Kromatografi, kompleks karışımlardaki
çeşitli maddeleri birbirinden ayırmaya ve tanımlamaya olanak veren ve bilim
adamlarının çalışmalarını kolaylaştıran bir seri ayırma yöntemleri tekniğidir.
Tüm kromatografik uygulamalarda bir "sabit faz" ve bir
"hareketli faz" bulunur. Bir karışımdaki maddeler hareketli faz ile
sürüklenerek sabit faz üzerinden taşınır; Örnekteki maddelerin göç etme
hızlarının farklı olması, her bir maddenin sabit faz üzerinde gruplaşarak ilerlemesine
yol açar, böylece karışım içindeki maddeler birbirinden ayrılırlar
GAZ
KROMATOGRAFİSİ (GC) DEDEKTÖRLERİ
Bir gaz kromatografisi dedektörü kromatografik işlem
uygulanan bir karışımdaki bileşenleri süratle ve hassasiyetle algılayabilen bir
aygıttrır; sisteme uzamsal ve zamansal boyutlada yerleşririlebilir. Herhangi
bir anda, taşıyıcı gazdaki madde konsantrasyonu sadece binde birkaç
seviyesindedir ve dedektör bunun çok altındaki değerleri algılayabilecek
kapasitede olmalıdır. Ayrıca bir pikin dedektörü geçtiği süre 1 sn veya daha
kısa bir zaman aralığı olduğundan, dedektör kısa bir periyot içinde tüm
algılama gücünü gösterebilmelidir. Dedektörün doğrusal ve muntazam algılamalar
yapabilmesi ve uzun süre kararlılığını koruyabilmesi istenir.
İlk kullanılan dedektörler arasında gaz yoğunluğu terazisi,
katarometre, alev temokupl dedektörü, b-ışını
dedektörü ve emissivite dedektörü sayılabilir. Gaz kromaatografisi
tekniklerindeki gelişmeler son on yılda artık kararlı hale gelmiş gibidir; bu
durum GC dedektörleri için de söz konusudur. Son yıllarda çok az sayıda yeni
ticari gaz dedektörü üretilmiştir. Yirmi yıl öncesinde olduğu gibi hala çok popüler
olan ve tüm gaz kromatografik çalışmaların, yaklaşık %95’inde kullanılabil dört
dedektör tipi vardır; termal iletkenlik (TCD), alev iyonizasyon (FID), nitrojen
fosfor (NPD), ve elektron yakalama (ECD).
Algılanması istenen komponentlere bağlı olarak geliştirilmiş
çok çeşitli gaz kromatografisi dedektörü vardır. Kullanım alanı yaygın olan bazı
dedektörler, uygulama alanlarıve hassasiyetleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.
Tipik Bazı Gaz Kromatografisi Dedektörleri ve
Algılama Limitleri
Algılama Limitleri
Gaz kromatografisi dedektörerin çoğu, GC kolonundan gelen
akımdaki bileşenlerin iyonlaştırılmasında farklı iyonizasyon metotlarının
kullanıldığı iyon dedektörleridir; bir kapasitör veya vakum tüpüne benzerler.
Bir iyonizasyon dedektörü, içinde, önemli derecede
iyonizasyon potansiyeli üretebilen bir gaz bulunan sızdırmaz bir ‘iyon
odacığı’dır. Bu amaçla argon, kripton, neon, ksenon, helyum gibi gazlar
kullanılabilir. Tipik olarak odacık metalden yapılır; negatif potansiyel taşır
(katot) ve topraklanmıştır. Anot gergin bir tel, bir çubuk veya bir disk
olabilir. Odacığın bir tarafında veya son kısmında bir pencere vardır; pencere
ışını (alfa, beta, gama ve X-ışınları) ölçebilecek derecede şeffaf olmalı ve
ışının odacığın iç tarafına nüfuz etmesine olanak vermelidir. Elektrotlar bir
güç kaynağına bağlandığında ve odacığa ışın verildiğinde, iyonizasyonla oluşan
ortalama akım veya puls sayısı ve/veya bunların genliği, ışının miktarını gösterir.
İlk üretilen GC iyonizasyon dedektörlerinin (1950 yılları) hassasiyetleri,
katharometre veya alev termokupl dedektörler seviyesindeydi (~10-6
g/ml).
Kullanım alanı geniş olan bu yöntemde, gaz akımındaki ısısal
iletkenliğin değişmesi algılanır; bu amaçla kullanılan cihaza bazan
"katharometre" denir. Cihazın hassas elementi elektrikle ısıtılan bir
kaynaktır; kaynağın sıcaklığı, sabit elektrik gücünde, etrafındaki gazın ısıl
iletkenliği ile değişir. Element ince bir Pt tungsten tel veya yarı iletken bir
termistördür. Tel veya termistörün direnci gazın ısıl iletkenliğinin bir
ölçüsüdür; telin sıcaklık katsayısı pozitif, termistörünki negatiftir.
TCD’lerde genellikle çift dedektör kullanılır; biri taşıyıcı
gazı (referans), diğeri taşıyıcı gaz ve örnek karışımının ısıl iletkenliğini
izler. Bunlar örnek injeksiyon odacığının önündeki gaz akımı içine ve kolon
çıkışına konarak taşıyıcı gazın ısıl iletkenliği yok edilir; akış hızı, basınç
ve elektrik gücündeki değişiklerin etkisi de en aza indirilir. Dedektörlerin
dirençleri, bir Wheatstone köprüsünün iki kolu üzerinde birleştirilerek
kıyaslanır.
Hidrojen ve helyumun ısıl iletkenlikleri, pek çok organik
maddeye göre 6-10 kat daha fazladır. Bu nedenle çok az miktarlardaki organik
maddeler bile kolon akışındaki ısıl iletkenliği önemli derecede düşürür. Azot
ve karbon dioksitin iletkenlikleri organik maddelerinkine yakındır; bu nedenle
taşıyıcı gaz azot veya karbon dioksit ise ısıl iletkenlik yöntemi hassasiyetini
kaybeder. Isıl iletkenlik dedektörleri basit, kaba ve ucuzdur. Bunlar diğer
bazı dedektörler kadar hassas değildir.
