1. X- Işını Fluoresans
Yöntemleri (XRF)
2. X- Işını Difraksiyon Yöntemleri (XRD)
3. Elektron Mikroprob Yöntemi (EMP veya EPMA)
4. X-Işını Fotoelektron Spektroskopisi (XPS veya ESCA)
2. X- Işını Difraksiyon Yöntemleri (XRD)
3. Elektron Mikroprob Yöntemi (EMP veya EPMA)
4. X-Işını Fotoelektron Spektroskopisi (XPS veya ESCA)
1.
X- IŞINI FLUORESANS YÖNTEMLERİ (XRF)
Bazı örneklerin X-ışını emisyon spektrumu, örneğin bir
X-ışını tüpünün hedef alanı içine konulması yoluyla çizilebilir. Çoğunlukla
ise, bir Coolidge tüpünden veya radyoaktif bir kaynaktan alınan X-ışınları
demeti ile örneğin ışınlandırılması yöntemi uygulanır. Böyle bir çalışmada
örnekteki elementler gelen birincil ışını absorblayarak uyarılırlar ve sonra
kendi özel fluoresans X-ışınlarını çıkarırlar (emitlerler). Bu işleme
"X-ışını fluoresansı" veya "emisyon" yöntemi denir. X-ışını
fluoresansı, atom sayıları oksijenden daha büyük (>> 8) olan elementlerin
kalitatif çalışmalarında çok kullanılır; ayrıca bu elementlerin yarı kantitatif
ve kantitatif tayinlerinde de uygun bir yöntemdir.
Üç temel tip cihaz bulunur, bunlar:
·
Dalga boyu ayırmalı cihazlar
·
Enerji ayırmalı cihazlar
·
Ayırmasız cihazlar
Son iki gruptaki cihazlar, spektral kaynak olarak bir
Coolidge tüpünün veya bir radyoaktif maddenin kullanılmasına göre çeşitli
gruplara ayrılır.
Dalga
Boyu Ayırmalı Cihazlar (WDXS veya WDS)
Dalga boyu ayırmalı cihazlarda kaynak olarak daima tüpler
kullanılır, çünkü bir X-ışını demeti paralel hale getirilerek içerdiği dalga
boylarına ayrılırken büyük bir enerji kaybı olur. Radyoaktif kaynakların
verdiği X-ışını fotonlarının enerjisi Coolidge tüpüne göre 10-4 kat
daha zayıftır; ayrıca monokromatörde de zayıflama olacağından ışının saptanması
ve doğru olarak ölçülmesi çok zorlaşır veya olanaksız hale gelir.
Şekil-1: Dalga boyu ayırmalı
spektromerenin şematik düzeni
Dalga boyu ayırmalı cihazlar, "tek-kanallı" veya
"ardarda" ve "çok kanallı" veya "eşzamanlı" olmak
üzere iki tiptir.
Tek kanallı cihazlar el ile veya otomatik olarak çalışır. El
ile çalışan tipleri bir kaç elementin kantitatif tayini için yeterlidir. Bu
uygulamada kristal ve dedektör q ve 2q açılarına ayarlanarak yeterli sayıda sayım
alınır. Otomatik cihazlar tüm spektrumun taranmasını gerektiren kalitatif
analizlerde daha uygundur. Bunlarda, dedektör çıkışı kalemin konumunu belirler
ve kaydedicinin motoru ile kristal ve dedektörü kontrol eden elektrik
yürütücüsü birbiriyle bağlantılı olarak çalışır.
Modern tek-kanallı spektrometrelerin çoğunda iki X-ışını
kaynağı bulunur; bunlardan birinde uzun dalga boyları için kullanılan bir krom
hedef, diğerinde kısa dalga boyları için bir tungsten hedef vardır. 2A0 'den
büyük dalga boyları için kaynakla dedektör arasındaki hava pompa ile
boşaltılarak veya sürekli He akımı geçirilerek uzaklaştırılır. Kristaller
gerektiğinde kolaylıkla değiştirilebilirler.
Çok kanallı cihazlar büyük ve pahalı sistemlerdir, 24 tane
elementin aynı anda analizine olanak sağlarlar. Her kanalda bir X-ışını kaynağı
ve örnek tutucuyu radyal olarak saran uygun bir kristal ve bir dedektör
bulunur. Kanalların hepsindeki veya çoğundaki kristaller özel bir elementin
hattını verecek uygun bir açıda sabitleştirilmiştir. Bazı cihazlarda
kristallerden biri veya bir kaçı, bir maddenin spektrumunun alınabilmesi için
hareketlidir.
