Kütle Spektrometre Cihazı (mass spectrometer device)

Kütle spektral ölçümlerinin ilkeleri basittir ve kolay anlaşılır, fakat enstrumantasyonu oldukça karmaşıktır. Yüksek resolusyonlu kütle spektrometresi çok pahalı, elektronik ve mekanik bir cihazdır, işletim ve bakım masrafları da oldukça fazladır.

Şekil-1'de bir kütle spektrometresinin temel kısımları, Şekil-2'de tipik bir analitik kütle spektrometresi şematik olarak gösterilmiştir.


Şekil-1: Bir kütle spektrometrenin temel kısımları


Şekil-2: Bir kütle spektrometrenin şematik diyagramı


1. Yüksek Vakum Sistemi

Kütle spektrometresi ile çalışmalarda sistemin vakum altına tutulması gerekir; bunun temel nedeni ortalama–serbest yolu yükseltmektir. Ortalama mesafe, iyonize moleküllerin, diğer iyon ve moleküllerle çarpışmalarından önceki yolculuğu olarak tanımlanır; yüksek bir ortalama-serbest yol, tekrarlanabilir faragmantasyon sağlar ki bu da yüksek hassasiyet ve güvenilir bir kütle analizi yapılmasına olanak verir. Ortalama-serbest yol, iyonizasyon kaynağı ve iyon dedektörü arasındaki mesafeden daha büyük olmalıdır.

Vakum, iki kademeli vakum sistemiyle sağlanır: Birincisi, bir rotary pompadır; bu kaba veya ön pompadır; 10-2 -10-4 torr vakum sağlar. İkinci pompa bir turbomoleküler veya bir difüzyon pompası olabilir; vakum 10-5 torr değere ulaşır. Bu pompalar kompresörler gibi çalışır.

Turbomoleküler Pompa: Turbomoleküler pompada bir dizi bıçak veya kanat bulunur; bunlar 30 000-90 000 rpm hızla dönerken etraftaki gaz moleküllerini aşağı ve dışarı atarlar. Bir turbo pompa birkaç saat içinde temiz bir vakum ortamı sağlar. Ancak kullanım süresi kısadır (1-2 yıl) ve gürültülü çalışır.


Şekil-3: (a) Turbomoleküler pompa,  (b) yağ difüzyon pompası


Yağ Difüzyon Pompası: Yüksek vakum elde etmek için kullanılan, 4-kademeli bir pompa türüdür. Yağ ısıtılır ve bacalardan (1, 2, 3) yükselir, tepeye ulaştığında her bir bacanın üst kısmında bulunan deliklerden püskürür; püsküren her bir tanecik çevresine bulunan gaz moleküllerini toplar ve aşağıya doğru ittirir. Dördüncü ve son kademede yağ damlaları bir pompayla toplanır ve tekrar devreye gönderilir. Bu tür pompaların bakımı kolaydır, ancak yüksek vakuma ulaşmak zaman alır. Ayrıca, iyi dizayn edilmemişse deney örneğine yağ kaçma olasılığı vardır.


2. Örnek Verme Sistemi

Örnek verme sisteminin amacı, bir örneğin düşük basınçta gaz halinde iyon kaynağına gönderilmesidir. Örneğin fiziksel haline göre giriş sisteminin yapısı da farklı olur; her tipteki örnek düşünüldüğünde birkaç sistemin olması gerekir.

(a) Yığın (Batch) Girişi: En çok uygulanan örnek hali gazdır ve bunun için 1-5 litrelik gaz rezervuarları kullanılır (Şekil-4). Rezervuardaki gazın basıncı, iyonizasyon odacığının basıncının bir veya ikinci derecesi kadar daha yüksektir, böylece odacığa ince bir delikten sürekli ve kararlı bir örnek akımı sağlanır; örnek basınçları için 0.01 torr tipik bir değerdir. 150 0C'nin altında kaynayan sıvı örneklerle çalışıldığında, uygun bir miktar alınarak oda sıcaklığında, havası boşaltılmış bir rezervuarda gazlaştırılır. Daha az uçucu örnekler durumunda, maddenin ısıl olarak kararlı hale gelmesi için, örnek ve rezervuar ısıtılabilir. Aksi halde, örneğin özel bir cihaz ile doğrudan iyonizasyon odacığına verilmesi gerekir.


Tablo-1: Örnek Verme Sistemleri

Örnek verme sistemi
Örnek tipi
Örnek miktarı
Özellikler
İyonlaşma  metodu
Yığın (batch)
gaz, sıvı, düşük erime noktalı katı
<1 mg
örnek akışı kararlıdır, uzun süreli
EI, CI
Direkt prob giriş
az uçucu örnek
<1mg
örnek akışı prob sıcaklığına göre değişir
EI, CI, DI
Membran
karışım çözelti
<10-6 M
sadece buharlar
EI, CI
GC, SFC
karışım çözelti
<1mg
çok uçucu bileşikler
EI, CI
LC, CZE
karışım çözelti
<1mg
az uçucu bileşikler
SI
SFC: supercrytical fluid chromatography, CZE: capillary zone electrophoresis


Şekil-4: Bir yığın (batch) giriş sistemi şematik görünüşü


(b) Doğrudan Örnek Buharı Girişi (Direct Vapor Inlet): Doğrudan buhar girişi, en basit örnek verme tekniğidir. Gaz halindeki analit bir iğne valfle, kütle spektrometresinin kaynak bölgesine verilir. Örnekte bulunabilecek hava pompa çıkış hatlarıyla uzaklaştırılır. Bu tip örnek verme tekniği gazlar, sıvılar ve yüksek buhar basınçlı katılar için uygundur. Düşük buhar basınçlı örnekler için, örnek önceden ısıtılarak buhar basıncı yükseltilir. Yöntem, kararlı bileşiklere uygun olduğundan ve makul sıcaklıklara izin verdiğinden çok sayıda örneğe uygulanamaz.