Isıl iletkenlik dedektörü şematik
görünümü
Pek çok organik bileşik bir hidrojen/hava alevinde piroliz
edildiğinde, bazı ara ürünler verirler; bu reaksiyonlar alevden elektrik
taşınmasına yol açarlar. Şekilde görülen
bir sistemle iyonlar toplanarak oluşturuldukları iyon akımı ölçülebilir. Bir
alevin elektrik direnci çok yüksektir (1012 ohm gibi) ve meydana
gelen akım da önemsizdir; bu akım ancak bir elektrometre ile ölçülebilir.
Karbon bileşiklerinin alevdeki iyon sayısı (kabaca) alevde
indirgenen karbon atomlarının sayısı ile orantılıdır; Karbonil, alkol, ve amin
gibi fonksiyonel gruplar çok az iyonlaşırlar veya hiç iyon vermezler.
Hidrojen alev dedektörleri çok kullanılan, çok hassas
dedektörlerdir. Isıl iletkenlik dedektörlerine kıyasla daha karmaşık ve daha
pahalıdır. Bunların doğrusal algılama aralığı daha geniştir.
Alev İyonizasyon dedektörü
Nitrojen-Fosfor
Dedektörü (NPD)
Nitrojen-fosfor dedektörü (bazen termiyonik dedektör de
denir), alev iyonizasyon dedektörüne benzeyen, fakat tamamen farklı prensiplere
göre çalışan çok hassas özel seçici bir dedektördür; 10-12 g/ml
fosfor ve 10-11 g/ml nitrojeni ölçebilir. Bir fosfor atomuna karşı,
bir azot atomundan 10 kat, bir karbon atomundan da 104 –106
kat daha fazla respons verir. Bu özellikler NPD’yi özellikle fosforlu
pestisidlerin tanımlanması ve tayin edilmesinde çok önemli kılar.
Bir NPD yapı olarak alev iyonizasyon dedektörüne benzer;
farklılık, hidrojen jetine yakın bir mesafede yerleştirilmiş, içinde ısıtıcı
bir sarım olan bir ribüdyum veya sezyum klorür taneciktir; taneciğin bulunduğu
yerde, H2 ve taşıyıcı gaz N2 karışır.
Dedektör hem nitrojen ve hem de fosforun algılanması için
kullanıldığında hidrojen akımı en düşük düzeyde tutulmalıdır; bu durumda jette
gaz yanmaz. Dedektörün sadece fosforu algılanması istendiğinde daha fala
hidrojen verilir ve karışım jette yanar. Isıtılan alkali tanecik, termiyonik
emisyonla elektronlar emitler (yayar), bunlar anotta toplanır ve elektrot
sisteminde arka plan akımını yaratırlar.
Nitrojen veya fosfor içeren bir örnekle çalışıldığında
kısmen yanmış nitrojen ve fosforlu maddeler taneciğin yüzeyinde adsorblanır.
Adsorblanmış madde yüzeyin iş-fonksiyonu düşürür, bunun sonucu olarak elektron
emisyonu artar ve anotta toplanan akım yükselir.
Nitrojen-fosfor dedektörü
Elektron-Yakalama
İyonizasyon Dedektörü (ECD)
Elektron-yakalama dedektörleri, X-ışınları ölçümüne benzer
şekilde çalışırlar. Dedektörde düşük enerjili b
ışını ile elektronlar ve iyonlar üretilir. İlk kullanılan kaynak bir gümüş
sarım içinde absorblatılmış trityumdu; ancak bu maddenin yüksek sıcaklıklarda
kararsız olması nedeniyle çok daha kararlı olan 63Ni kaynak
kullanılmaya başlanmıştır.
Kolondan çıkan akım, bir beta-vericiden geçirilir. Vericiden
gelen bir elektron, taşıyıcı gazı (çoğunlukla azot) iyonlaştırır ve bir
elektron çıkarır. Ortamda organik madde yoksa bu iyonizasyon sonunda sabit bir
akım görülür. Organik madde bulunması durumunda ise elektronlar madde
tarafından yakalanacağından akım düşer; Akım kaybı ölçülür ve sinyal meydana
gelir.
Elektron-yakalama dedektörü, FID kadar hassas bir
dedektördür; fakat dinamik aralığı sınırlıdır. Daha çok halojenli bileiklerin
analizlerinde kullanılır. Peroksidler, kinonlar, ve nitro grupları gibi
elektronegatif fonksiyonel gruplara karşı çok hassastır. Aminler, alkoller, ve
hidrokarbonlara karşı hassasiyetleri düşüktür. Bu dedektörler en çok klorlu
tarım ilaçlarının analizlerinde kullanılır.
Elektron yakalama dedektörü
Atomik emisyon dedektör, alev iyonizasyon dedektöre benzer;
farlılık, AED’lerde kısmen iyonlaşmış
plazma kullanılmasıdır.
Atomik emisyon dedektörler element seçici dedektörlerdir.
Plazma kaynak, bir örneğin tüm elementlerini atomize eder ve bunların
karakteristik atomik emisyon spektrumlarının elde edilmesini sağlar. Atomik
emisyon algılaması esasına göre çalıştığından uygulama alanı çık geniştir.
Plazmanın yaratılması için üç yöntem uygulanır:
·
Mikrodalga-uyarmalı plazma (MIP)
·
İndüktif bağlantılı plazma (ICP)
·
Doğru akım plazma (DCP)
Bunlar arasında en fazla kullanılanı mikrodalga-uyarılı
plazmadır
Atomik emisyon dedektörde kapiler kolondan gelen akımı
plazma ölmesine ileten bir arayüz, bir mikrodalga odacığı, soğutma sistemi
bulunur. Dedektör çıkışı bir difraksiyon gratingin bulunduğu optik sistemden
geçer ve ayarlanabilir bir fotodioda gelir.
Atomik emisyon dedektör (AED)
Bir fotoiyonizasyon dedektörü, yüksek enerjili fotonlarla
(tipik olarak UV ışık) molekülleri kırarak pozitif yüklü iyonlar haline
dönüştüren bir iyon dedektörüdür. Gaz kromatografisi kolonundan çıkan akım
yüksek enerjili fotonlarla bombardıman edilir, moleküller yüksek enerjili UV
ışığı absorblar ve iyonizasyon potansiyeli fotonun enerjisinden daha düşük olanlar
iyonlaşırlar, pozitif bir iyon meydana gelir.