Çok kanallı bir cihazdaki her dedektörün kendine ait
amplifieri, puls yüksekliği seçicisi, ayarlayıcısı, ve sayıcısı veya
integratörü vardır. Bu cihazlarda kontroller, verilerin toplanması, ve analitik
sonuçların değerlendirilmesi bir bilgisayarla yapılır. 2q dan fazla elementin analizi birkaç saniye ile birkaç dakika
arasında tamamlanır.
Çok kanallı cihazlar, çelik, diğer alaşımlar, çimento,
filizler, ve petrol ürünleri endüstrilerindeki birkaç elemanlı maddelerin
analizlerinde çok kullanılır. Tek ve çok kanallı cihazlarda örnekler çeşitli
şekillerde yerleştirilebilir; metalik, toz, buharlaştırılmış film, saf sıvı
veya çözelti örneklerle çalışılabilir.
Enerji
Ayırmalı Cihazlar (EDXS)
Şekilde görüldüğü gibi, enerji ayırmalı bir cihazda bir
polikromatik kaynak (bir Coolidge tüpü veya radyoaktif bir madde olabilir), bir
örnek tutucu, bir lityumlu silikon dedektör, ve enerji ayırıcı çeşitli
elektronik devreler bulunur.
Şekil-2: Enerji ayırmalı
spektromerenin (EDX) şematik düzeni
Enerji ayırmalı sistemin en belirgin avantajı basitliği ile,
uyarma ve algılama (dedektör) sistemlerinin hareketli kısımlar olmayışıdır.
Ayrıca kollimatörler ve bir kristal difraktörü de yoktur ve dedektör örneğe çok
yakın bir yerde bulunur; böylece dedektöre gelen enerji, dalga boyu ayırmalı
cihazlara kıyasla, > 100 kat fazladır. Bu özellikler, radyoaktif maddeler
veya düşük güçlü X-ışını tüpleri gibi zayıf kaynakların kullanılmasına olanak
verir; bunlar hem ucuzdur ve hem de örneği fazla tahrip etmezler.
Şekil-3: Enerji ayırmalı X-ışını
fluoresans spektrometre; uyarma, (a) bir Coolidge tüpüyle, (b) bir radyoaktif
maddeyle, yapılmıştır
Çok kanallı bir enerji ayırmalı cihazda emitlenen X-ışını
hatlarının hepsi anında ölçülür. Fellgett avantajıyla hassasiyet artar ve
sinyal/gürültü oranı büyür.
Enerji ayırmalı sistemlerin kristal spektrometrelere göre
temel dezavantajı 1A0 ün üzerindeki dalga boylarında spektrumun
ayırma gücünün (resolusyonun) zayıflamasıdır. Daha düşük dalga boylarında
ayırma gücü fevkaladedir.
Ayırmasız
Cihazlar
Benzinde kükürt ve kurşun tayininde kullanılan basit bir
ayırmasız cihazın kesik görünüşü Şekil-4'de verilmiştir. Kükürt tayini için
örnek, radyoaktif demir-55'den elde edilen manganez K-ışını ile ışınlandırılır,
kükürdün 5.4A0 deki hattı uyarılır. Fluoresans ışın peşpeşe duran
bir çift filtreden geçirilir ve orantılı ikiz sayıcılara gönderilir.
Filtrelerden birinin absorbsiyon sınırı 5.4A0 den hemen önce,
diğerinin de hemen sonradır. İki sinyal arasındaki fark, örnekteki kükürt
konsantrasyonu ile orantılıdır. Sayım süresi 1 dakika kadardır, tekrarlanan iki
değer arasındaki relatif standart sapma % 1 dolayındadır.
Şekil-4: Ticari bir ayırmasız
X-ışını fluoresans cihazının görünüşü
Kalitatif ve Yarı Kantitatif Analizler
Şekil-5'de X-ışını yöntemiyle yapılan ilginç bir kalitatif
uygulama görülmektedir. Örnek, üzerine X-ışını demeti gönderilerek
uyarılmıştır. Dalga boyu ayırmalı cihazlarda spektrumun apsisi, çoğunlukla, 2q açısını gösterir; bu değer, monokromatörün
kristal mesafesi değeri kullanılarak hemen dalga boyuna çevrilir. Pikler,
elementlerin emisyon hatları referans tablolarından yararlanılarak tanımlanır.
Bir enerji ayırmalı cihazda çizilen spektrum da Şekil-6'da
verilmiştir. Bunda apsis kanal numaralarını veya enerjileri (keV) gösterir. Her
nokta birkaç yüz kanaldan birinde toplanan sayımları belirtir.
