Şekil-18: Tipik bazı nanoyapı sentez
metotları
Katı Faz Sentezler
Mekanik Öğütme: Mekanik aşındırma, Nanomalzemelerin
sentezinde tipik bir ‘top-down’ metot örneğidir. Bu yöntemde Nanomalzeme,
kümelerden (cluster) değil, plastik deformasyonun sonucunda oluşan
kaba-taneciklerin yapısal bozunmasıyla hazırlanır. Mekanik öğütme basittir,
pahalı ekipmanlara gerek olmaz, her sınıf malzemenin ve ayrıca nanokristal
malzemelerin elde edilmesinde uygulanan çok popüler bir metottur.
Uygulamada öğütme ortamından veya atmosferinden gelebilecek
kirlenmeler ve toz ürünün, nanokristal mikroyapının kabalaştırılmadan
konsolidasyonuna dikkat edilmesi önemlidir.
Mekanik öğütmede yüksek enerjili karıştırıcı, küresel bilyeler,
veya tumbler değirmenler kullanılır. Bilyelerin sayısına, dönme hızına,
boyutuna, bilye/toz kütlesine, öğütme süresi ve öğütmenin yapıldığı atmosfere
bağlı olarak refraktör veya bilyelerden toz malzemeye enerji transferi olur.
Bu sentez metodu, amorf veya nano-kristalin alaşım
partiküller, elementel veya kompaund tozların üretimi için uygundur bir
yöntemdir.
Şekil-19: Mekanik
öğütme şematik görünümü
Litografi: Litografik
uygulamalarda genellikle bir master templat hazırlanır; özel ekipmanlara gerek
olmaz. Günümüzde en çok kullanılan top-down yöntemlerden biri fotolitografidir;
bilgisayar çiplerinde ve 100 nm’den küçük partiküller elde edilmesinde
uygulanan bir yöntemdir.
Örneğin, oksitlenmiş bir silikon devre levhası 1 mm kalınlıkta foto-dirençli bir tabakayla kaplanır; UV ışın
uygulandığında fotokimyasal reaksiyon nedeniyle foto-direnç maddede polimer
zincirler kopar, polimerik madde bozunur. Sonra devre levhası bir develope
çözeltisinde çalkalanarak UV ışına maruz kalan alan uzaklaştırılır.
Fotolitografiye alternatif olarak elektron-demeti litografisi ve X-ışını
litografisi teknikleri geliştirilmiştir. Elektron-demeti litografisi
yönteminde, bir polimer filme elektronlarla patern kaydedilir. Elektronların
dalga boyu nedeniyle difraksiyon etkileri önemli derecede azalacağından,
rezolusyon çok gelişmiş ve yüksektir. Ancak bu teknik çok pahalı ve çok
yavaştır.
X-ışını litografisinde de, X-ışınları dalga boylarının kısa olmasından
dolayı difraksiyon etkileri çok düşüktür. Işınların odaklanmasında
konvensiyonal lensler yeterli değildir, radyasyon lensleri ve sistemde
maskeleme için kullanılan malzemeleri tahrip eder.
En çok kullanılan litografi metotları olan baskı, presleme ve
kalıplamada tekniklerinde mekanik prosesler (foton ve elektronlar yerine)
uygulanır. Bu yöntemlere, polimerler kullanıldığından, yumuşak litografi
metotları denir.
Sıvı Faz Sentezler
Sıvı faz sentezlerde ‘ıslak kimya rotası’ izlenir. Sıvı faz
sentezlerde partikül oluşum mekanizması, buhar faz prosestekiyle aynıdır. Tipik
gaz kondensasyonda grain boyutunun ve kristal şeklinin kontrolü kolay olmadığı
halde, sol-jel ve solvotermal sentezlerde büyümeyi sınırlayan organik ligandlar
kullanılarak bu özellikler kontrol altında tutulabilir.
Kopresipitasyon (CP) reaksiyonlarda çekirdek oluşumu, büyüme ve/veya
aglomerizasyon prosesleri eşzamanlı olarak meydana gelir. Süper saturasyon
koşullar altında genellikle çözünmeyen tanecikler oluşur.
Çekirdek oluşumu anahtar aşamadır; çok sayıda küçük partiküller meydana
gelir. Oswald olgunlaşması veya agregasyon gibi ikincil prosesler elde edilen
ürünün boyutunu, morfolojisini ve özelliklerini önemli derelerde etkiler.