Şekil-5: Bir doğrudan giriş probu


(c) Direkt Prob, DIP (Direct Insertion Probe): DIP tekniği, buhar basıncı düşük olan sıvılar ve katıların kütle spektrometresine verilmesinde kullanılan bir yöntemdir. İşlemde, örnek, ısıtılmış bir kovanın ucundaki kısa bir kapiler tüpe yüklenir. Kovan, bir vakum kanalıyla kaynak bölgesine gönderilir. Probun gerekli konuma ayarlanmasından sonra kapiler tüpün sıcaklığı, örneğin buharlaşmasını sağlayacak bir seviyeye kadar yükseltilir. Bu prob, direkt buhar girişiyle uygulanabilen sıcaklıklardan daha yüksek sıcaklıklarda çalışmaya olanak sağlar. Ayrıca. Örnek vakum atındadır, ve kaynağa çok yakın bir konumdadır; bu durum analizin daha düşük sıcaklıklarda yapılmasını sağlar. Düşük sıcaklıkta analiz, sıcaklığa karşı hassas bileşikler için çok önemlidir.

(d) Gaz Kromatografisi Giriş Sistemleri: Bir kütle spektrometreye örnek verme işleminde uygulanan en popüler teknik gaz kromatografisidir. Kompleks karışımlar önce gaz kromatografisi ile ayrılır, her bir bileşenin tanımlanması ve miktarlarının saptanması için kütle spektrometresine verilir. Bu iki cihazı (GC-MS) birbirine bağlamak için çeşitli arayüz (interface) dizaynları kullanılmaktadır. Girişlerin en önemli karakteristiğini, kütle spektrometreye giren GC taşıyıcı gazın ve analitin miktarlarının ayarlanması oluşturur. Taşıyıcı gazın fazla olması kaynak bölgesinin basıncının artmasına neden olur. Bu durumda bölgenin gerekli basıncının devam ettirilmesi için daha büyük ve güçlü vakum pompasına ihtiyaç doğar (ki bu çok pahalıdır). Kütle spektrometreye giren analit miktarı, cihazın algılama sisteminin geliştirilmesi (dedektör) yönünden önemlidir. İdeal hal, kütle spektrometrenin kaynak bölgesine taşıyıcı gaz girmesine izin vermemek ve fakat analitin tamamının girmesini sağlamaktır.

GC/MS arayüzler çok çeşitlidir; moleküler separatör, permeasyon seperatör, açık slit ve kapiler giriş kullanım alanları fazla olan bazı arayüzlerdir. (Şekil-6)

Moleküler Separatör: Gaz kromatografisinde özellikle dolgulu kolonlar kullanılması durumunda yararlanılan çok popüler bir sistemdir; çalışma prensibi relatif difüzyon hızına dayanır: Küçük moleküllerin difüzyonu daha hızlı olduğundan, pek çoğu, kütle spektrometrenin giriş jetini yakalayamaz; oysa daha büyük moleküller daha yavaş difüzlendiğinden MS giriş jetine ulaşma şansları çok yüksek olur.

Geçirgenlik (Permeation interface): Bu tip bir sistemde, GC ve kütle spektrometresi arasında yarı-geçirgen bir membran bulunur. Bu teknikte karşılaşılan sorunlar arasında: örneğin molekül ağırlığı ve polaritesine bağlı olarak membran seçiminin farklı olması, algılamanın yavaşlığı ve membrandan analitin sadece az bir miktarının geçebilmesi sayılabilir.

Açık Split (Open split interface): Bu arayüzde kütle spektrometresine verilen akım, kapiler kolon çıkışlarında olduğu gibi, genellikle ~1 mL/dak ile sınırlandırılmıştır; bunun üstünde akım geldiğinde akımın fazlası atılır. Açık split arayüz herhangi bir gaz üretin sisteminde kullanılabilir, ancak split sırasında örneğin de dışarı atılması gibi bir dezavantajı vardır.

Kapiler Girişi (Capillary Direct Interface): GC cihazında sadece kapiler kolon kullanılması halinde, kolon çıkışının tümüyle kütle spektrometresine verilmesi sistemine göre çalışan bir arayüzdür.


Şekil-6: Bazı tipik gaz kromatografisi giriş sistemleri


(e) Sıvı Kromatografisi Giriş Sistemleri: Bir kütle spektrometreye az uçucu bileşikler için örnek verme işleminde uygulanan tekniklerden biri de sıvı kromatografisidir. Kompleks karışımlar önce sıvı kromatografisi ile ayrılır, her bir bileşenin tanımlanması ve miktarlarının saptanması için kütle spektrometresine verilir. LC-MS sistemlerini birbirine bağlamak için, GC-MS sistemlerinde olduğu gibi çeşitli arayüzler (interface) kullanılmaktadır (Şekil-7).

Doğrudan Giriş (Direct Inlet): Bu teknikte sıvı kromatografi cihazından gelen akımın bir kısmı, bir orifisten (çapı ~2.5 mm) doğrudan injekte edilir. İnjektörden basınçla çıkan sıvı ince spreyler halinde dağılır, damlalar ısıtılan bir odacıkta buharlaştırılarak çözgeninden kurtulur ve sonra iyonizasyon odacığına girer.

Termosprey: Termosprey arayüz doğrudan giriş sisteminin doğal bir uzantısı gibi düşünülebilir; giriş tüpünü ucu uygun bir sıcaklığa ısıtılarak örnek damlacıklarının buharlaşması kolaylaştırılır. Optimum arayüz sıcaklığı hareketli fazın bileşimine bağlıdır.


Şekil-7: Bazı tipik sıvı kromatografisi giriş sistemleri


Tanecik Demeti (Particle Beam): Sürekli (continue) bir örnek giriş sistemidir. Sıvı birkaç mikron çapında damlacıklar halinde atomize edilir ve solventin büyük bir kısmı buharlaşıncaya kadar ısıtılır. Tanecikler, püskürtmeyle buharlaştırılarak kütle spektrometrenin iyonizasyon bölgesine gönderilir.