Şekil-5'deki gibi bir spektrumdan alınan kalitatif bilgiler,
pik yüksekliklerinin hassas olarak ölçülmesiyle yarı kantitatif verilere
dönüştürülebilir. Konsantrasyon kabaca aşağıdaki formülle hesaplanır.
Px = Ps Wx
Burada Px belirlenmiş bir sürede sayım sayısı
olarak ölçülen relatif hat şiddeti, W x
elementin örnekteki ağırlık kesiridir. Ps terimi Wx
= 1 olduğunda hattın, aynı sayım koşullarındaki relatif şiddetidir. P s 'nin
değeri örnekte sadece saf elementin bulunduğu halde, veya bileşimi bilinen bir
standardın spektrumu alınarak saptanır.
Şekil-5: Bir dalga boyu ayırmalı
cihazla çizilmiş X-ışını fluoresans spektrumu
Şekil-6: Bir demir örneğinin Rh
anotlu bir Coolidge tüpü kaynağı ile enerji ayırmalı bir cihazda alınan
spektrumu
Yukarıdaki denklem, analizi yapılan maddenin emisyonunun,
örnekte bulunan diğer maddelerden etkilenmediği varsayılarak uygulanabilir. Bu
varsayımın geçerli olmadığı durumlarda hesaplamalar 2 kat veya daha fazla
yanlış sonuçlar verir.
Kantitatif
Analizler
Modern X-ışını fluoresans cihazları ile kompleks maddelerin
kantitatif analizleri yapılabilir; hassasiyet, klasik yaş yöntemlerle veya
diğer enstrumental yöntemlerle yapılan analizlere eşit veya daha yüksektir.
Analizlerin bu doğruluk seviyesine ulaşması için, kimyasal ve fiziksel
bileşimleri örneğe çok benzeyen kalibrasyon standartlarına veya matriks
etkilerin aynı olduğu uygun yöntemlere gereksinim vardır.
Matriks
Etkileri
Fluoresans işlemiyle elde edilen X-ışınları, bir örneğin
sadece yüzeyindeki atomlardan değil, aynı zamanda yüzeyin altındaki atomlardan
da çıkarılır. Yani, gelen ışın demeti ile elde edilen fluoresans demetin bir
kısmı örneğin önemli bir kalınlığı içinden geçerler; ışının absorbsiyonu ve
saçılma olayları da örneğin bu kısmında olur. Gelen ve çıkan ışın
demetlerindeki her ışın ortamın kütle absorbsiyon katsayısına göre zayıflar;
kütle absorbsiyon katsayısını da örnekte bulunan elementlerin katsayıları
belirler. Buna göre bir X-ışını emisyon analizinde dedektöre ulaşan bir hattın
net şiddeti, bu hattı çıkaran elementin konsantrasyonuna ve aynı zamanda
matriks elementlerin konsantrasyonları ve kütle absorbsiyon katsayılarına
bağlıdır.
Matriks absorbsiyonu nedeniyle,
Px = Ps Wx
denkleminden hesaplanan değerler gerçek değerlerden daha
yüksek veya daha düşük olabilir. Örneğin, matriksdeki elementlerden biri, gelen
veya emitlenen ışın demetini tayin edilecek elementten daha şiddetli
absorblarsa hesaplanan Wx , gerçek değerinden küçük olur; çünkü Ps absorbsiyonun küçük olduğu bir standarda göre
saptanmıştır. Tersine, örnekteki matriks elementlerin standarttakilere kıyasla
daha az absorbsiyon yapmaları halinde Wx için yüksek değerler bulunur.
İkinci bir matriks etkeni, "artırma etkisi" dir ve
beklenen değerlerden daima daha yüksek değerler bulunmasına neden olur. Bu etki
ile, örnekteki bir elementin emisyon spektrumunun gelen ışınla çıkarılması
halinde karşılaşılır; böyle bir durumda çıkan spektrum tayin edilecek analitik
hattı ikinci bir kez daha uyarır, yani şiddetlendirir.
Standartlara
Karşı Kalibrasyon
Analitik hat şiddeti ile konsantrasyon arasındaki doğrusal
ilişki, bileşimleri örneğin bileşimine yakın olan bir seri standart ile
deneysel olarak çıkarılır. Burada, matriksin absorbsiyon ve artırma etkilerinin
hem standartlarda ve hem de örnekte ayni olduğu varsayılır. Örnekten alınan emisyon
bilgileri, kalibrasyon grafiğinden konsantrasyona çevrilir. Bu yolla elde
edilen sonuçların doğrulduğu örnekler ve standartların birbiriyle
kıyaslanabilir bileşimlerde olmasına çok bağlıdır.