Çökelmeyi kolaylaştırmak için, genellikle
kimyasal bir reaksiyon sonucu oluşan süper saturasyon (doygunluk) gereklidir.
Tipik kopresipitasyon metotları arasında metallerin (sulu çözeltilerden,
susuz çözeltilerden indirgenmeyle, elektrokimyasal indirgenmeyle, ve metal
organik öncüllerin bozunmasından), oksitlerin (sulu ve susuz çözeltilerden) ve
metal kalgonidlerin (moleküler öncüllerin reaksiyonlarıyla) elde edilmeleri
sayılabilir. Ayrıca, mikrodalga/sonikasyon kopresipitasyon prosesleri de
uygulanabilir.
Fe2O3-Al2O3 bileşiklerinin
elde edilmesi ve kalsinasyonu Şekil-20’de gösterilmiştir. Kristalin fazların
(ör. magnetit, hematit) oluşumu, transformasyon sıcaklığı, kristalit boyutu,
spesifik yüzey alan, doku parametresi, demir oksidin magnetik özellikleri,
komponentlerin oranına ve termal işlemlemelere bağlı olarak değişir.
Şekil-20: Al2O3-Fe2O3
bileşiklerin kopresipitasyon metoduyla sentezi
Sol-jel proses bir ıslak-kimyasal tekniktir; kimyasal bir
çözelti (çözelti sol) veya koloidal tanecikler (nano skala partiküller için
sol) kullanılarak integre bir ağ yapı (jel) üretilir. Proseste önce, çözelti
içinde katı partiküller içeren kararlı bir sol hazırlanır ve takiben bu sol,
polikondensasyon veya poliesterleşme reaksiyonuyla jelleştirilir. İçerdiği sıvı
fazın uzaklaştırılması için jel kurutulur. Son aşamada, jellerin densifikasyonu
(yoğunlaştırılması) ve dekompozisyonu için yüksek sıcaklık uygulanır; jel ağ
yapıdaki gözenekler çöker ve kalıntı organik kontaminantlar uzaklaşır.
Sol-jel, iki aşamalıdır; sol ve jel. Sol, sıvı bir fazda
katı taneciklerin koloidal süspansiyonu, jel ise fazlar arasında oluşan
bağlantılı ağ yapıdır. Sol-jel prosesi iki temel reaksiyon içerir: (1) hidroliz
ve (2) kondensasyon (veya polikondensasyon). Her iki reaksiyonla da partikülat
metalik soller yerine polimerik (1 nm’den daha büyük oksit tanecikler
içermeyen) soller elde edilir. İki reaksiyon da çok-aşamalı prosesler olup
sırayla meydana gelir. (M: metal).
1. M(OR)4 + H2O
® HO–M(OR)3 + ROH
2. (OR)3M–OH +
HO–M(OR)3 ® (OR)3M–O–M(OR)3
+ H2O
(OR)3M–OH + RO–M(OR)3
® (OR)3M–O–M(OR)3
+ ROH
Sol-jel öncüller metal alkoksitler veya inorganik ve organik
tuzlar olabilir. Metal (Si, Ti, Zr, Al, B…) alkoksit öncüllerle çeşitli
çalışmalar yapılmıştır. Reaksiyonlar yukarıda verilen eşitliklere benzer yollar
izler. Şekil-21a ve 21b ve 21c’de tipik
sol-jel prosesleri şematik olarak gösterilmiştir.
Şekil-21: Tipik
bazı sol-jel prosesleri
Yapısal ortamda bir sentez metodudur. Mikroemülsiyonlar
berrak, kararlı, yağ, su ve sörfaktanandan oluşan izotropik sıvı
karışımlarıdır. Yapısal ortam mikroemülsiyon olabilir; su nanodamlalarda
nanopartiküller elde edilmesi, veya metal tuzu ve indirgeyici madde içeren iki
ayrı mikroemülsiyonun karıştırılmasıyla metal veya metal oksit
nanopartiküllerin elde edilmesi tipik örneklerdir.