Elektrosprey: Elektrosprey arayüz atmosfer basıncında çalışır; bu özelliği nedeniyle vakum altında (1-10 torr) çalışan termosprey tekniğinden ayrılır. Örnek çözeltisi, iyon orifisinden 1 cm kadar mesafedeki paslanmaz çelik bir kapilerin ucundan (jet) püskürtülür. Orifis levhası ve jet arasına uygulanan 3-5kV potansiyel damlacıkların iyonlaşmasını sağlar. Elektrospreyin iyonlaşma verimi iyonizasyon potansiyeline bağlı olarak değişir. Potansiyel farkının artırılması başlangıçta damlacık boyutunu yükseltir, ancak iyon oluşması gerçekleşemez. Ancak voltajın daha fazla yükseltilmesi halinde sisle kaplanan tanecikler yüklenir ve iyonlaşırlar.


3. İyon Kaynakları

Molekülleri gaz iyonlar şekline dönüştüren çok sayıda yöntem vardır; bunların çoğu da kütle spektrometresinde uygulanan yöntemlerdir.

Uçucu bileşikler için: Elektron Impact İyonizasyon (EI), (b) Kimyasal İyonizasyon (CI): Pozitif kimyasal iyonizasyon (PCI), ve negatif kimyasal iyonizasyon (NCI) kaynaklardır. Uçucu olmayan bileşikler için (c) Hızlı Atom Bombardımanı (FAB); Atmosferik Basınç İyonizasyon (API); MALDI.

(a) Elektron Çarpma (Impact) Kaynağı (EI): Elektron iyonizasyon yöntemine, elektron impact iyonizasyon da denir; “sert” iyonizasyon tekniğidir, 10-5 torr yüksek vakum altında çalışılır. GC-MS bağlantılı sistemlerde kullanımı oldukça yaygındır. Şekil-8, tipik bir elektron "iyon tabancası"nın şematik diyagramını göstermektedir. Elektron çarpması ile üretilen pozitif iyonlar, ilk hızlandırma levhası ve repeller (uzaklaştırıcı) arasındaki küçük bir potansiyel farkı ile levhanın slitinden geçerler. Birinci ve ikinci hızlandırıcılar arasındaki potansiyel yüksektir, burada tanecikler son hızlarına erişirler; üçüncü slit (odak sliti) demetin daha iyi paralel hale gelmesini sağlar. Spektrometrelerin çoğunda, hızlandırıcı slitler arasına uygulanan potansiyelle belirli kütledeki taneciklerin kollektör üzerinde odaklanması sağlanır.

Analiz edilecek örnek, doğrudan bir giriş yoluyla veya gaz kromatografi kolonundan iyon kaynağı içine verilir. Isıtılmış tungsten veya renyum gibi bir flamentten üretilen bir elektron demeti gaz halindeki örnek molekülleriyle çarpışır, bir elektron bırakır ve pozitif yüklü bir iyon üretir; iyon, örneğin relatif kütlesini gösterir.


Şekil-8: Bir iyon kaynağı


Isıtılan bir flamentten çıkan elektronlar, bir potansiyel farkıyla hızlandırılarak örnek odacığına gönderilir. Örnek molekülü, bir elektron kaybederek iyonlaşır ve çiftleşmemiş bir elektron içeren pozitif yüklü iyon haline dönüşür.

Elektron çarpma kaynağı, molekülleri çeşitli kütlelerde çok sayıda pozitif iyonlara bölebilecek yeterli enerjiye sahiptir. Maddenin tanımlanması alınan karmaşık spektrumdan doğru olarak yapılabilir.

(b) Kimyasal İyonizasyon Kaynağı: Elektron iyonizasyondan daha “yumuşak” bir iyonizasyon tekniğidir; fragman sayısı daha azdır. Pozitif ve negatif iyon şekilleri vardır.

Kimyasal bir iyonisazyon kaynağında metan gibi bir reaktif gaz, 1 torr kadar basınçta, özel bir elektron demeti kaynağı içine konulur. Aynı kaynak içine, konsantrasyonu reaktifin 10-3 –10-4 katı olacak şekilde örnek ilave edilir. Örnek moleküllerinin elektronlar yerine reagent iyonları ile çarpışması sonucunda iyonlaşma meydana gelir. Başlangıçta, elektron demeti reaktif gaz ile etkileşerek CH5+ , CH4+ , CH2+, H2+, ve C2H5+ gibi çok sayıda iyon oluşturur.

CH4 + e- ¾® CH4+· + 2e- ¾® CH3+· + H
CH4+· + CH4 ¾® CH5+ + CH3·
CH4+· + CH4 ¾® C2H5+ + H2 + H·

Bu iyonlardan birkaçı (CH5+ gibi), kuvvetli proton vericidir ve analit molekülleri ile reaksiyona girerek kütlesi bir birim daha büyük (M+1) iyonlar meydana getirirler. Örneğin, aşağıdaki realsiyonla, MH analitinden MH2+ iyonu oluşur.

CH5+ + MH ¾® MH2+ + CH4

Bu tür iyonizasyonda, çoğunlukla, kimyasal iyonizasyon kaynağı analitten çok az cins iyon üretir, bu nedenle de kütle spektrumu basittir ve kolaylıkla tanımlanabilir.

Reaktif gaz izobütan olduğunda,

i-C4H10 + e- ¾® i-C4H10+· + 2e-
i-C4H10+· + i-C4H10 ¾® i-C4H9+ + C4H9 +H2

Reaktif gaz olarak amonyak da kullanılabilir (102 torr).

             70 eV
NH3 + e- ¾¾® NH3+· + 2e-
NH3+· + NH3 ¾¾® NH4+ + NH2·
NH4+ + NH3 ¾¾® N2H7+

Kimyasal iyonizasyonda spektrometrenin iyon kaynağı, yüksek basınçta tutulur.

Pozitif kimyasal iyonizasyon (PCI) işleminde proton transfer reaksiyonuyla kuvvetli moleküler iyon [analit–H]+ meydana gelirken, negatif kimyasal iyonizasyon işleminde (NCI) [analit-·] kuvvetli moleküler iyon oluşumuyla sonuçlanan elektron yakalama reaksiyonu geçekleşir.