İç
Standartlar Kullanılması
Bu yöntemde hem kalibrasyon standartlarına ve hem de örneğe,
bilinen ve sabit konsantrasyondaki bir element ilave edilir; ilave edilen
element orijinal örnekte bulunmamalıdır. Tayin edilecek element ile iç
standardın verdiği hatların şiddetleri arasındaki oran analitik parametre olarak
kullanılır. Burada, iki hattaki (örnek ve standarttaki ayni iki hat)
absorbsiyon ve artırma etkilerinin ayni olduğu kabul edilir; bu durum da
şiddetlerin oranı alındığından sonucu etkilemez.
Örnek
ve Standartların Seyreltilmesi
Örnek ve standartlar, X-ışınlarını çok az absorblayan bir
madde ile seyreltilir. Böyle bir madde atom numaraları düşük elementler içerir.
Su, organik solventler (sadece hidrojen, oksijen ve azot içeren), nişasta,
lityum karbonat, alumina, ve borik asit veya borat camı bu tür maddelerdir.
Seyreltici bir maddenin fazlası kullanıldığında örnek ve standartlardaki
matriks etkiler sabit kalır ve sonuçlar istenilen doğrulukta olur. Bu yöntem
özellikle mineral analizlerinde uygulanır, örnek ve standartlar ergimiş boraks
içinde çözülür; soğutulan kütle analiz edilir.
X-Işını
Fluoresansın Yarı Kantitatif Uygulaması
Matriks etkiler uygun yöntemlerle düzeltilerek karmaşık
örneklerdeki çok hafif elementler dışındaki tüm elementler X-ışını fluoresans
spektroskopisi ile hızla analiz edilebilirler. Örneğin, Baird ve Henke granit
kayaları örneklerindeki 9 elementin, örnek hazırlama süresi de dahil, 12 dakika
gibi kısa bir zaman içinde analiz edilebileceğini göstermişlerdir. Yöntemin
hassasiyeti, yaş yöntemlerden daha fazladır, ortalamadan sapma %0.08 kadardır.
Örnekteki elementlerden sadece oksijen, toplamın 100 den çıkarılmasıyla
hesaplanır.
X-ışını yöntemleri metal ve alaşımların üretimlerinde kalite
kontrollerinde de kullanılır. Analiz yöntemi analizlerin çok hızlı ve sık
yapılmasına olanak verdiğinden üretim sırasında alışımın yapısında istenilen
değişiklikler gerçekleştirilebilir.
X-ışını emisyon yöntemleri sıvı örneklere kolaylıkla adapte
edilebilir. Örneğin, uçak benzini örneklerinde kurşun ve brom tayini için
geliştirilmiş metotlar vardır. Benzer şekilde, sıvı hidrokarbon örneklerinde
fluorun uyarılmasıyla yağlama yağlarında bulunan kalsiyum, baryum ve çinko
miktarları saptanabilmektedir. Boya örneklerindeki pigmentler de X-ışını
emisyon yöntemi ile doğrudan tayin edilebilir.
X-ışını fluoresans yöntemleri atmosfer kirliliği
analizlerinde çok kullanılır. Örnek almada uygulanan çeşitli yollar vardır.
Mesela, bir bacanın etrafındaki havadan örnek alınırken, çekilen hava önce bir
mikro gözenekli filtreden (asılı taneciklerin tutulmasını sağlar) ve sonra da
sırasıyla ortotolidin, gümüş nitrat, ve sodyum hidroksit emdirilmiş üç ayrı filtre
kağıtlı diskten geçirilir. Filtre kağıtlı disklerde, sıra ile, klor, sülfürler,
ve kükürt dioksit tutulur. Böylece hazırlanan filtreler alınarak X-ışını
fluoresans analizinde örnek olarak kullanılır.
X-Işını
Fluoresans Yöntemlerinin Avantaj ve Dezavantajları (Özet)
X-Işını fluoresansın çok önemli avantajları vardır. Spektra
basittir ve spektral hattın engellenmesine rastlanmaz. X-ışını yöntemlerinde,
çoğunlukla, örnek bozulmadan olduğu gibi korunur. Bu nedenle de boyalar,
arkeolojik malzemeler, mücevher, metal paralar, ve benzeri maddelerin
analizinde çok uygundur. X-ışını fluoresan ile çok küçük parçalardan oldukça
büyük malzemelere kadar örneklerle çalışılabilir. Yöntem hızlıdır ve çok sayıda
element birkaç dakika içinde analiz edilebilir. Doğruluk ve hassasiyetinin
diğer bazı yöntemlerle ayni derecede veya daha fazla olması da yöntemin
avantajlarından biridir.