Matris formdaki yapılar (zeolitler, tabakalı katılar,
moleküler elekler, miseller/mikroemülsiyonlar, jeller, polimerler, ve camlar
gibi) büyüme için gerekli “nanoodacıklardır. Şekil-22’de farklı komponentler
içeren iki mikroemülsiyonun karıştırılma prosesi görülmektedir. Misellerin
çarpışmaları ve bir araya gelmeleri reaktantların yer değiştirmelerine neden
olur. Bu miseller arası yer değiştirme prosesi (10 μs - 1 ms) partikül büyüme
kademesidir ve “misellar nanoreaktör” olarak tanımlanan yapılara maddelerin
difüzyonundan daha yavaştır. Damlacıklar arasındaki çekici etkileşim, perkolasyon
işlemini etkilediğinden çok önemlidir.
d. Hidrotermal/Solvotermal
Prosesler
Nanopartiküllerin solvotermal sentezinde partiküllerin boyut
dağılımı ve kristalliği hassas olarak kontrol edilebilir. Öncül malzeme sıcak bir
solventte (örneğin, n-bütil alkol gibi) çözülür. Reaksiyonlar, solventin
kaynama noktasının üstündeki sıcaklıklarda ve mevcut basınçta, bir otoklavda
yapılır. Kullanılan solvent su ise proses ‘hidrotermal’ olarak adlandırılır.
Örneğin, öncül olarak titanyum-n-bütoksid (TNB) C16H36O4Ti,
solvent olarak da n-bütil alkol ve propandikarboksilik asidin kullanıldığı
solvotermal proseslerde TEM imajlarında görüldüğü gibi farklı nanokristalin TiO2
elde edilir (Şekil-23).
Şekil-23: TNB öncülle
iki farklı solvent kullanıldığında elde edilen nanopartiküllerin TEM imajları
ve sentez sisteminin şematik diyagramı
e. Mikrodalgalı
Sentezler (Microwave-Assisted Synthesis)
Mikrodalgalar, frekansları 300 MHz-300 GHz aralığını kapsayan bir elektromagnetik
enerji formudur; genellikle kullanılan frekans 2.45 GHz’dir. Malzeme ve
mikrodalga (MW) arasındaki etkileşim iki spesifik mekanizmaya dayanır; dipol
etkileşimler ve iyonik iletim. Her iki mekanizma da, hedef malzeme bileşenleri
ve mikrodalgaların süratle titreşen elektrik alanı arasında etkin kapling olmasını
gerektirir. Dipol etkileşimler polar moleküllerle oluşur. Bir molekülün polar
uçları yeniden-oriyente olmak eğilimindedir ve mikrodalganın titreşen elektrik
alanıyla titreşmeye başlar; moleküler çarpışmalar ve sürtünmelerle ısı açığa
çıkar. Genellikle bir molekülün polaritesi ne kadar yüksekse mikrodalga alanla
kapling o derece etkindir.
Şekil-24: Mikrodalgayla ZnO-cluster
nanopartiküllerin, (a) üretim şeması, (b ve c) TEM (transmisyon-elektrom
mikroskop) görüntüleri
Mikrodalgayla hızlı ısıtma metodu, çözeltide metalik nanoyapıların
sentezinde uygulanmakta olan bir yöntemdir. Tipik örnekler olarak Ag, Au, Pt,
ve AuPd nanoyapıların sentezi gösterilebilir. Sadece küresel nanopartiküller
değil, tek kristalin poligonal levha, tabaka, çubuk, tel, tüp gibi malzemeler
de mikrodalga ısıtmayla birkaç dakikada hazırlanabilir. Nanoyapının morfoloji
ve boyutları, çeşitli deneysel parametrelerin (metalik tuz ve sörfaktan
polimerin konsantrasyonu, solvent, reaksiyon sıcaklığı gibi) değiştirilmesiyle
kontrol edilebilir.
Geleneksel yağ banyosunda ısıtma yöntemiyle kıyaslandığında, MW metotla
hazırlanan nanokompozitlerin boyutları daha küçüktür, boyut dağılımı daha
dardır ve kristalizasyon derecesi daha yüksektir. Örnek olarak Şekil-24‘de ZnO
nanopartiküllerin mikrodalgayla sentezi verilmiştir.
Ultrases ışınlar akustik kavitasyonla bir sıvıda kabarcıkların
oluşmasına, büyümesine ve aniden çökmesine neden olur. Kabarcıkların ani
çöküşüyle, çok yüksek sıcaklık (~5000 K) ve basınçta (~20 MPa) lokalize sıcak
noktalar meydana gelir.