Meydana gelen iyonlar bir toplayıcı elektrotta toplanır;
iyon akımı amplifiye edilir ve okuyucuya gönderilir. Bu amaçla kullanılan UV
lamba 10.6eV, 11.7eV, ve 11.8eV olabilir.
Fotoiyonizasyon dedektör (PID)
Kütle Spektrometre
(MS) Dedektörler
Kütle spektrometre dedektörler, tüm gaz kromatografisi
dedektörleri arasında en güçlü olanlarıdır. Bir GC/MS sisteminde ayırma
boyunca, kütle spektrometresi sürekli olarak kütleleri tarar. Örnek
kromatografi kolonundan çıktığında bir transfer hattından geçerek kütle
spektrometrenin girişine gelir; burada bir elektron-darbe (impact) iyon kaynağı
tarafından iyonlaştırılır ve fragmanlara ayrılır. Bu işlem sırasında örnek
enerjili elektronlarla bombardıman edilir ve elektrostatik kuvvetler molekülün
elektron kaybederek iyonlaşmasını sağlar. Bombardımanın ilerletilmesi iyonların
fragmanlara dönüşmesine neden olur. Kütle analizörüne giren iyonlar burada m/z
(kütle-yük oranı) değerlerine göre sıralanırlar. İyonların çoğu tek değerlidir.
Sistemde, kromatogram alıkonma zamanlarını belirler, kütle analizörü
de piklerden, karışımda ne tür moleküllerin bulunduğunu saptar. Kullanımı en
yaygın olan küle analizörü, gaz anyon ve katyonların elektrik ve magnetik alan
vasıtasıyla uzun süre tutulmasını sağlayan kuadrupol iyon-kapanı analizördür.
İyon kapanı analizöründe üç elektrot bulunur. Merkez
elektrot halka; üst ve taban elektrotlar yarım küre şeklindedir. İyonizasyon ve
kütle analizi aynı yerde gerçekleşir. Ayrılan iyonlar bir iyon dedektörüyle
ölçülür; kullanımı en yaygın olan dedektör, sürekli dinod tip bir iyon
dedektörü olan elektron
multiplierlerdir.
Kuadrupol iyon kapanı için iki
şematik diyagram
Alev Temokupl
Dedektör (FTD)
Alev termokupl dedektörü ilk üretilen GC dedektörlerindendir
ve alev iyonizasyon dedektörlerin ((FID) öncüsü olarak kabul edilebilir. FID’lerin
üretimiyle FTD’lerin ticari önemi kalmamıştır.
FTD’de taşıyıc gaz olarak. hidrojen, veya hidrojen+nitrojen
karışımı kullanılır; kolondan gelen gaz küçük bir jetin ucunda yakılır; alev,
jetin üst kısmına yerleştirilmiş olan termokupl ısıtır. Gaz akımında analiz
edilecek madde olması halinde gazın yanma ısısı artacağından alevin sıcaklığı
ve termokuplun çıkışı da yükselir. Çıkış, bir potansiyometrik kaydediciye
gönderilir.
Dedektörün responsu, maddenin yanma ısısıyla orantılıdır ve konsantrasyonun
üçüncü dereceden büyüklüğünün üzerine kadar doğrusaldır; hassasiyeti 10-6
g/ml dir (heptanda).
Alev termokupl dedektör
Emissivite Dedektörü
Emissivite dedektörü, alev termokupl dedektörün enteresan ve
yenilikçi bir şekli olarak geliştirilmiş bir dedektördür. Kolon akımı yanabilen
bir gazla karıştırılır ve bir jette yakıarak alevin parlaklığının veya renginin
artması algılanır.
Alevin ters tarafında, emitlenen ışğa odaklanmış bir mercek
(bir fotoselin üzerinde) bulunur. Alev ışığının çıkışı, basit bir potansiyometre
ağıyla dengelenmiştir.
Dedektör, aromatik hidrokarbonlara karşı seçicidir; alevin
parlaklığı veya rengi değiştiğinde sistemdeki mevcut denge bozulur ve respons
potansiyometrik kaydedicide algılanır. Hassasiyet 10-6 g/ml
seviyesindedir.
Doygun hidrokarbonlar, aromatik hidrokarbonların tersine, yandıkları
zaman alevin parlaklığını yeteri kadar değiştirebilecek özellikte
olmadıklarından responsları zayıftır, dolayısıyla bu tür bir dedektörle
tayinlerinde hassasiyet düşük olur.
Bir emissivite dedektörü
Alev fotometrik dedektörler (FPD) sülfürlü veya fosforlu
bileşiklerin tayininde kullanılan dedektörlerdir. Bu tür bileşikler bir
hidrojen/hava alevinde kemiluminesans reaksiyon verirler.
Alev fotometrik dedektörlerde algılama, indirgen bir alevin içinde
uyarılmış S2 ve HPO türlerin oluşumuna dayanır. Bu türlerin karakteristik
kemiluminesans emisyonu bir fotomultiplier tüple, uygun optik filtreler
kullanılarak ölçülür; değerler, sülfür için 394 nm, fosfor için 510-526 nm’dir.
Dedektör responsu fosfor için doğrusal, sülfür içinse konsantrasyonun karesine
bağlıdır. Seçici algılama yapılabilmesi için, alev ve fotomultilier tüp arasına
bir girişim filtresi konulmuştur.
Sistemde bir yanma odacığı, hidrojen (yakıt) ve hava (oksitleyici)
girişleri için gaz hatları ve yanma ürünlerinin uzaklaştırıldığı bir eksoz
çıkışı bulunur. Ayrıca, alevden yayılan UV ve görünür ışınların tutulması için
termal bir filtre (bandpass) kullanılır. Fotomultipliertüp, yanma odacığından
fiziksel olarak izole edilmiştir.
Alev fotometrik dedektör (FPD)
Pulslu Alev Fotometrik Dedektörler (PFPD)
Eski alev fotometrik dedektörlerin (FPD) sadece sülfür ve
fosfor için seçici olmalarına karşın yeni geliştirilen PFPD, başta sülfür ve
fosfor olmak üzere, N, As, Sn, Se, Ge, Te, Sb, Br, Ga, In ve Cu için de
seçicidir.