NH4+ + analit ¾¾® [analit – H]+ + NH3
e- + analit ¾¾® analit-·

Proton transfer reaksiyonu için analiz edilen bileşik bir proton alabilmelidir; aminler ve alkoller gibi. Elektron yakalama reaksiyonunun oluşabilmesi için ise, bileşiğin bir elektron alabilme özelliğinde olması gerekir; örneğin, F, Cl, Br, I gibi elektronegatif atomlar ve fenil halkası (veyahalkaları) içeren konjuge sistemler bu özelliktedir. İyonizasyon tekniği uygulanırken bileşiğin yapısına göre teknik seçimi yapılmalıdır.


Tablo-2: Bazı Reaktif Gazlar ve Özellikleri

Reaktant
Analit
Gaz
İyonlar
Nötral iyon
İyonları
H2
H3+
H2
[M+H]+, [M-H]+
CH4
CH5+, C2H5+ ve C3H5+
CH4
[M+H]+, [M+C2H5]+ ve [M+C3H5]+
i-C4H10
t-C4H9+
t-C4H8
[M+H]+, [M+C4H9]+, [M+C3H3]+, [M+C3H5]+ , [M+C3H7]+
NH3
NH4+
NH3
[M+H]+, [M+NH4]+


(c) Kıvılcım Kaynağı: Metaller, yarı iletkenler, ve mineraller gibi uçucu olmayan inorganik örnekler bir kıvılcım kaynağı ile iyonlaştırılabilirler. Burada elektron kaynağı yerine, bir radyo frekanslı kıvılcım kaynağı. Örnek, elektrot (bir veya iki) olarak kullanılır; veya, grafit ile karıştırılarak bir elektrotun üzerine kaplanır. Elektrotlar arasına 30 KV kadar bir radyo-frekansı uygulandığında örnek gaz halinde iyonik bir plazma şeklinde buharlaşır. Plazmadaki iyonlar uygun bir doğru akım potansiyeli ile hızlandırılarak analizöre gönderilir.

(d) Alan İyonizasyon Kaynakları: Bunlarda keskin bir bıçak şeklinde, veya bir veya daha çok sayıda ince uçlar (mesela birbirinden 20 mm aralıklı 1000 uç olabilir) biçiminde metalik bir anot ile, slit görevi yapan bir katot bulunur; anot ve katot arasında 0.5-2 mm kadar mesafe vardır. 5-20 KV'luk bir potansiyel uygulandığında anotla temas eden gaz halindeki organik madde 108 V/cm gibi büyük bir elektrik alanı ile karşılaşarak iyonlaşır. Alan iyonizasyon tekniğinde, çoğunlukla, M+1 iyonu oluşur, yani maddenin bölünmesi en düşük düzeydedir. Yapısal analizlerde alan iyonizasyonu veya kimyasal iyonizasyon ile elektron çarpma kaynağı tekniği birarada kullanılır; kimyasal veya alan iyonizasyonundan maddenin molekül ağırlığı hakkında bilgi edinilirken, elektron çarpma kaynağının verdiği gruplardan maddenin yapısı aydınlatılır.

(e) Hızlı Atom Bombardımanı (FAB) ve Sıvı İkincil İyon Kütle Spektrometresi (LSIMS): FAB’da kullanılan tanecik demeti, nötral bir inert gazdır; 4-10 kV ‘da Ar, Xe gibi. LSIMS’de ise tanecik demeti iyonlardır; genellikle 2-30 keV’de Cs+ kullanılır. Her iki metot da “yumuşak” iyonizasyon metodudur; iyonların çıkışından sonra çok az kalıntı enerji kalır. Bu nedenle uçuculuğu düşük olan moleküllerin analizlerinde çok uygundur.

FAB ve LSIMS teknikleri birbirlerine çık benzer; ikisinde de örnek probunun ucunda analit/matris karışımının katı noktaları, hızlı tanecik demetiyle bombardıman edilir. Matris, gliserin veya 3-nitro benzil alkol gibi küçük bir organik moleküldür; amacı, örnek yüzeyini homojen tutmaktır. Analit/matriks yüzeyi üstüne giren tanecik demeti lokalize çarpışmalarla enerjisini transfer eder; bu işlemde yüzeyden bazı ikincil iyonlar çıkar. Bunlar ekstrakt edilir ve kütle spektrometreye gönderilmeden önce  odaklanır.Üretilen iyonların polaritesi kaynak potansiyeline bağlıdır. Şekil-9, bir pozitif iyon demeti oluşumunu göstermektedir. Elde edilen spektrada önemli miktarda [M+H]+ and [M+Na]+ gibi, bozulmamış moleküler tanecikler bulunur, yapısal parçalanma çok azdır. Spektranın düşük kütle bölgesinde, gene de matris ve matris/tuz küme iyonları vardır.


Şekil-9: FAB ve LSIMS kütle spektrometrenin mekanizması


(f). Atmosferik Basınç İyonizasyon (API): API yöntemi, özellikle sıvı kromatografisi-kütle spektrometresi (LC/MS) sistemi için kullanım alanı çok yaygın olan bir iyonizasyon tekniğidir; iyonizasyon vakum sisteminin dışında meydana gelir. Örneğin çözelti halinde olması gerekir. İki tip API vardır: Elektrosprey iyonizasyon (ES) (Şekil-10) ve atmosferik basınç kimyasal iyonizasyon (APCI) (Şekil-11).

Elektrosprey İyonizasyon (ESI): Elektrosprey iyonizasyon ESI, ES, IS kodlarıyla tanımlanabilir; ayrıca, iyon sprey, nanosprey, sonik sprey ve saf elektrosprey de denilmektedir. En yumuşak iyonizasyon tekniğidir. Polar ve uçucu olmayan bileşikler için ideal bir iyonizasyon yöntemidir; bunlar arasında, proteinler, peptitler, nükleik asitler, farmasetikler ve doğal ürünler sayılabilir. Sıvı kromatografi ile birleşik olarak kullanılabilir. Yüklü buhar damlacıklarından gaz faza geçen iyonlar M+H+ veya M - H- iyonları üretir. Çok yüklü iyonlar da üretebilmesi yüksek molekül ağırlıklı proteinlerin analizine olanak verir.