Sonokimyasal metot tehlikeli değildir, reaksiyon hızı yüksektir ve çok
küçük metal partiküller elde edilebilir. Örnek olarak Mezoporöz
TiO2’in sonikasyonla oluşumu Şekil-25’de gösterilmiştir.
Doğa, malzeme bilimi ve ilişkili olduğu disiplinler (kimya, biyoloji,
fizik veya mühendislik gibi) için bir okuldur; bilim adamlarını ve mühendisleri
fevkalade yapı malzeme örnekleriyle büyüler. Bu malzemeler nanometre
seviyelerden makroskopik düzeylere kadar kompleks hiyerarşik organizasyonlar
sergiler. Doğayı tanımak, öğrenmek ve taklit ederek nanomimariyi
gerçekleştirecek stratejiler geliştirmek için yoğun çabalar harcanmaktadır.
Biyomimetik (taklit) veya biyoinspired (yaratıcı) prosesler oda
sıcaklığı, sulu ortam ve nötral pH gibi yumuşak koşullarda meydana gelir.
Biyolojik yaratıcı sentezler, hiyerarşik yapılanma ve hassas malzeme kimyası
teknikleriyle, mükemmel fonksiyonlar içeren nanoyapılı malzeme sistemleri elde
edilebilmektedir. (Şekil-26)
Şekil-25: Mezoporöz TiO2’in
sonikasyonla oluşum mekanizması
Şekil-26: (a)
Gümüş-bağlayıcılı peptidlerden gümüş kristal formasyonu, (b) biyosentetik Ag
nanopartiküllerin (1) kristal morfolojisi, (2, 3) Ag nanopartiküller, (4) levha
kalınlığını gösteren uç
Gaz Faz Sentezler
Nanopartiküllerin hazırlanmasında uygulanan gaz faz sentezler, öncülün
fazı ve süper doygunluğa ulaşılmada kullanılan enerji kaynağına göre
sınıflandırılabilir. Bu bakışla gaz faz sentezler iki grup altında
toplanabilir;
·
Katı öncüllerin kullanıldığı metotlar: Homojen
nükleasyon için gerekli olan aşırı doygunluk, malzemenin bir gaz içinde
buharlaştırılması ve sonra gazın soğutulmasıyla sağlanır.
·
Sıvı veya buhar öncüllerin kullanıldığı metotlar:
Bu yöntemlerde partiküllerin homojen nükleasyonu için gerekli aşırı doygunluk
kimyasal reaksiyonla sağlanır. Kimyasal öncüller ısıtılır, ve/veya
karıştırılarak gaz-fazdaki reaksiyonlarla, gaz-fazda aşırı doygunluk hali
oluşur.
a.1. İnert Gaz Kondensasyon (IGC)
İnert gaz kondensasyon sentezinde kaynak substans inert bir
gaz atmosferinde buharlaştırılır ve oluşan nanotozlar soğuk bir substrat
üzerinde toplanır. Bu proses ultra-ince metal partiküller üretilmesinde
1930’lardan buyana bilinmesine rağmen, nano sakala tozlara uygulanması oldukça
yenidir. İnert gaz kondensasyon bir fiziksel buhar depozisyon prosesidir.
Yönteme katalitik bir proses ilave edildiğinde kimyasal buhar depozisyon (CVD)
tanımlanır. CVD’de, gaz fazdaki elemanlar yüksek sıcaklıklarda (~500-1000 0C)
reaksiyona girerler veya termal dekompozisyona uğrarlar.
Bu teknikle Al, Co, Cr, Cu, Fe, Ga, Mg, Ni, v.s., gibi çok sayıda metal nanotozları
sentezlenebilir. Proses bir ultra yüksek vakum odacığında (inert gaz
atmosferinde) yapılır, nanopartiküller “cold finger” olarak tanımlanan sıvı
nitrojen doldurulmuş döner bir silindir üzerinde toplanır. Şekil-27’deki
şematik diyagramda görüldüğü gibi buharlaştırma kaynağının hemen üzerindeki
sıcak bölgede sıcak buhar ve odacıktaki soğuk inert gaz atomları arasındaki
etkileşimlerle nanopartiküller oluşur. Proses metaller ve oksitlere uygulanabilir.