Alev fotometrede olduğu gibi PFPD’de de bir yanma odacığı
(veya yakma tüpü) ve bir fotomultiplier tüp bulunur; farklı olarak iki gaz
akımı girişi vardır. İkinci gaz akımı, yanma işleminde analit emisyon
parlaklığını düzeltmede yararlıdır.
PFPD’nin üst ksmındaki yakma teli sürekli olarak kızgın
(kırmızı) haldedir. Gazlar ve kolondan gelen akım yakıcının içine akarken
alevlenebilir karışım oranına ulaştıklarında yakma teli tarafından yakılır ve
alev geriye, yakma tüpüne düner. Yakma tüpünde bulunan kolay alevlenebilir tüm
maddeleri 10 milisaniyeden daha kısa bir zamanda süratle yakar ve sonra çıkar
gider. Bu kısa alev pulsundan sonra daha zor alevlenebilen analitler uyarılır
ve elementlerinin özelliklerine uygun ışık yayarlar. Bu periyot sırasında
fotomultiplier tüp, yakma odacığındaki olaylar sonucu analitten yayılan ışığı
kaydeder. 300 milisaniye sonra, giriş tüpleri ve kolondan yeni bir akım gelir,
alev pulsu ile aynı işlemler tekrarlanır. Saniyede üç alev pulsu kaydedilecek
şekilde işlem devam eder.
Pulsku alev fotometrik dedektör
(PFPD)
b-Işını İyonizasyon Dedektörü
b-ışını dedektörü üretilen (1956) ilk
iyonizasyon dedektörüdür; içinden saf taşıyıcı gazın geçtiği bir referans hücre
ile kolon akımını taşıyan bir sensör hücreden oluşur. Her hücrede, b emisyonu veren ve üç kademeli fisyon
işlemiyle kararlı Zr(90) atomuna dönüşen stronsyum(90) kaynağı bulunur. Doğan
iyonizasyon akımları birbirlerini yok edecek, yani sistemi dengede tutacak
yönlerde düzenlenir. Bu durumda iki hücrede olabilecek herhangi bir basınç veya
sıcaklık değişimi dengeyi bozar. Test edilecek maddeyi içeren kolon akımının
bulunduğu hücrede oluşan diferensiyal sinyal amplifiye edilir ve kaydedilir.
b-ışını
iyonizasyon dedektörü
Termiyonik İyonizasyon
Dedektörü
Isıtılan bir flamentten üretilen elektronlar uygun bir
potansiyel tarafından hızlandırıldığında, yolu üzerindeki herhangi bir gaz veya
buhar moleküllerini iyonlaştırabilecek yeterli enerjiye sahip olur. Bu bakış
açısıyla, gaz kromatografisi çalışmalarının ilk yıllarında (1957), standart bir
vakum iyonizasyon geyci modifiye edilerek bir GC dedektörü olarak kullanılabilir
hale getirilmiştir.
Algılayıcı, içinde bir flament, ızgara toplayıcı-elektrot ve
anot bulunan bir vakum tüpüdür; şekil olarak termiyonik triod valfe benzer. Tüp
vakum altında çalışır; kolon akımını alabilecek ayarlanabilir bir giriş deliği
vardır. Taşıyıcı gaz olarak helyum kullanılır. Taşıyıcı gaz helyumdur.
Dedekörün responsu içindeki gazın basıncı ile orantılıdır
(0.02-1 5 mm Hg). Bu aralıktaki gaz basıncında respons doğrusaldır.
İyonizasyon geyç dedektör
Argon İyonizasyon Dedektörleri
İlk iyonizasyon dedektörlerini takiben tamamen farklı
prensiplere göre çalışan iyonizasyon dedektörleri geliştirildi; bunlarda, pek
çok organik bileşiği iyonize edebilecek yeterli enerjiye sahip yarı-kararlı
(metastabil) atomlar üretebilen asal gazlar kullanıldı. Bir metastabil atom yüksüzdür,
fakat dış orbitteki bir elektronun yer değiştirmesi sırasındaki çarpışmalarla
oluşan yüksek enerjiyi absorblar. Metastabil atom bir organik bileşiğe
çarptığında absorbladığı enejiyi (11.6 eV kadar) moleküle geçirir; sonuçta,
elektronu orijinal orbitine dönerken molekülden de bir elektron çıkar. Bu
prosesle üretilen elektronlar anotta toplanırken anot akımında büyük bir artış
meydana gelir. (11.6 eV enerji pek çok organik maddeyi iyonaştırmaya yeterli
bir enerjidir.)
Bu grupta toplanabilen dedektöler; basit veya makro, mikro
ve termal argon dedektörleridir.
Makro argon iyonizasyon dedektörü paslanmaz çelikten
yapılmış silindirik bir kap ve PTFE (veya yüksek sıcaklıklarda çalışıldığında
uygun bir seramik) izolasyonla hazırlanmış bir sistemdir. Kabın içinde, gümüş
bir folyoyla kaplanmış 90Sr kaynak vardır. Kaynağın radyoaktif gücü
~10 mili küri kadardır. 90Sr iki aşamada bozunur ve her aşamada a, b
tanecikleri çıkararak kararlı 90Zr atomuna dönüşür.
Makro argon dedektör ve güç devresi
Radyoaktif kaynak tarafından üretilen elektronlar, dedektör
hücrenin büyüklüğüne ve elektrotların geometrisine bağlı olarak 500-2000 V
potansiyel uygulanarak hızlandırılırlar. Kaskat etki doğrusal bir dirençle
kontrol altına alınır. Organik buhar (örnek) varlığında akım yükselirken
doğrusal direncin uçlarındaki voltaj düşmesi de artar; böylece, elektrotlara
uygulanan voltajın da düşmesi sağlanır.