X-Işını fluoresans yöntemleri çeşitli optik analiz
yöntemleri kadar hassas değildir. Çok özel koşullarda milyonda birkaç
seviyelerindeki konsantrasyonlar ölçülebilir. Yöntemin normal ölçüm sınırları
ancak % 0.01 - %100 aralığındadır. Hafif elementlerin X-ışını fluoresans yöntemiyle analizi uygun
değildir; atom numaraları 23 (vanadyum) den daha küçük olan elementlerde analiz
zorlaşır.
X-ışını difraksiyonun 1912 yılında Von Laue tarafından
bulunmasından sonra bilim ve endüstride önemli bilgiler elde edilmiştir.
Örneğin, kristal maddelerdeki düzenlenmeler ve boşluklar difraksiyon
çalışmaları ile aydınlatılabilmektedir. Metallerin, polimerik malzemelerin, ve
diğer katıların fiziksel özellikleri kolaylıkla incelenir. X-ışını difraksiyonu
steroidler, vitaminler ve antibiyotikler gibi karmaşık yapılı maddelerin
analizinde de çok önemlidir.
X-ışını difraksiyonu ile kristalin bileşiklerin kalitatif
olarak tanımlanması çok kolaydır. Bu uygulama her kristal maddenin kendine özgü
bir X-ışını difraksiyon şekli vermesine dayanır. Bilinmeyen madde için elde
edilen şekille ayni şekli veren referans belirlenerek (kıyaslanarak) maddenin
ne olduğu saptanır. Difraksiyon verilerinden bazan bir karışımdaki kristalin
bir maddeye ait kantitatif bilgiler de alınabilir.
Diğer yöntemlerle yapılamayan veya bazı veriler bu yöntemle
elde edilebilir. Örneğin, bir grafit-kömür karışımı içindeki grafitin
miktarının saptanması gibi.
Analitik difraksiyon çalışmalarında kristal örneği ezilerek
ince ve homojen bir toz haline getirilir. Bu haldeyken pek çok sayıdaki küçük
kristaller her yöne doğru yönelmiş durumdadırlar; örnekten bir X-ışını demeti
geçirildiğinde taneciklerin önemli bir bölümü Bragg koşuluna uygun olarak
(yüzeyler arası mesafeleri uygun olan her yüzeyden yansıyarak) yönlenirler.
Örnekler ince-duvarlı veya sellofan kapiler tüpler içine
konularak da test edilebilir, veya kristalin olmayan uygun bir bağlayıcı ile
karıştırılıp uygun bir şekilde kalıplandırıldıktan sonra da kullanılabilir.
Fotoğrafik
Kayıt
Fotoğrafik kayıt toz örneklerin difraksiyon şekillerini
kaydetmede uygulanan klasik bir
yöntemdir. Bu amaçla kullanılan en iyi bilinen cihaz "Debye-
Scherrer" toz fotoğraf makinesidir (Şekil-7a ve b).
Bunda bir Coolidge tüpünden gelen demet monokromatik bir ışın (bakır veya molibden K hattı) elde edilmesi için bir filtreden geçirilir ve dar bir tüpe gönderilerek paralel hale getirilir. Fotoğraf makinesi silindir şeklindedir ve iç kısmına silindirik bir şerit veya bir film yerleştirilmiştir. Silindirin iç çapı 11.46 cm'dir, bu durumda filmin her bir milimetresi 0.5 dereceye (q) eşit olur. Örnek ayarlanabilir bir uç ile ışın demetinin merkezinde tutulur.
Şekil-7: (a) Bir Debye-Scherrer toz
kamera, (b) toz kamerasının şematik diyagramı, (c) tabedildikten sonra film
şeridinin görünümü
Şekil-7(c)'de pozlandırılan ve tab edilen filmin görünüşü
verilmiştir; her hat takımı (D1, D2, ve diğerleri gibi),
bir kristal düzlemleri takımının difraksiyonunu gösterir. Her hattın Bragg
açısı (q), fotoğraf makinesinin
geometrisinden kolayca bulunur.
Elektronik
Kayıt
Şekil-8’deki gibi bir cihazla difraksiyon şekilleri elde
edilebilir. Burada, sabit kaynak süzülmüş bir Coolidge tüpü demetidir. Bir
emisyon veya absorbsiyon spektrumundaki gibi, burada da otomatik tarama ile
difraksiyon şekli elde edilir.