Şekil-28: (a) SrTiO3 substrat
üzerinde YBa2Cu3O7-x film elde edilmesi, (b) 7YBa2Cu3O7
FESEM görüntüsü, (c) 10YBa2Cu3O7 HRTEM
görüntüsü
a.2. Pulslu
Lazer Ablasyon
Aşırı doygun buharının elde edilmesi için bir malzemenin ısıtılması yerine pulslu lazer yöntemi uygulanabilir. Lazer ablasyon, bir katı yüzeyden (veya sıvıdan) lazer demetiyle malzeme çıkarma prosesidir. Bu metotla genellikle az miktarda nanopartikül elde edilir; ancak bu miktar malzemenin kolayca buharlaşamayan kısmından çıkarılır.
Pulslu lazer ablasyon metoduna tipik bir örnek olarak süper iletken YBa2Cu3O7-x
film elde edilmesi gösterilebilir (Şekil-28a). Yüksek güçlü bir lazer hedef malzemeye
odaklanır; bir atom bulutu, moleküller ve topaklar oluşur. Pulslu lazer
ablasyon yeni bir tekniktir; basittir (hızlı ve kolay), oksijen ve diğer
reaktif gazlarla uyumludur.
Metallerin buharlaştırılmasının diğer bir anlamı metalden yapılan
elektrotların, inert gaz atmosferinde kopma voltajına ulaşılıncaya kadar
elektrikle yüklenerek buharlaştırılmasıdır; oluşan kıvılcımla elektrotlardan az
miktarda metal buharlaşırken bunun çok azı da nanopartiküllere dönüşür.
Sıvı veya buhar öncüllerin kullanıldığı çeşitli metotlar vardır.
Bunlardan bazıları aşağıda kısaca özetlenmiştir.
Kimyasal buhar sentezine kimyasal buhar kondensasyonu (CVC) da denilir.
Metot, buhar faz öncüllerin sıcak-duvarlı bir reaktörde, partikül
çekirdekleşmenin özellikle buhar fazda oluşabileceği şartlar altında tutularak
nanopartiküllerin elde edildiği bir prosestir. Bu prosesin, reaktör duvarlarında
ince bir film şeklinde çökelmenin oluştuğu kimyasal buhar depozisyon (CVD)
metodundan en önemli farklılığı çekirdekleşmenin buhar fazda gerçekleşmesidir;
öncülün reaktörde alıkonma süresine göre partikül veya film elde edilir.
Bazı alıkonma sürelerinde her iki tür de sentezlenebilir.
CVC, pek çok türde nanopartikül elde edilmesine olanak veren ve CVD
yöntemine göre avantajlara sahip, esnek bir sentez metodudur. Öncül malzeme
çevresel koşullarda katı, sıvı veya gaz olabilir, ancak reaktöre verildiğinde
gaz halinde olmalıdır. (Şekil-29)
Sprey piroliz bir aerosol prosesidir; çözelti taşıyıcı bir
gaz içinde damlacıklar halinde dağıtılır (bir atomizerle), sonra bir kurutma
odacığına (fırın) püskürtülür; odacık, taşıyıcı olarak kullanılan solventin
buharlaşma sıcaklığının üstünde bir sıcaklıktadır. Oluşan katı partiküller bir
çöktürücü yardımıyla toplanır. (Şekil-30)
Şekil-29: Kimyasal buhar kondensasyon
prosesi
Şekil-30: (a) Tipik bir sprey piroliz sistemi, (b) solventin buharının her aşamadaki evrim mekanizması
Sprey pirolize tipik bir örnek olarak GaN nanopartiküllerin
elde edilmesinde başlangıç malzemesi olan galyum nitrid (Ga2O3)
üretimi gösterilebilir. GaN nanopartiküller mavi-ışık-emitleme ve lazer
diyotlar, yüksek-hız alan-etki transistörleri, UV fotodedektörler, ve
yüksek-hız elektronik aletler gibi alanlarda yüksek potansiyele sahip bir
malzemedir.