Mikro argon dedektörlerin ‘etkin’ algılama hacmi çok
küçüktür; akış hızı 0.1 ml/dak. veya dada düşük olan kapiler kolonlarla
kullanılabilecek şekilde dizayn edilmiştir. Anot boru şeklindedir, ~2.5 mm
kadar çapındaki bir boşluk içine yerleştirilmiştir; böylece, anoda sadece
sınırlandırılmış bir yol üzerindeki elektronların ulaşabilmesi ve elektrodun
etrafındaki elektrik alanıın çok küçük olan anot çapı kadar bir bölgede kalması
sağlanmış olur. Kapiler kolon anodun içine kaydırılarak yerleştirilir.
Anodun ucunda bulut şeklinde metastabil argon atomlar
oluşur; kolondan gelen örnek molekülleri bu bulutun içinden geçerler ve iyonlaşırlar.
mikro argon dedektör
Termal argon iyonizasyon dedektörü, radyoaktif veya başka
bir elektron üretici bir kaynağın kullanılmadığı bir argon dedektörüdür. Bu tip
argon dedektörleri 150 0C’da çalışırlar. Cam 150 0C ve
daha yüksek sıcaklıklarda iletken özellik kazandığından, elektrotlardan biri
camdır.
Kolondan gelen argon taşıyıcı gaz, 150 0C veya
daha yüksek sıcaklıktaki silindirik cam tüp içindeki paslanma çelik tüpten
(anot) geçer. Tüp (anot), cam tüpten bir PTFE kaplamayla izole edilmiştir. Cam yüzeyden
termal olarak yayılan elektronlar yüksek potansiyel altında hızlandırılırlar,
argon atomlarıyla çarpışırlar ve metastabil atomlar üretirler; bunlar anotta
toplanırlar. Organik buharların
algılanması normal argon dedektörlerinde olduğu gibidir; yani, organik
moleküller ve metastabil atomlar çarpışırlar, üretilen elektronlar ve organik
iyonlar toplanır, oluşan akım yüksek impedanslı bir amplifier ile izlenir.
Termal argon dedektör
Helyum iyonizasyon dedektörün kullanım alanı oldukça
yaygındır. Özellikle NOX, CO, CO2, O2, N2, ve
H2 gibi, FID ve diğer dedektörlerin algılamadığı inorganik uçucu
bileşiklerin tayininde kullanılır. Helyum atomunun iyonlaşması için radyoaktif bir
kaynak kullanılır. Taşıyıcı gaz helyumdur. Gaz kromatogrfisi cihazından çıkan
akım helyum iyonlarıyla karıştırılarak bileşenlerin iyonlaşmaları sağlanır.
İyonlar bir elektrik akımı yaratırlar; ne kadar çok iyon üretilirse o kadar
büyük akımlar meydana gelir.
HID’ler algılayacakları komponenti bozmaz veya tüketmez; bu
nedenle birden fazla dedektör kullanılması gereken sistemlerde diğer
dedektörlerin önünde olacak şekilde önce yerleştirilir.
Helyum dedektörü, argon dedektörü prensibine göre çalışır;
metastabil helyum atomu hızlandırılmış elektronlar tarafından üretilir;
enerjileri 19.8 ve 20.6 elektro volt dolayında olduğundan kolayca iyonlaşırlar,
ve kararlı gazları ve diğer uçucu bileşikleri algılayabilirler.
HID’lerde, radyoaktif bir kaynak kullanılmadan da elektron
üretimi yapılabilir. Elektronlar, bir elektrik deşarjıyla veya fotometrik
olarak üretilir, uygun bir potansiyel altında bir inert gaz atmosferinde
hızlandırılır ve helyumla karşılaştıılarak metastabil helyum atomlar üretilir
Deşarj iyonizasyon dedektörü
Pulslu helyum deşarj dedektöründe iki ayrı kısım vardır. Üst
kısım çapı 1.6 m olan bir tüptür; burası deşarj bölgesidir. Alttaki kısım metastabil
helyum atomları ve fotonların oluştuğu 3 mm çaplı bir tüptür. Helyum takviye
gaz dedektörün üst kısmından girer deşarj kısmına geçer. Deşarj elektrotlara
potansiyel uygulandığında elektronlar ve yüksek enerjili fotonlar ve bir miktar
da metastabil helyum atomları üretilir.
Pulslu helyum deşarj dedektör
Pulslu Deşarj
Elektron Yakalama İyonizasyon Dedektörü
Pulslu elektron yakalama dedektörü, pulslu deşarj helyum
iyonizasyon dedektörünün gelişmiş bir tipidir. Fonksiyonları, geleneksel
elektron yakalama dedektörüne benzer; farklılığı elektron üretim yöntemidir.
Dedektör iki kısımdan oluşur; üst kısım deşarj olayının
meydana geldiği çapı daha küçük olan bir bölmedir. Alt kısım kolon akımında
elektron yakalama işleminin meydana geldiği geniş çaplı bir bölmedir.
Elektrotlar arasına potansiyel uygulanır, deşarjla elektronlar, yüksek enerjili
fontlar ve bir miktar da metastabil helyum atomları medana elir. Propanla
doplanmış helyum ikinci elektrodun tam altından girer ve metstabil atomların
parçalanmasıyla ve fotonlar tarafından elektronlar üretilir.
Radyoaktivite Dedektörü
Radyoaktif
dedektörlerin iki tipi vardır; biri sadece 13C ölçer, diğeri 13C
ve 3H ölçer. Her iki sistemde de taşıyıcı gaz helyum veya argon
olabilir; kolon akımı, bakır oksit doldurulmuş bir fırına gönderilir. Burada
tüm maddeler oksitlenerek karbon dioksit ve su çıkar.
Sadece 13C’ün
sayılması istendiğinde yanma ürünleri bir kurutma tüpünden geçirilir, sonra %10
propan karıştırılır ve sayıcı tüpe gönderilir. Sayıcı tüpte radyoaktif
tanecikler tarfından iyonlaşır ve elektronlar üretilir ve anoda doğru
hızlandırılır. Böylece aynı işlemler devam ederek taşıyıcı gazın iyonizasyonu
ilerler ve alınan sinyal büyür. Bu reaksiyonlar kararlı bir deşarj oluştuğunda
sonlanıır. Reaksiyonların durmaması için ortamın soğutulması gerekir; bu işi
akıma karıştırılan propan yapar; propanın görevi ’kuenç gaz’, yani soğutucu gaz
olmasıdır.