Şekil-8: Phillips X-ışını
difraktometre optik düzeninin şematik görünümü
Şekil-9: X-ışını difraktometrenin
şematik görünümü
Difraksiyon
Şekillerinin Yorumlanması
Bir taneciğin toz difraksiyonunun şekli, hatların
konumlarından (q ve 2q
olarak) ve şiddetlerinden yararlanılarak tanımlanır. Difraksiyon açısı 2q, bir takım kristalin düzlemler arasındaki
mesafelerden saptanır; Bragg eşitliğiyle, kaynağın bilinen dalga boyundan ve
ölçülen açıdan d mesafesi kolaylıkla hesaplanır. Hat şiddetleri, her düzlem
takımındaki atomik yansıtma merkezlerinin cinsine ve sayısına göre değişir.
Kristaller deneysel verilere göre tanımlanır. ASTM (American
Society for Testing Materials)’de saf maddelerin d mesafeleri ile hat
şiddetlerini gösteren, yaklaşık 10000 referans saf kristalin maddeye ait,
kartlardan oluşan bir sıralama sistemi vardır. Sistem en şiddetli hattan
başlayarak en düşük şiddetteki hatta kadar devam eder. Kartlarda bir analitin
en şiddetli hattını veren d mesafesinin (A0) yüzde birkaçına kadar
inen değerlere kadar olan tüm değerler bulunur. Sistemin kullanımında, analitin
en şiddetli hattının d mesafesini karşılayan kart bulunur, sonra ikinci
derecede şiddetli banda ait olan kart saptanır; üçüncü, dördüncü,..., vs.,
şiddetteki hatların d mesafelerini gösteren kartların da belirlenmesiyle
bilinmeyen analitin hatları ile aynı hatları veren referans saptanarak örnek
tanımlanır. Özet olarak, spektrumda örneğin, 3 veya 4 tane şiddetli band varsa
ve bunların d mesafeleri ASTMD'den çıkarılan kartlardaki referans bir maddenin
d mesafeleri ile benzeşiyorsa örneğin referanstaki madde ile ayni madde olduğu
kesinleşir.
Örnekte iki veya daha fazla kristalin madde varsa tanımlama
oldukça zorlaşır. Bu durumda şiddetli bandların, referans madde kartlarındaki bilgilerle
çok çeşitli kıyaslamaları yapılması gerekir.
Kristal maddeler karışımı bir örnekten alınan difraksiyon
hatlarının şiddetlerinin ölçülüp standartlarla karşılaştırılmasıyla kantitatif
analizler de yapılabilir.
Elektron mikroprob (EMP), elektron probe mikroanalizör
(EPMA) olarak da bilinen bir X-ışını yayıcıdır. Elektron mikroprob yönteminde
örnek yüzeyi üzerine dar bir elektron demeti gönderilerek yüzeyde X-ışını
emitlenir. Çıkan X-ışını algılanır ve dalga boyu veya enerji ayırmalı bir
spektrometrede analiz edilir.
Şekil-10'de bir elektron mikroprob sisteminin şematik diyagramı görülmektedir. Cihazda üç tip ışın kullanılır, bunlar elektron, ışık, ve X-ışınıdır. Ayrıca, basıncı 10-5 torr dan daha aşağı düşüren bir vakum sistemi ile bir dalga boyu ayırmalı veya enerji ayırmalı X-ışını spektrometresi bulunur. Şekil-10'daki dalga boyu ayırmalı bir sistemdir. Elektron demeti iki elektromagnet mercekle örnek üzerine odaklanır; demetin çapı 0.1 ve 1 mm aralığındadır. Bombardıman edilicek bölge bir optik mikroskop ile belirlenir. Elektron bombardımanı ile çıkarılan fluoresans X-ışınları paralel hale getirilerek bir kristal tarafından ayrılır, ve gazlı bir dedektörde algılanır. Buradaki üç sistemin birbirini engellemeyecek şekilde yerleştirilmesi çok önemlidir.
Örnek sistemine, örneği birbirine dik iki ayrı konuma getirilebilecek ve döndürebilecek bir mekanizma konulabilir, böylece yüzeyin taranması da mümkün olur.
Şekil-10: Bir elektron mikroprob
cihazın şematik görünümü
Uygulamalar
Elektron mikroprob yöntemi ile kristalin yüzeylerin fiziksel
ve kimyasal yapıları hakkında çok detaylı bilgiler elde edilir. Yöntem, Metalurji
ve seramiklerde faz çalışmaları, alaşımlarda doku sınırlarının incelenmesi,
yarı iletkenlerde safsızlıkların difüzyon hızları, kristallerde taneciklerin
durumu, ve heterogen katalistlerin aktif uçları ile ilgili çalışmalarda çok
önemlidir. Bütün bu uygulamalarda yüzeylerle ilgili kalitatif ve kantitatif
bilgiler elde edilebilir.