ESI kaynak, yüksek voltaj (4.5 kV) uygulanabilen çok ince bir iğne içerir; örnek çözeltisi bu iğne içinden kaynak odacığına püskürtülür, ve damlacıklar halinde dağıtılır. Damlacıklar kapilerden çıkarken yüklüdürler; solvent buharlaşırken yüklü analit moleküllerini bırakırlar ve damlalar kaybolur.

ESI, özellikle buharlaştırılması ve iyonlaştırılması zor olan büyük biyolojik moleküller için faydalı bir iyonizasyon tekniğidir.

Atmosferik Basınç Kimyasal İyonizasyon (APCI): Atmosferik basınç kimyasal iyonizasyon (buna, Heated nebuliser, APCI da denir) polar bileşikler için kullanılan bir iyonizasyon tekniğidir.

Yüksek performans sıvı kromatografisinden (HPLC) gelen akım (< 2 mL/dak akış hızı) 600 0C’da buharlaştırılır. Korona deşarj iğne solvent moleküllerini iyonlaştırır. Solvent ve analit arasındaki çarpışmalar ve yük transfer reaksiyonlarının etkisiyle ya M+H+ veya M-H- iyonlarının oluşmasına yol açan proton transferi meydana gelir. Bileşikler termal parçalanmaya uğrar. Çok değerli iyon oluşumuyla fazla karşılaşılmaz.


Şekil-10: Elektrosprey iyonizayon (ESI) şematik görünümü


Şekil-11: Atmosferik basınç kimyasal iyonizasyon (APCI) sistemleri


g. MALDI: Matrix Assisted Laser Desorption Ionization: MALDI, Hızlı atomik bombardıman (FAB) iyonizasyona benzer. Örnek, spesifik bir dalga boyundaki kısa pulslu lazerden gelen ışını absorblayan matriks içinde çözülür, iyonlaşır ve kütle analizörlerinde ekstrakt edilir. Zaman-yol bağımlı kütle spektroskopiyle (TOF, Time of Flight MS) bileştirilerek kullanılır, fakat sıvı kromatografisiyle uygun değildir. Yüksek kütle sayılarına çıkabilme özelliği nedeniyle kullanımı oldukça yaygın bir iyonizasyon yöntemidir.

MALDI hem pozitif ve ham de negatif iyonlar üretir; bunlar genellikle (M+H)+, (M+Na)+ ve (M-H)- şeklindedir. Ayrıca, +3’e kadar çok yüklü iyonlarla, dimerler, trimerler, v.s. de meydana gelir. Ana pik (veya pikler) sadece bir yük taşır.


Şekil-12: Matrix Assisted Laser Desorption Ionization (MALDI)


4. Kütle Analizörü

Farklı kütle/yük oranlarındaki iyonların resolusyonu (ayrılması) için birkaç sistem vardır. En ideali, analizörün çok küçük kütle farklılıklarını algılayabildiği ve buna bağlı olarak yüksek seviyeli iyon akımlarının üretilebildiği bir düzenektir. Bu iki özellik, doğrudan doğruya, birbirinin neden ve sonucu olmadığından aradaki ilişkiyi sağlayan bir sistem bulundurulur. Bazı uygulamalarda kütle sayıları farkının tam sayı olması yeterlidir, bazılarında ise farkın daha hassas  olması gerekir; Örneğin, C2H4+, CH2N+, N2+, ve CO+ iyonlarının saptanması için kütle farkı 0.01 kütle birimi hassasiyetle bilinmelidir (kütleleri, sırasıyla, 28.031, 28.019, 28.006, ve 27.995 tir). Çeşitli kütle spektrometreleri arasındaki temel fark, iyonları ayırma sistemidir.


Tablo-3: Farklı Kütle Analizörlerinin Özellikleri

Metot
Ölçülen özellik
Kütle/yük (m/z) aralığı
m/z = 1000’de rezolusyon
Dina-mik aralık
Sektör magnetik
moment/yük
104
105
107
Uçuş zamanı (TOF)
uçuş zamanı
106
103-104
104
İyon siklotron rezonans
siklotron frekansı
105
106
104
İyon kapanı
frekans
104
104
104
Kuadrupol kütle filtresi
m/z için filtreler
103-104
103-104
105


Tipik bazı kütle analizör tipleri:

(a)   Magnetic Sektör Analizörü (MSA): Tek Odaklamalı: Yüksek rezolusyon, tam kütle, orijinal MA. Çift Odaklamalı: Enerji seçimini yapan elektrostatik alan ve m/e için magnetik alan
(b)   Zaman-Yol Bağımlı Analizör (TOF): m/z üst sınır yoktur
(c)   Kuadrupol Analizör (Q): Düşük rezolusyon (1 amu), hızlılık
(d)   İyon Kapanı Kütle Analizörü (QSTAR): İyi rezolusyon
(e)   FT-Iyon Siklotron Rezonans MS (FT-ICR MS): Çok yüksek rezolusyon, tam doğru kütle; 1ppm

(a). Magnetic Sektör Analizörü (MSA)

Tek Odaklamalı MSA (Yüksek rezolusyon, tam kütle, orijinal MA): Bu tip ayırıcılarda 180, 90 veya 600 lik bir dairesel demet yolu kullanılır; örneğin, Şekil-2'de 900 lik bir yol izlenmektedir. Herhangi bir taneciğin takip ettiği yol, ona etki eden kuvvetler arasındaki dengeyi belirler. Magnetik merkezcil kuvvet, FM,


eşitliği ile verilir. Burada H magnetik kuvvet, v taneciğin hızı, ve e iyon üzerindeki yüktür. Dengeleyen merkezkaç kuvvet (santrifüj kuvvet), Fc,


m= taneciğin kütlesi,  r =eğrinin yarıçapı, E = taneciğin kinetik enerjisidir. Buradaki V, iyonizasyon odacığındaki uygulanan hızlandırma potansiyelidir. Formüle göre kütlelerine bağlı olmaksızın, yükleri aynı olan tüm tanecikler, elektrik alanında hızlandırıldıklarında, ayni miktarda kinetik enerji kazanırlar. Bu varsayım sadece yaklaşık olarak doğrudur; çünkü iyonlar hızlandırılmadan önce de az miktarlarda, fakat farklı enerjiler içerirler. Bir taneciğin kollektöre giden dairesel yolu geçebilmesi için FM = Fc eşitliğinin sağlanması gerekir; bu durumda


olur. Denklem(4) ve (3)'de yerine konulup düzenlenerek aşağıdaki ifade bulunur.