Sayıcı
tüp metal bir silindirdir, merkezinde izole edilmiş çubuk şeklinde bir elektrot
bulunur. Kasanın dışı topraklanır ve merkez elektron ile kasa arasına yüksek
potansiyel uygulanır. Sayıcıdan alınan sinyal zamana göre integre (toplanır)
edilir ve böylece integratörden çıkış akımı, saniyede meydana gelen parçalanma
sayısıyla orantılı olur.
13C ve
3H’in birarada sayılması istendiğinde, kolon akımındaki maddelerin tümünün
karbon ve suya dönüşmesinden sonra, gaz akımına bir miktar hidrojen ilave
edilir ve diğer bir fırındaki ısıtılmış demir tozlarından geçirilir. Bu fırında
karışımdaki su, hidrojen ve trityuma indirgenir. Ayrıca, hidrojenin fazlası
sistemdeki adsorbtif uçları doyurararak trityuun adsorblanmasını minimum düzeye
düşürür. Sonra çıkış gazı, %10 propan ilave edildikten sonra sayıcıya
gönderilir ve işlem 13C de olduğu gibi devam eder; sonuçta, hem 3H
ve hem de 13C sayılır.
Karbon ve trityum sayıcı bir radyoaktivite dedektör
SIVI KROMATOGRAFİSİ DEDEKTÖRLERİ
Sıvı kromatografide, gaz kromatografide olduğu gibi çok
hassas dedektör sistemlerine gereksinim olmaz. Bu nedenle örneğe bağlı olarak
çeşitli dedektörler kullanılabilir.
En çok kullanılan dedektörler ultraviyole ışın
absorbsiyonuna dayanan dedektörlerdir. Bunlar fotometrik ve spektrofotometrik
olabilir. Fotometrelerde bir civa kaynaklan alınan 254 ve 280 nm bandları
kullanılır; bu dalga boylarında pek çok organik fonksiyonel grup absorbsiyon
yapar. Spektrofotometrik dedektörler fotometrelerden daha elverişlidir, çünkü
örnekteki maddelerin absorbsiyon yapacağı dalga boylarını seçme olanağı vardır.
Fotometrik dedektörlerde cihazın dalga boyu aralığında, örnekteki maddelerin
ışığı absorblaması, fakat çözgenin herhangi bir absorbsiyona neden olmaması gerekir.
Sıvı kromatografisi sistemleri için çok çeşitli dedektörler
geliştirilmiş olmasına rağmen burada, bu bölümde kullanımı yaygın olan birkaç
tip dedektör üzerinde durulmuştur.
·
UV dedektörler
·
Refraktif indeks dedektörler
·
Fluoresans dedektör
·
Elektrik iletkenlik dedektörü
·
Elektrokimyasal dedektör
·
Transport dedektörler
·
Buharlaştırmalı ışık saçılması dedektörü
·
Kütle spektrometresi
·
Radyoaktivite dedektörü
(Kütle spektrometresi ve radyoaktivite dedektörü, gaz
kromatografisi dedektörleri bölümünde incelenmiş olduğundan burada tekrar ele
alınmamıştır.)
UV dedektörler
UV dedektörler, sıvı ve iyon değiştirici kromatografide de
kullanılan çok önemli dedektörlerdir; 180-350 nm aralığında ışık
absorblayabilen maddeler için uygundur. Hassasiyetlei, yaklaşık olarak 10-8-10
-9 gm/ml dir. Tüm olefinler, aromatikler, >CO, >CS, -N=O ve –N
≡ N–
grupları içeren moleküller gibi pek çok bileşik UV bölgede (200-350 A)
absorbsiyon yapar; tek veya çift bağları (p
elektronlar) vardır ve bağlanmamış elektronları bulunur. Ultraviyole
dedektörler bir örneğin ışığı absorblama yeteneğini ölçer; işlem, örneğin
özelliğine göre, bir veya birkaç dalga boyunda ölçüm yapılmasını
gerektirebilir. Dört tip UV dedektör vardır; sabit dalga boylu, değişken (veya
çoklu) dalga boylu, değişken (veya çoklu) dalga boylu dispersiv, diod dizili
(diod aray).
1. Sabit Dalga Boylu
UV Dedektörler
Sabit dalga boylu UV dedektörde tek dalga boyunda bir ışık kullanılır;
ışık, özel bir deşarj lambasından ede edilir. Bu amaçla kullanılan en popüler
lamba düşük basınçlı cıva buharı lambasıdır; ışığının büyük kısmı 254 nm dalga
boyundadır. Düşük basınçlı kadmiyum (225 nm) ve çinko (214 nm) lambalar da
uygun diğer lambalardır. Lambalar tümüyle monokromatik değildir, diğer dalga
boylarında ışık da yayarlar, ancak bunların şiddetleri çok düşüktür.
Monokromatik ışık elde edilmesi için uygun bir filtre kullanılır.
Dedektör, içinden
kolondan gelen akımın geçtiği silindirik bir hücredir. Uygun bir UV
lambadan (veya görünür bölgede çalışılıyorsa görünür lamba) gelen ışık örnek
hücresinden geçer ve bir fotoelektrik hücreye çarpar. Sabit dalga boylu dedektörde
ışığın dalga boyu kullanılan lambaya bağlıdır.
Sabit dalga boylu UV-görünür
dedektör
2. Değişken (veya
Çoklu) Dalga Boyu
Çoklu-dalga boylu bir dispersiv dedektör şekilde
görülmektedir. Işık kaynağı bir deuteryum veya ksenon deşarj lambası gibi,
dalga boyu aralığı geni bir kaynaktır. Gelen ışık iki ayna (kavisli) tarafından
paralelleştirilerek holografik bir difraksiyon grating üzerine gönderilir.
Dağıtılan ışık kavisli bir ayna vasıtasıyla bir düz ayna üzerinde odaklanır ve
bu aynanın açısı uygun değere getirilerek özel dalga boyu seçilir. Seçilen
dalga boyundaki ışık bir mercek tarafından örnek akış hücresine, dolayısıyla
kolon akımına gönderilir. Hücreden çıkan demet diğer bir mercek tarafından bir
fotosel üzerinde toplanır; algılama, geçen ışığın şiddetinin bir fonksiyonu
olarak kaydedilir.
