Emisyon Spektroskopi (emission spectroscopy)

"Emisyon spektroskopisi" terimi, alev ve fırınlardan sağlanan enerjiye göre daha yüksek enerji veren uyarıcı kaynakların kullanıldığı bir tür atomik spektroskopiyi tanımlar. Emisyon çalışmalarında önceleri iki tip kaynak kullanılırdı, elektrik arkı ve elektrik kıvılcımı. 1970'li yıllarda "argon plazma kaynağı" geliştirilerek klasik ark ve kıvılcım kaynaklarının en iyi özellikleri birarada toplandı. Böylece 1977 yılından sonra emisyon yöntemleri üzerindeki çalışmalar yoğunlaştırılarak argon plazma kaynaklı yeni cihazlar üretilmeye başlandı.

Ark ve kıvılcım emisyon yöntemleri 1930'lardan önce kullanılmaya başlanmıştır. 70 den fazla metalin (veya metal bileşiğinin) analizinde geniş bir uygulama alanı olan bu yöntemde seçicilik ve hassasiyet oldukça yüksek düzeydedir (ppm veya ppb seviyelerde). Ark ve kıvılcım emisyonunun, alev yöntemlerine göre bazı avantajları vardır bunlardan biri emisyonda örnek miktarının çok çok az olmasıdır; çünkü uyarma doğrudan sıvı, toz, metal, cam, v.s, gibi madde üzerinde yapılır.

İkinci avantaj uygulanan yüksek enerjilerde elementler arası girişimin azalmasıdır. Bir diğer avantaj tek bir uyarma koşullarında, pek çok element için çok iyi bir spektranın alınabilmesidir; bunun tabii bir sonucu olarak düzinelerle elementin spektrası "aynı anda" kaydedilir. Bu özellik az miktarlardaki örneklerdeki çok sayıda elementin analizine olanak verdiği için önemlidir. Tersine, optimum alev uyarma koşulları elementten elemente değişir; bazı elementler için yüksek derecelere gereksinim olduğu halde, bazıları için düşük dereceler istenir.

Bazı analizlerde indirgenme koşulları daha iyi sonuç verir, bazılarında oksitleyici ortamlar önemli olur. Sonuçta, optimum hat şiddetinin elde edildiği alev bölgesi elementten elemente değişir. Çalışma koşullarındaki bu hassasiyet alev yöntemleriyle aynı anda ve çok sayıda elementin  analizinin yapılmasını zorlaştırır.

Ark veya kıvılcım spektroskopisinin, alev spektroskopisine göre bazı dezavantajları da vardır; bir çok analizde alev yöntemlerinin kullanılması da bu nedenledir.
Ark ve kıvılcım spektroskopisi cihazları çok pahalıdır. Spektra fotoğraf şeklinde alınır. Fotoğrafın banyo edilmesi ve levha veya filmin okunması için gereken zaman, bir fotoelektrik dedektör ile spektral verilerin doğrudan alınmasına kıyasla oldukça uzundur.

Tabii ki doğrudan okumalı fotoelektrik ark ve kıvılcım cihazları da vardır ve bunlarla iki düzineden daha çok sayıda elementin analizi birkaç dakika içinde yapılabilir; ancak bunlar pek çok laboratuvarın sahip olamayacağı kadar pahalı cihazlardır.

Ayrıca, ark ve kıvılcım kaynaklı emisyon spektroskopisinde ışın şiddetinin kararlılığında karşılaşılan sorunlar nedeniyle kantitatif analiz olanakları sınırlıdır. Çok dikkatli ve titiz çalışılması halinde relatif hata %1-2 ye düşer; kararsızlık %10-20 veya daha yüksek seviyelerdedir. Eser miktarlardaki tayinlerde hatalar pek önemli olmaz ve büyüklüğü diğer yöntemlerdeki değerlerden fazla değildir. Örnekteki ana maddenin tayininde, ark ve kıvılcım spektroskopisinde alev spektroskopileriyle kıyaslanabilir sonuçlar alınır.

Plazma yöntemleri, klasik emisyon yöntemlerinin tüm avantajlarına sahiptir. Mineraller veya filizler gibi toz halindeki örneklerin analizlerinde farklı bir durumla karşılaşılır; bu tip maddelerin doğrudan plazma uyarması ile tayini için henüz bir yöntem geliştirilememiştir. Bunlar ancak uygun bir çözücüde çözülerek analiz edilebilmektedir. Plazma uyarması, alev uyarmasının tüm avantajlarını taşır. Bu durum yakın bir gelecekte plazma spektrokopisinin, kullanımı en yaygın bir cihaz olmasını sağlayacaktır.

Analitik emisyon spektroskopisindeki ana sorun kaynağın, maddeyi tanımlayan hatların şiddeti ve görünümü (şekli) üzerindeki büyük etkisidir.

Kaynak iki görev yapar:

·         Birincisi örneğin buharlaşması (gaz fazı) için yeterli enerjiyi vermektir; bu işlemde buhardaki elementlerin dağılımının, konsantrasyonu (veya örnekteki dağılımı) tanımlayacak homojenlikte olması gerekir.
·         Kaynağın ikinci görevi ise gaz fazı içindeki elementer taneciklerin elektronik uyarılmalarını sağlayacak yeterli enerjiyi vermesidir.

Bir elektrik arkı, kıvılcımı, veya argon plazması tarafından oluşturulan emisyon, üç tip üst üste düşen spektra verir. Bunlardan birincisi "sürekli zemin (background) ışıması" spektrasıdır. Ark ve kıvılcım kaynaklarında bu ışın, ısıtılan elektrotlardan ve (belki de) elektrot yüzeylerinden kopan taneciklerden çıkarılır (emitlenir). Zemin ışının frekans dağılımı sıcaklığa bağlıdır ve bir siyah cisim (black body) ışınına benzer.

"Band spektrası", bazı dalga boyları bölgelerinde gözlenir ve yerleşimleri birbirine çok yakın olan bir seri hattın birleşmesiyle oluşur. Bu tip emisyon buhar halindeki moleküler maddelerden kaynaklanır; nedeni titreşim enerji seviyelerinin elektronik seviyelerin üstüne çıkmasıdır.

Azot bulunan bir atmosferde karbon elektrotlar kullanıldığında, CN radikalleri nedeniyle daima siyonejen bandı gözlenir. Yüksek silikon konsantrasyonu içeren örnekler SiO dan dolayı ilave bir moleküler band spektrumu verirler. Keza OH radikalleri de band spektrumu veren bir kaynaktır. Bu bandlar, gözlenmek istenen hat spektralarını kapatıyorsa gerekli önlemler alınarak çıkmaları önlenmelidir.

Emisyon spektroskopisi, uyarılmış atomların verdiği hat spektralarına dayanır. Bu spektranın yapısı ve kaynak bir önceki bölümde incelenmişti.

Ark, kıvılcım ve plazma kaynakları, daha yüksek enerjili olmaları nedeniyle atomik spektroskopide elde edilenden daha çok sayıda hat verirler. Ark kaynaklarının verdiği enerji, kıvılcım kaynaklarının enerjisine göre daha düşüktür; bunun doğal sonucu olarak, bir ark spektrumunda nötral atom hatları daha fazla bulunur. Diğer yandan, uyarmanın bir kıvılcım ile yapılması sonucunda elde edilen spektra daha çok uyarılmış iyonların hatlarını içerir. Benzer şekilde, plazma spektralarında hatların çoğu atomlara değil iyonlara aittir.