Spektrometrelerin çoğunda, H ve r sabittir; bu nedenle slite ulaşan taneciğin kütle/yük oranı, hızlandırma voltajı ile ters orantılıdır. Pek çok tanecikte pozitif tek bir yük bulunur; V nin uygun bir şekilde ayarlanmasıyla istenilen herhangi bir kütlenin çıkış sliti (yarık) üzerine odaklanması sağlanabilir.

Çift Odaklamalı MSA (Enerji seçimini yapan elektrostatik alan ve m/e için magnetik alan): . Tek odaklamalı cihazların küçük kütle farklarını (ki bu ayrılma gücüdür) ayırma yeteneği sınırlıdır; çünkü iyon kaynağını terk ederken taneciklerin sahip oldukları kinetik enerjiler birbirinden az miktarda farklılıklar gösterirler. Nötral moleküllerin kinetik enerjilerinin başlangıçtaki dağılımından kaynaklanan bu farklılık, kollektöre ulaşan iyon demetinin genişlemesine ve ayrılma gücünün kaybolmasına neden olur.

Çift-odaklamalı bir cihazda, demet önce radyal bir elektrostatik alandan geçer (Şekil-13). Bu alan ayni kinetik enerjili tanecikleri 2 numaralı slit üzerinde odaklar ve sonra magnetik ayırıcı için kaynak görevi yapar. Böylece birbirinden bir birim kütlenin küçük kesirleri kadar farklı olan taneciklerin ayrılması sağlanabilir. Üretilen iyon akımları çok çok küçüktür ve algılanıp kaydedilmesi için büyük amplifikasyona gereksinim vardır. Çift-odaklamalı kütle spektrometreler çok pahalı ve bakımı oldukça zor olan enstrumanlardır.

Şekil-14'de, Mattauch-Herzog geometrisine göre hazırlanmış diğer bir çift-odaklamalı cihazın şematik görünümü verilmiştir. Bu geometrik yapı, değişik kütle/yük oranındaki tüm iyonların tek bir odak düzlemi üzerinde toplanmasına olanak verir; bu durumda fotoğrafik algılama yapılabilir. Odak düzlemi boyunca kütle/yük oranı ile doğrusal bir dağılım gözlenir.


Şekil-13: Bir çift-odaklamalı ayırıcı


Şekil-14: Çift-odaklamalı kıvılcım-kaynaklı bir kütle spektrometresi


(b) Zaman-Yol Bağımlı (Uçuş Zamanlı) Analizörler: Bir zaman-yol bağımlı analizördeki ayırmada magnetik etki bulunmaz. Bunda, kısa süreli bir elektron pulsu ile bombardıman yapılarak pozitif iyonlar üretilir. Delikli bir levha ile kontrol edilen pusların frekansı 10000 Hz, yaşam süreci 0.25 s kadardır. Üretilen iyonlar daha sonra iyonizasyon pulsu ile aynı frekanstaki bir elektrik alanı pulsu ile hızlandırılır. Hızlandırılmış tanecikler, bir metre boyundaki elektrik alanı bulunmayan bir "ayırma tüpü" ne girerler (Şekil-15). Daha önce değinildiği gibi, tüpe giren tüm taneciklerin kinetik enerjisi aynıdır; böylece her birinin hızı, kütleleri ile ters orantılı olacak şekilde farklı olur (Denklem-3). Daha hafif tanecikler kollektöre ağırlardan daha kısa zamanda ulaşırlar.

Zaman-yol bağımlı kütle spektrometrelerdeki dedektör bir elektron multiplier  tüptür; tüpün çıkışı bir katot ışını osilaskopun dikey döndürme levhalarına beslenir, yatay tarama hızlandırma pulsları ile senkronize edilerek kütle spektrumun tamamı osilaskop ekranında hemen görüntülenir.


Şekil-15: Zaman-yol bağımlı bir kütle spektrometrenin şematik görünümü


Ayırma gücü, tekrarlanabilirlik, ve kütlelerin tanımlanma kolaylığı bakımından zaman-yol bağımlı analizörler magnetik odaklamalı analizörler kadar yeterli değildir. Ancak bunların da bazı avantajları vardır; iyon kaynağına kolaylıkla yerleştirilebilmesi, uçucu olmayan veya ısıya-dayanıklı örneklerle çalışmayı kolaylaştırır. Ayrıca yaşam süreci kısa olan örneklerde sonucun hemen alınmasına olanak vermesi bakımından önemledir. Zaman-yol bağımlı analizörler, çoğunlukla, küçüktür, taşınabilir ve karşıtı olan magnetik odaklamalı sistemlere göre kullanımı daha kolaydır.


(c) Dört Kutuplu (Kuadrupol) Analizörler: (Düşük rezolusyon; 1 amu, hızlılık, güçlü bir kromatografisi dedektörü)

Güçlü bir gaz kromatografisi dedektörüdür. Örnek kromatografi kolonundan çıktıktan sonra, kütle spektrometrenin girişinde bulunan bir transfer hattından geçer ve bir elektron-şok iyon kaynağıyla (electron-iyonizasyon, EI) veya kimyasal iyonizasyonla (CI) iyonlaştırılır, fragmanlara (parçacıklar) ayrılır.

