asitten (monomerler) üretilir. Tümüyle biyoparçalanabilir olduğundan paketleme malzemeleri, atılabilir malzemeler ve çeşitli medikal araçlar pazarında önemli  yerlere sahiptir.

PHB’nin hidroksivalerik asit (PHB/HV) ile kopolimerleri kristalin derecesi düşük, esnekliği yüksek, kolay işlenebilen malzemelerdir. Fakat hidrolik yönden çok kararlı olması biyoparçalanabilme süresinin uzamasına neden olur. PHB ve 3-hidroksivalerik asit (<%30) kopolimerleri ‘Biopol’ ticari adla tanınan malzemelerdir.



b.2. Bakteriyal Selüloz (BC)

Bakteriyal selüloz özel bir bakteri türü (Acetobacter Xylinum) tarafından üretilen bitkisel bazlı selülozdan daha yüksek kristalinitede (~85 ) nanofibrillerdir; modülü (~100 GPa), kuvveti (~2 GPa) ve aspect oranı (~50) yüksek, LCTE (~10-7 K-1) değeri düşüktür. Hemiselüloz, lignin, pektin ve waks içermez. Doğal bir ağ yapıya sahip önemli bir mühendislik malzemesidir. BC selüloz dolgular, polimer kompozitlere yüksek modül, yüksek kuvvet, düşük yoğunluk, ve yapıştırıcı özellikler kazandırır. Glikoz, fruktoz, sakaroz, melas, gliserin dahil şekerli alkoller BC selüloz üretiminde kullanılan tipik karbon kaynaklarıdır.


Şekil-52: Bakteriyal selüloz sentezi biyokimyasal rotası (A, xylinum ile)

(Şekil-52’deki kısaltmalar: CS: selüloz sentaz, GK: glukokinaz, FBP: fruktoz-1,6-bifosfat fosfotaz, FK: fruktokinaz, 1FPk: fruktoz-1-fosfat kinaz, PGI: fosfoglukoizomeraz, PMG: fosfoglukomutaz, PTS: fosfotransferas sistemi, UGP: pirofosforilaz uridin difosfoglukoz, UDPGic: uridin difosfoglukoz, G6PDH: glikoz-6-fosfat dehidrojenas, NAD: nikotinamid adenin dinükleotid, NADP: nikotinamid adenin dinükleotid fosfat)


b.3. Biyomonomer Poliesterler

Polilaktikasit Bazlı Polimerler (PLA)

Laktid asit nişastadan ekstraksiyonla elde edilir, önce laktide ve sonra da halka açılma polimerizasyon reaksiyonla (kullanılan katalizör sistemine göre iyonik veya koordinasyon mekanizmayla) yüksek molekül ağırlıklı (M.ağ. <100 000) polilaktide dönüştürülür. PLA’nın özellikleri kristalin kalınlık, kristalinite, spherulit boyutu, morfoloji, zincir oryantasyon derecesi ve moleküler karakteristiklerine bağlıdır. PLA tamamen amorf, veya %40’a kadar kristalin yapıda olacak şekilde üretilebilir. %93’den fazla L-laktik asit içeren PLA reçineler yarı kristalin, %50-93 arasında içerenler ise tamamen amorftur.

PLA biyobozunabilir bir polimerdir; laktid monomerin halka açılma polimerizasyonuyla elde edilir. Laktid, doğal ve yenilenebilir bir bileşiktir; şeker veya glikozun fermantasyonuyla elde edilen ‘laktik asit (2-hidroksipropanoik asit)’den üretilir.


Şekil-53: (a) Melastan PLA üretim prosesi ve (b) PLA non-solvent prosesi




Sentetik Biyobozunabilir Polimerler

Bazı biyopoliesterler petrokimyasal ürünlerden elde edilir; poliglikolikasit (PGA), polilaktikasit (PLA), polikaprolakton (PCL), poli(bütilen süksinat) (PBS), poli(bütilen süksinat adipat) (PBSA), poli(bütİlen adipat tereftalat) (PBAT), tipik biyopoliesterlerdir.


Polikaprolakton (PCL)

Yoğunluğu 1.13 g/cm3, gerilme kuvveti 16-23 MPa, gerilme modülü 0.4 GPa, Uzaması >% 700 dolaylarında olan ve kullanımı en yaygın olan biyopolimerdir; sikloheksanonun oksidasyonuyla oluşan kaprolaktondan halka açılma polimerizasyonuyla elde edilir.