Dedektör, genellikle tarama (scan) moduna göre ayarlanır;
hareketli faz akışı durdurularak, örnek hücresindeki bileşenin spektrumunun
çizilmesi tercih edilir.
Değişken dalga boylu UV dedektörü
3. Değişken (veya
Çoklu) Dalga Boylu Dispersiv UV Dedektör
Deuteryum lambadan gelen ışık, iki eğri lamba tarafından yönlendirilerek
holografik bir difraksiyon gratingde toplanır. Gratingde dağıtılan ışık bir
eğri ayna ve düz aynadan yansıtıldıktan sonra, bir diğer düz aynaya gelir. Bu
aynanın uygun bir açıya ayarlanmasıyla özel dalga boyundaki ışık seçilir ve bir
mercekle örneğin bulunduğu (dolayısıyla kolon akımının geldiği) hücreye
yönlendirilir. Hücreden çıkan ışık demeti çıkıştaki mercekle bir fotosel
üzerine odaklanır; geçen ışığın şiddetiyle bağıntılı bir respons verir.
Dedektör, genellikle maddenin spektrumunu çizen bir alete bağlanır.
Değişken dalga boylu dispersiv UV
dedektör
4. Diod Dizi (Ddiod
Array) Dedektör
Diod dizi dedektörünün fonksiyonu dispersiv enstrumandan
tamamen farklıdır.
Geniş aralıklı bir emisyon kaynaktan (deuteryum lamba gibi) gelen ışık bir
akromatik mercek sistemiyle paralelleştirilir ve böylece ışığın tamamı,
holografik bir grating üzerinde bulunan dedektör hücresinden geçer. Böyle bir
düzenlemeyle kaynaktan çıkan tüm dalga boylarındaki ışık örnekten geçmiş olur.
Gratingden çkan dispers (dağıtılmış) ışık bir diod array üzerine düşer.
Array’de yüzlerce diod vardır, her diyotun çıkışı bir bilgisayar tarafından
alınır ve bir sabit diskte depolanır. İşlem sonunda her bir dioda karşılık
gelen UV dalga boyundaki kromatogram çizilir.
Enstrumanların çoğu, ayırma işlemini takiben en az bir dodu izleyebilecek
şekilde dizayn edilmiştir; böylece ayırma gerçekleşirken kromatogram da
çizilebilmektedir. Bu tür sistemler örnekteki komponentleerin doğrudan
spektrumlarını verdiğinden ideal sistemlerdir. (Eğri, absorbsiyon-dalga boyu
ilişkisini gösterir.)
Diod –array UV dedektör
Refraktif İndeks Dedektörler
Refraktif indeks bir bulk özelliğidir, dolayısıyla refraktif indeks
dedektörünün algılaması hareketli fazdaki tüm komponentlerin toplam refraktif
indeksine dayanır.
Refraktif indeks dedektörü en az hassas sıvı kromatografisi
dedektörüdür; çevre sıcaklığı, basınç, akış hızı değiştiğinde dedektörün
algılaması da değişir. Çeşitli dezavantajlarına rağmen, refraktif indeks
dedektörleri, noniyonikler, UV bölgede absorbsiyon yapamayan maddeler ve
flüoresans olmayan bileşikler için çok uygun dedektörlerdir. Refraktif indeks
dedektörleri çeşitlidir; diferansiyel refraktif indeks, Fresnel metodu,
Christiansen etki, interferometre, termal lens, dielektrik sabiti
dedektörler gibi.
Şekilde bir diferansiyel refraktif indeks dedektörünün
şematik diyagramı verilmiştir. Burada çözgen ve analit çözeltileri bir cam
levha ile birbirinden ayrılmıştır. Cam levha, iki çözeltinin refraktif
indeksleri birbirinden farklı olduğunda gelen ışının sapmasını sağlayacak bir
açı ile yerleştirilmiştir. Bir ışık demeti optik maskeden geçerek hücre
bölmesine gelir. Mercekler demeti yönlendirerek örnek ve referans hücrelerden
geçmesini ve düz aynaya gelmesini sağlarlar. Ayna demeti yansıtarak tekrar
örnek ve referans hücrelerine gönderir. Mercekten geçen demet bir fotosel üzerine
odaklanır. Demetin yerini şiddeti değil, açısal sapması belirler; sapma, iki
hücredeki maddeler arasındaki refraktif indeks farkının bir sonucudur.
Fotoelektrik hücrede demetin odak konumu (yeri) değiştiğinde çıkış da değişir
ve fark sinyal elektronik olarak modifiye edilerek örnek hücresindeki madde
konsantrasyonuyla orantılı bir sinyal şekline dönüştürülür.
Fluoresans Dedektör
Fluoresans dedektör en hassas sıvı kromatografisi
dedektörüdür; bu nedenle eser miktarlardaki maddelerin analizlerinde kullanılır.
Çok hassas olmasına karşın, responsu ancak sınırlı bir konsantrasyon aralığında
doğrusaldır. Doğal olarak fluoresans olmayan maddelere karşı hassas olmayışı da
bu tip dedektörün diğer bir dezavantajıdır. Bu tür bileşiklerin saptanması
maddelerin fluoresans türevleri üzerinden yapılabilir.
Fluoresans dedektörler basit veya kompleks olabilir. Basit bir fluoresans
dedektörde bir tek dalga boyu uyarıcı kaynak ve bir algılayıcı bulunur; algılayıcı
tüm dalga boylarının fluoresans ışığını izler. Bu tip bir fluoresans dedektör
bazı örnekler için çok hassastır ve oldukça da ucuzdur. Ancak tek bir dalga
boyunda uyarılması ve sadece geniş bir emisyon dalga boyu nedeniyle çok yönlü
kullanımlar için uygun değildir. Kompleks bir dedektör ise çok amaçlıdır;
bunda, fluoresans spektrometreye küçük bir algılayıcı hücre yerleştirilmiştir.
Uyarıcı ve emisyon dalga boylarının seçilebilir olmasından dolayı çok yönlüdür.
Ayrıca, istendiği durumlarda uyarma ve emisyon spektrumları elde edilebilir.