"Dört Kutuplu" spektrometrede, demetin etrafında dört tane kısa, paralel metal çubuk bulunur (Şekil-16). Çubukların bir çifti bir doğru akım kaynağının pozitif ucuna bağlanır. Ayrıca her iki çifte bir radyo-frekanslı alternatif akım potansiyeli uygulanır. Alanlardan ikisi de iyon kaynağından çıkan pozitif tanecikleri hızlandıracak bir etki yapmaz, fakat birleştirilen alan, taneciklerin kendi hareketlerinin merkez eksenini etrafında titreşmesine neden olur; böylece çubuklardan biri ile çarpışarak saptırılmadan, sadece bazı kütle/yük oranındaki tanecikler geçebilirler. Uygulanan alternatif akımın veya iki kaynağın potansiyellerin değiştirilmesi, fakat oranın sabit tutulması ile kutuplu spektrumu çizilir.



Şekil-16: (a) Dört-kutuplu bir kütle spektrometresi, (b) üç kademeli kuadrupol (TSQ) bir kütle analizörü, (c) bir MS/kuadropol MS sistemin şematik görünümü


(d). İyon Kapanı Kütle Analizörü (QSTAR): İyon kapanı analizörü, kuadrupol kütle spektrometrenin modifiye edilmiş br şeklidir. Kombine bir GC/MS enstruman sisteminden daha çok, bir gaz kromatografisi dedektörü olarak dizayn edilmiştir. (Şekil-17). İyon kapanı analizöründe üç elektrot bulunur. Merkez elektrot halka; üst ve taban elektrotlar yarım küre şeklindedir. İyonizasyon ve kütle analizi aynı yerde gerçekleşir. Ayrılan iyonlar bir iyon dedektörüyle ölçülür; kullanımı en yaygın olan dedektör, sürekli dinod tip bir iyon dedektörü olan  elektron multiplierlerdir.


Şekil-17: MS/iyon kapanı (IT) sistemin şematik görünümü


e. FT-İyon Siklotron Rezonans MS (FT-ICR MS) Fourier-Transform Mass Spectrometry: (Çok yüksek rezolusyon, tam doğru kütle; 1ppm).

FT-ICR kütle spektrometresinde sabit bir magnetik alanda iyonların siklotron frekansından yararlanılarak geliştirilmiş bir spektrometredir. (Şekil-18)

İyonlar özel bir kapanda tutulur (yüklü tanecikleri depolamak için sabit magnetik alan ve sabit elektrik alanının uygulandığı bir kapan) ve burada magnetik alana dik bir osile bir elektrik alanı tarafından daha büyük bir siklotron çapına uyarılır; Alınan sinyal, zamanın fonksiyonu olarak görüntü akımı (zaman-bağımlı) olarak kaydedilir. Fourier transform ile zaman-bağımlı sinyal frekans-bağımlı spektruma, yani kütle spektrumuna dönüştürülür.


Şekil-18: Bir ICR kapan


Spektrumdaki pik genişlikleri çok dardır; dolayısıyla benzer m/z değerindeki iki farklı iyonu algılayabilecek hassasiyete sahiptir. Örneğin, 800.000 Da kütledeki bir pik, 800.001 Da kütledeki bir pikten ayırt edilebilir.

FTICR kütle spektrometresi, yeni bölünme (veya parçalanma ) tekniklerinin kullanılmasına olanak verir; örneğin, infrared lazer aktivasyon, elektron-yakalama disosiyasyon gibi. Bu teknikler tüm proteinlerde olduğu gibi, çok büyük molekül parçalarını incelemede kullanılmaktadır.

FT-ICR MS uygulamalarına bazı örnekler verilebilir: Makromoleküller, kalıntı analizleri, meabolomikler, proteinler, peptidler, kompleks karışımlar (örneğin, ham petrol gibi), izotoplar, v.s.


5. İyon Akımlarının Görüntülenmesi ve Ölçülmesi

Ayırıcıdan gelen iyonlar bir slitten geçerek, sapmış iyonlara karşı korunan bir elektrot üzerinde toplanır. Cihazların çoğunda, üretilen akım büyük bir dirençten toprağa verilirken oluşan potansiyel düşmesi bir elektrometre tüpünün kafesinde veya bir alan etkili transistörde algılanır. Oluşan akım yükseltilerek kaydediciye gönderilir. Başka bir yöntemde, ayırıcıdan gelen iyonlar bir katot yüzeyine çarparak elektron çıkarırlar. Oluşan elektronlar bir diyota doğru hızlandırılırlar ve diyota çarparak yeni elektronlar üretirler. Bu işlem bir kaç kez tekrarlanarak, bir fotomultiplier tüpte olduğu gibi, çok fazla yükseltilmiş bir elektron akımı elde edilir. Bu akım elektronik olarak bir yükseltme aşamasından daha geçirildikten sonra kaydedilir.

İyon akımları normal olarak küçüktür ve 10-17 –10-9 A0 aralığında değişir. 10-17 A0 'lik bir akım, dedektöre saniyede 60 kadar iyonun ulaşması demektir. Değişik miktarlardaki iyonların oluşturduğu pikleri kaydetmek için kütle spektrometrelerin çoğunda, farklı akım aralıklarını kaydeden, birkaç kalem bulunur. Böylece, akımın büyüklüğüne bağlı olmaksızın, kaydedici kağıtta uygun büyüklükteki her pik görülebilir. Bazı cihazlarda, hassas kağıt üzerine kayıt yapan bir aynalı galvanometreler sistemi vardır; her bir galvanometrenin farklı algılama aralığında olması geniş bir aralıktaki piklerin tümünün kaydedilmesine olanak verir. Şekil-8'de tipik bir tarama spektrumu görülmektedir.


6. Bilgisayarlı Kütle Spektrometreleri

Modern kütle spektrometrelerde minikompüterler ve mikroprosesörler cihazı tamamlayıcı sistemlerdir. Bir kütle spektrumunun en önemli özelliği verdiği yapısal verilerin çokluğudur. Örneğin, molekül ağırlığı 400-500 arasında olan bir molekül, bir elektron demeti ile 200 kadar değişik iyona bölünür, bunların herbiri de farklı spektral pik verir. Yapısal bir tayin için her bir pikin yüksekliğinin ve kütle sayısının saptanması, toplanması, ve görüntülenmesi gerekir. Verilerin sayısının çok fazla olması, bunların hızla toplanmasını ve süratle işlemlendirilmesini gerektirir; bu ise en ideal şekilde bilgisayarlarla yapılabilir. Kütle spektral verilerinin faydalı olabilmesi için veriler toplanırken birkaç enstrumantal değişkenin de çok sıkı bir şekilde kontrol edilmesi gerekir. Bu tip kontroller en iyi bilgisayarlar veya mikroprosesörlerle yapılabilir.