Homojen bileşimde ve dar bir boyut aralığında kristali GaN
nanopartiküllerin Ga(NO3)3 öncülden başlayarak elde edilme
prosesi Şekil-31‘de görülmektedir. Ga(NO3)3 çok saf suda
çözülür, çözeltiye LiCl tuz ilave edilir. Amonyak taşıyıcı gazda oluşan
damlacıklar bir fırına püskürtülür; homojen ve boyutları birbirine yakın Ga2O3
meydana gelir; yıkanır ve nitridasyon reaksiyonuyla kristalin derecesi yüksek
GaN nanopartiküller (23.4 ± 1.7 nm çap) elde edilir.
Sprey piroliz, düzenli gözenekli poröz partiküllerin
üretiminde de başarılı bir sentez metodudur. (Şekil-32). Proseste nano-primer
partikül mikrodamlalar (örneğin, koloidal silika nanopartikül karışımları
gibi), polimer küreciklerle (polistiren lateks PSL) karıştırılır, kurutulur ve
sonra PSL çıkarılır.
Lazer enerji absorbsiyonu, öncülün ısıtılmasıyla reaksiyonun ve homojen
nükleasyonun başlatılmasına alternatif bir sentez metodudur. Bu yöntem, sadece
gaz (veya gazın bir kısmı) ısıtıldığından lokalize ısıtma ve hızlı soğutma gibi
avantajlara sahiptir. Isıtma genellikle bir infrared lazerle yapılır. Pulslu
lazerle elde edilmiş olan SiC nanopartiküller tipik bir örnek olarak
gösterilebilir.
Şekil-31: Tuzlu
ortamda sprey piroliz prosesiyle GaN nanopartikül sentezi; öncül mineral Ga(NO3)3,
ara ürün Ga2O3 nanopartiküldür
Şekil-32: Poröz silika nanopartiküller
prosesi şematik diyagramı (A: mikron damlacık, B: kompozit partikül, C: mezoporöz partikül)
b.4. Plazma Sentezleri
Plazma, maddenin dördüncü halidir:
Katı ® Sıvı ® Gaz ® Plazma
Plazma eşit sayıda pozitif ve negatif yük içeren iyonize bir gazdır.
Partiküller (partikülat malzeme) içeren plazma “tozlu plazma” olarak
tanımlanır; partikülat sentezlerinde bu tip plazmalar kullanılır.
Şekil-33: Plazma sentezleri için tipik bir şematik
diyagram
Termal Plazma
Sentez: Termal plazmalar termodinamik eşitliklerle
karakterize edilir; elektronlar, iyonlar ve diğer nötral elemanların
sıcaklıkları (enerjileri) aynıdır. Termal plazma sentezinde, aşırı doygunluk ve
partikül çekirdeklenmesini sağlayacak reaksiyonları indüklemek için bir termal
plazmaya öncüller injekte edilir. Bu durumda plazma bozularak atomlarına
ayrılır; bunlar da reaksiyona girer ve soğutulduğunda yoğunlaşır. Soğutma,
soğuk bir gazla veya bir nozulda genleştirilerek yapılabilir. Bu yöntemle
nanofaz sert kaplamalar için SiC ve TiC nanopartiküller üretilmiştir.
Mikrodalga Plazma Sentezi:
Mikrodalga plazma prosesi bir gaz faz prosesi olduğundan başlangıç maddesi
buharlaştırılmış bir öncüldür. Mikrodalga plazma, serbest elektronlar
bulunmasından dolayı kimyasal olarak çok reaktif bir ortamdır; kimyasal reaksiyonlar
kolaylıkla gerçekleşir.
Şekil-34’de termal enerji (a) ve mikrodalga enerji (b) ile
yapılan gaz faz reaksiyonların şematik diyagramları verilmiştir. Reaksiyonlar
incelendiğinde de görüldüğü gibi her iki proses de buharlaştırılmış öncül ve
reaktif gaz ilavesiyle başlar.
Mikrodalga plazmada partikül oluşum aşamaları bileşenlerin
iyonizasyonu ve disosiyasyonla desteklenir (Şekil-34b). Partikül oluşumundaki
kritik kademe nükleasyondur. Partikül boyutu plazmadaki çekirdeklerin sayısına
göre değişir.
Şekil-34: Gaz faz
reaksiyonlarda partikül oluşum prosesleri; (a) termal metotla, ve (b)
mikrodalga plazma oluşumuyla
Şekil-35: Nano boyutlarda bazı takviye malzemelerin SEM görüntüleri