X-ışını fotoelektron spektroskopisi çeşitli "elektron
spektroskopisi" yöntemlerinden biridir; diğerleri "ultraviole
fotoelektrik spektroskopisi", "elektron çarpma (impakt)
spektroskopisi", ve "Auger spektroskopisi" yöntemleridir.
Bunların hepsinde bir X-ışını spektrometresi yerine bir elektron spektrometresi
kullanılır. X-ışını fotoelektron spektroskopisi, elektronları enerjlere göre
sınıflar; diğerlerinde X-ışını hem enerjiye ve hem de dalga boyuna göre
incelenir.
Şekil-11: Modern bir ESCA cihazının
şematik diyagramı; bir monokromatik X-ışını kaynağı ve bir yarıküresel alan
spektrometre bulunur
Şekil-12(a)'da ESCA işleminin şematik anlatımı verilmiştir.
Burada Eb, EB’, EB’’,
ile gösterilen üç düşük seviye, içteki K veya L elektronlarının enerjilerini
gösterir. Üstteki üç seviye ise dıştaki veya değerlik elektronlarının enerjileridir.
Bir monokromatik X-ışını demetinin bir fotonu (h n
enerjili) K orbitalinden bir elektron çıkarır. Yani, bir X-ışını fotonunun bir
atom tarafından absorblanmasıyla uyarılmış bir iyon ile bir elektron meydana
gelir. İşlem aşağıdaki eşitlikle gösterilebilir.
A + h n1 ¾® A+* + e1
A+*, A elementinin X-ışını fotonu hn1 ile etkileşimi sonucunda oluşan
uyarılmış iyonu gösterir. Emitlenen elektronun kinetik enerjisi Ek
bir elektron spektrometresinde ölçülür. Elektronun bağlanma enerjisi Eb
aşağıdaki denklemden hesaplanır.
Eb = h n - Ek - w
w, spektrometrenin "iş fonksiyonu"dur; elektronun
oluştuğu ve ölçüldüğü elektrostatik ortamı düzelten bir faktördür.
Uyarılmış iyon enerjisini iki yoldan kaybedebilir, buna
relaksasyon (gevşeme) işlemi denir. Bunlar, aşağıdaki reaksiyonlardan biri
olabilir:
A+* ¾® A+ + h n2
A+* ¾® A+
+ e2
Birinci relaksasyon işlemi (A+* ® A+ + h n2) X-ışını fluoresans yöntemin temelini oluşturur
(Şekil-12d). İkinci relaksasyon işlemine (A+* ® A+
+ e2) Auger emisyonu denir ve diğer bir tip elektron
spektroskopisi yönteminin çalışması buna dayanır. Auger emisyonu ışınsız bir
işlemdir, burada bir elektronun daha düşük bir enerji haline geçmesi sırasında
hemen ikinci bir elektron dışarı atılır. Örneğin, absorbsiyon işleminde bir 1s
elektronu çıkarılmışsa, Auger reaksiyonu ile bir 2p elektronu 1s orbitaline
geçerken ikinci 2p elektronu aynı anda dışarı atılır (Şekil-12c). Auger
spektroskopisi, çıkarılan elektronunun kinetik enerjisinin (Ek) bir
elektron spektrometre ile ölçülerek saptanmasını sağlar.
A+* ¾® A+ + h n2 A+*
¾® A+ + e2
reaksiyonları birbiri ile rekabet halindedirler, relatif
hızları elementin atom numarasına bağlıdır. Yüksek atom numaraları elementlerde
fluoresans olayı, düşük atom numaralı elementlerde ise Auger emisyonu
önceliklidir. Bu nedenle atom numaraları 10'dan düşük olan elementlerde X-ışını
fluoresans yöntemi hassasiyetini kaybeder.
X-ışını absorbsiyon ve X-ışını fotoelektron
spektroskopilerinin her ikisi de,
A + h n1 ¾® A+* + e1
Denklemine göre çalışırlar. Birincisinde, örnek bir
polikromatik kaynak ile ışınlandırılır ve absorblanan ışının miktarı, dalga
boyunun veya enerjinin bir fonksiyonu olarak incelenir; bunun için bir X-ışını
spektrometresi kullanılır. İkincisinde kaynak bir monokromatik ışındır ve çıkan
elektronun enerjisi bir elektron spektrometresi ile ölçülür (Şekil-12a). Çıkan
elektronun kinetik enerjisi Ek, elektronun bağlanma enerjisinin
hesaplanmasında kullanılır:
Eb = h n - Ek
Bağlanma enerjisi her elementin her elektronu için özeldir
ve bu nedenle de elementi tanımlamada kullanılan bir parametredir.