Bir kütle spektrometresi ve bir bilgisayar arasındaki ara yüz, yükseltilmiş iyon-akımı sinyali ve enstrumantal değişkenlerin kontrolünde kullanılan diğer sinyalleri sayısal hale dönüştürür. Enstrumantal değişkenleri kontrol eden sinyallerin kaynakları, kaynak sıcaklığı, hızlandırma voltajı, tarama hızı ve magnetik alan kuvveti gibi parametrelerdir.

Sayısal hale dönüştürülen iyon-akımı sinyali görüntülenmeden önce bazı işlemlerden geçirilir. Önce, pikler normalize edilmelidir; bunun için her bir pikin yüksekliği, referans bir pike karşı hesaplanır. Bu işlemde çoğunlukla, en yüksek pik referans olarak alınır ve bunun yüksekliği 100 (veya 1000) kabul edilir. Her pikin bir kütle numarası da olmalıdır. Numaralama pikin çıkış zamanı ve tarama hızına göre yapılır. İşlemde periyodik kalibrasyona gereksinim vardır. Kalibrasyonda standart olarak fluorlu bir hidrokarbon kullanılır.

Yüksek rezolusyonlu çalışmalarda örnek ve standard beraberce analize alınır. Sonra bilgisayar, kütle ölçümlerinde standardın pikini referans olarak algılayabilecek şekilde programlanır. Düşük-rezolusyonlu çalışmalarda, benzer pikler üst üste düşeceğinden, kalibrasyon ayrı olarak taranır.

Zaman dışındaki değişkenler kütle numarasını belirlemede kullanılır. Dört kutuplu spektrometrelerde yapılan analizlerde dedektöre ulaşan iyonun kütlesi çubuklar arasına uygulanan alternatif akım voltajı ile doğru orantılıdır. Bu nedenle, bir çubuk voltaj sinyali sayısal hale dönüştürülerek iyon-akımı sinyali üzerine bindirilir. Bilgisayar da, kütle numarasını sonuçta elde edilen sinyalden hesaplayacak şekilde programlanır. Magnetik enstrumanlarda bir Hall probu bulunur, kütle verileri bu prob ile ölçülen magnetik alan kuvvetine göre çıkarılır.

Bilgisayar çıkışı sayısal veya grafiksel görüntüde olabilir. Şekil-21’de her iki görüntüye de birer örnek verilmiştir. Sayısal görüntüdeki tek sayılı kolonlarda kütle sayıları artan bir sıraya göre dizilmişlerdir. Çift sayılı kolonlardaki değerler, iyon akımlarının en büyük pike göre normalize edilmiş değerleridir; en büyük pik 156 kütle numaralı tanecik için saptanmış ve bu taneciğin akımı 1000 numara ile gösterilerek diğer pik yükseklikleri buna göre hesaplanmıştır. Örneğin, 141 kütledeki pik, ana pikin %82.6 sı kadardır.


7. Kütle Spektrometrelerin Resolusyonu (Ayırma Gücü)

Bir kütle spektrometresinin kütleleri ayırabilme yeteneği, m/Dm ile gösterilen rezolusyonu ile ifade edilir. Buradaki m ve m + Dm, eşit büyüklükte ve birbirinden tam olarak ayrılabilen iki taneciğin kütlelerini gösterir.


Kütle analizörlerinde rezolusyon, %10 ve %50 çukurluk (valley) ile tanımlanır:

·         %50 çukurluk: iki pik arasındaki minimum (çukurluk), pik yüksekliğinin %50’sinden daha fazla değilse, pikler birbirinden ayrılabilir.
·         %10 çukurluk: iki pik arasındaki minimum (çukurluk), pik yüksekliğinin %10’undan fazla olmamalıdır.


Şekil-19: Rezolusyon tanımları: (a) %10 ve %50 çukurluk, (b) FWHM


TOF (time of flight) kütle spektrometre için Dm, pik yüksekliğinin, yarısındaki pik genişliği (full width at half maximum, FWHM) olarak tanımlanır:

Dm = FWHM

Bu tanıma göre rezolusyon aşağıdaki formülle ifada edilir.

RS = 15 000 (FWHM)

Bir kütle spektrometrede istenilen rezolusyon onun kullanım amacına bağlıdır. Örneğin nominal kütleleri birbirine eşit olan N2+ (28.006) ve CO+ (27.995) gibi iki taneciğin birbirinden ayrılabilmesi için rezolusyonu birkaç bin olan bir cihaza gereksinim vardır. Oysa, birbirinden 1 veya daha fazla kütle birimi kadar farklı düşük-molekül ağırlıklı taneciklerin ayrılması için 50 den daha düşük bir rezolusyon yeterlidir; NH3+ ve CH4+ nın ayrılmasında olduğu gibi.

Örneğin büyük parçalara bölünmesi durumunda birim kütle farklılığındaki ayırmalar 250-500 rezolusyonlu bir spektrometre ile çalışılabilir.
Tablo-4'de, çeşitli ticari kütle spektrometreleri için tipik rezolusyonlar ve kütle aralıkları verilmiştir. Cihazların fiyatları bu iki değere göre değişir.


Tablo-4: Bazı Tipik Ticari Kütle Spektrometrelerin Kıyaslaması

Tipi
*Kütle aralığı
*Rezolusyon
Tipi
*Kütle aralığı
*Rezolusyon
Çift odaklamalı
2-5000
10000- 20000
uçuş zamanlı
1-700
150

1-240
1000-250

0.250
130
Tek odaklamalı
1-1400
1500
dört kutuplu
2-100
100

2-700
500

2-80
20-50

2-150
100



*Yaklaşık değerlerdir