Polikaprolakton sentetik bir alifatik poliesterdir, kaprolakton monomerin halka açılma polimerizasyonuyla elde edilir. PCL, pek çok polimerle uyumluluk gösterir, mevcutlar arasında en hidrofobik biyobozunabilir polimerdir. İlaç sanayinde PCL üzerinde geniş çalışmalar yapılmaktadır. Temel sınırlamalar ergime sıcaklığının düşük olması (Tm = 60 0C, Tg = -60 0C’), su absorbsiyon özelliğinden dolayı raf ömrünün kısa olması, mekanik özelliklerinin zayıf ve işlenmesinin zor olmasıdır. Kontrollü olarak ilaç, paketleme ve farmasetik alanlarda kullanılabilir.




Poli(ester amid)’ler (PEA)

Ester bağlantısı biyobozunabilirliği, amid bağlantısı termal stabilite ve mekanik kuvveti sağlar.




Poli(bütilen süksinat) (PBS)

Poli(bütilen süksinat) kemosentetik bir poliesterdir; 1,4-bütandial ve süksinik asidin polikondensasyonuyla elde edilir. Yoğunluğu 1.26 g/cm3, kristalinitesi %40, erime noktası (Tm) ~113 0C, camsı geçiş sıcaklığı (Tg) -40 0C’dir. Polietilen ve polipropilen gibi çok kullanılan polimerlerle kıyaslanabilir mekanik özelliklere sahiptir; gerilme kuvveti 30-35 MPa, modülü ~450 MPa, kopmada uzaması ~%600’dür.

PBS biyobozunabilirlik, ergiyik işlemleme ve termal ve kimyasal direnç gibi özellikleriyle termoplastik alifatik poliesterler benzer.



Poli(bütilen süksinat-ko-adipat) (PBSA)

PBS’nin degredasyon (parçalanma) hızı düşüktür; biyoparçalanabilirliğinin yükseltilmesi için adipatla kopolimerize edilir. Poli(bütilen süksinat-ko-adipat) (PBSA) glikollerin alifatik dikarboksilik asitlerle reaksiyonu yoluyla elde edilir.



Polivinilasetat (PVAc), Polivinilalkol (PVA)

Polivinilasetat yoğunluğu 1.19 g/cm3, molekül formülü (C4H6O2)n, refraktif indeks, n20/D 1.467 ve erime noktası  600C olan bir biyopolimerdir. Polivinilasetat kauçuksu bir sentetik polimerdir; polivinilester ailesinden bir termoplastiktir, vinil asetat monomerinin serbest radikal polimerizasyonuyla elde edilir.

Polivinilalkolün yoğunluğu 1.30 g/cm3, molekül formülü (C2H4O)x, Poisson's oranı 0.42-0.48, alevlenme noktası 79 0C, erime noktası  2000C ve kaynama noktası 228 0C’dir.

Polivinilalkol vinil polimerlerinden en iyi biyobozunabilir olanıdır; atık-su-aktif çamur sisteminde kolayca parçalanır. Vinil alkol monomeri kararsızdır, bu nedenle PVA doğrudan vinil alkolün polimerizasyonuyla elde edilemez. Önce vinil asetat polimerleştirilir, elde edilen polivinilasetat polivinilalkole dönüştürülür. Polivinilasetat yerine bazen başka öncül polimerler de (asetat yerine format, kloroasetat grupları içeren) kullanılabilir. Poliesterlerin dönüşümünde genellikle etanolle baz-katalizlenmiş transesterifikasyon reaksiyonu uygulanır.




Özel Ürünler; Doğal Kauçuk

Doğal kauçuk bazı özel ağaçların lateksinden elde edilir. Lateks yapışkan ve sütsü görünümde bir malzemedir, rafine edilerek ticari kullanıma uygun hale getirilir. Büyük gerilme, izolasyon ve su geçirmez özelliklerine sahip bir elastomerdir. Doğal kauçuk organik bir bileşik olan izopren polimerleridir; az miktarda safsızlık ve su bulunur. Poliizopren, özel katalizörlere sentetik olarak da yapılabilir.



Şekil-54: Kauçuk sütünden lateks prosesi


Doğal kauçuk matrisli ve palm, küspe, kenaf, ananas, jüt, v.s. takviyeli kompozitler üzerinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır ve yapılmaya da devam edilmektedir. İki veya daha fazla fiberin bulunduğu doğal kauçuk matrisli hibrid biyokompozitlerin dizaynı üzerinde de önemli sonuçlar alınmaktadır.