L elektronları çekirdeğin kuvvet alanını etkilediğinden K ve
L elektronlarının bağlanma enerjileri dış bağlanma enerjilerinden biraz
etkilenirler. Bu nedenle bağlanma enerjisi, bir elementin oksidasyon durumuyla
ve bileşik halde olduğu elementle (veya elementlerle) çok az miktarda değişir.
Şekil-12: Bazı spektroskopi tiplerinin şematik görünümleri; (a) X-ışını fotoelektron, (b) ultraviyole fotoelektron, (c) Auger, (d) X-ışını fluoresans; bunlardan ilk üçü emitlenen elektronun kinetik enerjisini (Ek) ölçer, (d)’de emitlenen bir X-ışını fotonunun enerjisi ölçülür
Şekil-13'de etil trifluoroasetat molekülündeki karbonun
spektrumu verilmiştir. Spektrumda dört pik vardır ve bunlar şeklin üst kısmında
görülen karbon atomlarına aittir; görüldüğü gibi ESCA ile bir bileşiğin yapısı
hakkında önemli bilgiler elde edilir.
Şekil-13: Etil tirfluoroasetatın karbon 1s X-ışını fotoelektron
spektrumu
Şekil-14'de değişik oksidasyon hallerindeki ve çeşitli
organik bileşiklerdeki kükürt piklerinin konumları verilmiştir. Üst sıradaki
verilerde oksidasyon halinin etkisi açıkça görülmektedir. Son dört sırada, tek
bir iyon veya moleküldeki iki kükürt atomu ayrı ayrı belirlenmiştir; tiyosülfattaki
(S2O3-2) iki ayrı oksidasyon durumunda bulunan
kükürtün her biri için farklı bağlanma enerjilerinde birer pik gözlenir.
Bir bileşiğin X-ışını absorbsiyonu spektrumunun absorbsiyon
sınırında da, ESCA ile alınan bilgilerin elde edilmesi gerekir. Ancak X-ışını
spektrometrelerin çoğu bunları verebilecek kadar hassas ayırma gücüne sahip
değildirler.
Şekil-14: Kükürtün 2s elektronu
bağlanma enerjilerini gösteren ilişki çizelgesi; parantezler içindeki sayılar
inceleme yapılan bileşik sayısını gösterir
X-ışını fotoelektron spektrometreler büyük ve pahalı
cihazlardır. Kaynak bir Coolidge tüpüdür. Monokromatik ışın filtrelerle veya
bir kristal monokromatörle elde edilir. Örneğin ışınlandırılmasıyla çıkarılan
elektronlar bir elektron spektrometreye gönderilir. Spektrometrelerde elektron
demetini bir dedektör üzerine odaklayan bir veya daha fazla magnetik alan
vardır. Bir elektronun yolu (yörüngesi), onun kinetik enerjisine ve magnetik
alanın kuvvetine bağlıdır. Alan şiddeti değiştirilerek elektron enerji
spektrumu çizilebilir.
Bir spektrometredeki elektron yolu yeryüzünün magnetik
alanından etkilenir; bu etkiyi sıfıra indirmek için özel kafes ve Helmholtz
sarımları kullanılır. Elektronların ortamda bulunabilecek gazlar tarafından
absorblanmasını önlemek için cihaz 10-5 –10-8 torr basınç
altında çalıştırılır.
Uygulamalar
ESCA’da çıkarılan fotoelektronlar katı bir örneğe 20-50A0
den daha fazla giremez. Bu nedenle elektron spektroskopisi ile, X-ışını mikroprob
spektroskopisinde olduğu gibi, maddelerin yüzeyleri ile ilgili bilgiler
toplanabilir. Uygulama alanları arasında katalitik yüzeylerdeki aktif uçların
ve konumlarının belirlenmesi, yarı iletkenlerdeki yüzey kirlerinin saptanması,
insan cildinin bileşiminin incelenmesi, ve metaller ve alaşımlardaki oksit
yüzey tabakalar üzerindeki çalışmalar sayılabilir.
ESCA yöntemi kimyasal yapıların aydınlatılmasında (Şekil-13,
14) önemli bir cihazdır; alınan bilgilerin hassasiyeti NMR ve infrared
spektroskopi yöntemleri ile kıyaslanabilir seviyededir. ESCA ayrıca, bir
elementin oksidasyon durumlarının açıklanmasına da olanak verir.