Elektrik iletkenlik
dedektörü
Elektriksel iletkenlik dedektörü (İyon-değiştirici kromatografide de
kullanılır) hareketli fazın iletkenliğini
ölçer. Ortamın kendi iletkenliğinden ileri gelebilecek iletkenlikler uygun
elektronik düzenlemelerle giderilmelidir. Hareketli fazda tampon olması halinde
dedektörde bir taban sinyali meydan gelir; bu
durumda ölçme başarısız olur. Elektrikli kondüktivite dedektörü bir bulk
dedektör tipidir; dolayısıyla çözelti ve solventteki tüm iyonları algılar.
Algılayıcı elektrotların polarizasynunu önlemek için
alternatif akım kullanılmalıdır; böylece ölçülen değer, elektrot sisteminin
direnci değil, impedansı olur. Fiziksel kimya bakış açısıyla bir çözeltinin
iletenliği, onun direncinden daha önemlidir.
Elektriksel kondüktivite dedektörün algılayıcısı, diğer tüm
dedektör algılayıcılar arasında en basit olanıdır. Sistemde, içinde iki
elektrot bulunan uygun bir akış hücesi vardır; elektrotlar, bir Wheatstone
köprüsünün bir koluna impedans komponeneti olacak şekilde yerleştirilirler.
İyonlar algılayıcı içinde hareket ettiklerinde elektrotlar arasındaki impedans
değişeceğinden, köprüden buna eşdeğer miktarda bir dengeleme sinyali meydana
gelir. Ancak bu sinyal hücredeki iyon konsantrasyonuyla doğrusal olarak değişen
bir sinyal değildir; bu nedenle elektronik devre tarafından modifiye edilerek
doğrusal sinyal şekline dönüştürülür ve kaydedilir.
Elektriksel iletkenlik dedektörü
Elektrokimyasal
dedektör
Dedektör, uygun elektrotların bulunduğu bir hücrede analitin
oksitlenme/indirgenme reaksiyonları sonucunda oluşan akımın ölçülmesi esasına
göre çalışır. Doğan akımın seviyesi doğrudan analit konsantrasyonuyla orantılı
olduğundan bu tip dedektörler kantitatif tayine olanak verir.
Elektrokimyasal dedektölerin uygulama alanı fazla geniş
değildir; fakat hassasiyetinin yüksek olması nedeniye özellikle doğal ürünler
ve yiyecek maddeleri incelmelerinde kullanılır. Oksijen, metal kirlilikleri ve
halojenler ölçmelerde önemli hatalara neden olurlar.
Elektrokimyasal dedektörlerde üç elektrot bulunur;
oksitlenme veya indirgrnme reaksiyonunun olduğu iş elektrodu, yardımcı elektrot
ve referans elektrot. Referans elektrot hareketli fazın taban iletkenliğinde olabilecek
değişiklikleri dengeler. Eektrotlar çeşitli geometrik şekillerde
yerleştirilebilir; ince tabaka hücrelerde en çok kullanılan yerleşimler
şekil(b) ve (c)’degörüldüğü gibidir.
(a) Bir elektrokimyasal dedektör,
(b), (c) farklı elektrod konfigürasyonları
Transport Dedektörler
Transport dedektör metal zincir, tel veya disk gibi bir
taşıyıcıdır. Sürekli olarak kolon akımından geçer, örneğin bulunduğu hareketli
fazdan örneği ekstrakt eder ve yüzeyinde ince bir film tabakası halinde
biriktirir; film üzerinde kalan hareketli faz buharlaştırılarak uzaklaştırılır.
Bu işlemden sonra taşıyıcı, üzerinde biriken maddenin saptanması için uygun bir
algılama sistemiyle taranır. Bu amaçla, örneğin, piroliz ürünlerinin saptanması
istendiğinde alev iyonizasyon dedektörü (FID) kullanılır; bunun için taşıyıcı
ısıtılır, örnekteki piroliz ürünleri açığa çıkar ve ürünler çoğunlukla karbon içerdiğinden
FID ile algılanır.
Hareketli fazda uçucu olmayan maddeler bulunması halinde
doğru sonuç vermez, ayrıca kullanılan solventin uçucu ve çok saf olması
gerekir.
Şekilde, transport dedektörlere bir örnek olarak hareketli
tel (moving wire) dedektörün şematik diyagramı verilmiştir. Bu tip bir
dedektörde, sürekli hareket eden bir tel halka ile sıyırıcının bir kısmı bir
alev iyonizasyon dedektörüne taşınır. Tel önce sıyırıcıdan geçer, onu bir
fırına taşır ve burada sıyırıcının çözgeni buharlaşır. Buradan azot atmosferi
altında tutulan piroliz fırınına gelen
örnek piroliz olur; piroliz ürünleri azot gazıyla taşınarak alev iyonizasyon
dedektörü (FID) içindeki merkez tüpe taşınır ve bileşenler iyonizasyon dedektörü
tarafından algılanır. FID, hareketli fazdaki solventten etkilenmeyen bir
dedektördür.
Pye Unicam hareketli tel dedektörü
Buharlaştırmalı Işık
Saçılması Dedektörü
Bu tip bir dedektörde, kolon akımını küçücük damlacıklar
halinde atomize eden bir püskürtücü bulunur. Damlacıklar buharlaştırılarak
solventi uzaklaştırılır ve maddeler (solutes) atomizasyonun gazı içinde ince,
süspansiyon şeklinde dağılır.
Atomizasyon gazı hava veya tercihen inert bir gaz olabilir.
Süspanse tanecikler bir ışık demetinden geçer, ışığın saçılmasına neden olur ve
saçılan ışık bir çift optik fiberden geçerek bir fotomultipliere gelir; çıkış
elektronik olarak işlenerek bir bilgisayar sistemine veya potansiyometrik
kaydediciye gönderilir. Teorik olarak dedektör uçucu olmayan tüm maddeleri
algılar. Işık dispersiyonu çoğunlukla Raleigh saçılması karakterinde olduğunda,
algılama maddenin kütlesiyle orantılı olur; bu özellik nedeniyle dedektöre
‘kütle dedektörü’ de denilmektedir. Doğrusal bir algılama, taneciklerin
büyüklüğünün kontrol altında tutulmasını gerektirir. Dedektörün hassasiyeti
10-20 ng madde miktarıdır.