Alev Spektroskopisi; Teorisi (theory of flame spectroscopy)

İnorganik tuzların sulu bir çözeltisi bir alevin sıcak bölgesi içine püskürtüldüğünde metalik bileşenler indirgenerek elementel duruma geçerler; aynı zamanda, az da olsa mono atomik iyonlar da meydana gelir. Böylece alev içinde, elementer tanecikler içeren bir gaz çözeltisi veya "plazma" oluşur. Alev spektroskopisi bu taneciklerin yaptığı absorpsiyon, emisyon veya fluoresansı ölçer.


1. Alev Spektroskopisi Tipleri

Şekil-1'de üç tip alev spektroskopisi görülmektedir.

Şekil-1(a) "atomik emisyon" veya "alev emisyonu" spektroskopisidir ve sıcak bir aleve püskürtülen örnek çözeltisinden çıkan karakteristik hattın ışın gücünün ölçülmesi temeline dayanır. Alevden ve örnekteki diğer bileşenlerden oluşan ışınları ölçülecek ışından ayırmak için bir dalga boyu seçici (monokromatör veya filtre) kullanılır.

Bir "atomik  absorpsiyon" veya " alev absorpsiyon" cihazının şematik görünümü Şekil-1(b)'de verilmiştir. Alev, herhangi bir fotometre veya spektrofotometredeki hücre (veya küvet) görevini yapar; bu nedenle atomize edilmiş örneğin seyreltik bir gaz çözeltisi gibi düşünülebilir. Uygun bir kaynaktan gelen ışın atomize edilmiş örnekten geçer ve bir fotometre veya spektrofotometrenin slitine girer. Kaynaktan gelen ışınla alevden çıkarılan ışını ayırabilmek için, kaynak ışını aleve ulaşmadan önce bir chopperden geçirilir. Dedektör devresi, alev emisyonundan oluşan doğru akım çıkışını görmeyecek, fakat kaynaktan ve örnekten gelen alternatif akım sinyalini ölçecek şekilde dizayn edilir.

"Atomik fluoresans" veya "alev fluoresans" Şekil-1(c)'deki gibi şematize edilebilir. Burada da alev örneği atomik taneciklere parçalar ve uygun bir kaynaktan gelen ışınla uyarılmaları için bunları ışık yolu üzerinde tutar. Oluşan fluoresans bir fotometre veya spektrofotometreye gönderilerek ölçülür.


Şekil-1: Üç tip alev spektrometresi; (a) Atomik Emisyon Spektrometre (AES), (b) Atomik Asorbsiyon Spektrometre (AAS), (c) Atomik Fluoresans Spektrometre (AFS)


Alev Spektrası: Gaz halindeki atomik taneciklerin emisyon, absorpsiyon, ve fluoresans spektraları, en dıştaki elektronların elektronik geçişleriyle doğan, iyi-tanımlanan dar hatlar şeklindedir. Metaller için bu geçişlerin çoğu ultraviyole ve görünür bölge enerji seviyelerinde olur.

Bir elementin dış elektronlarının enerji seviye diyagramları, atomik spektroskopi cihazlarının temel çalışma ilkelerini oluşturur. Şekil-2(a)'da görülen Na atomunun diyagramı tipik bir örnektir. Enerji skalası elektronvolt (eV) birimine göre doğrusaldır; burada 3s orbitalinin enerji değeri sıfırdır. Tek bir 3s elektronunu merkez atomun etkisinden kurtararak Na iyonu elde edebilmek için gereken enerji 5.2 eV'dur ve bu değer Şekil-2(a)'daki enerji skalasının üst sınırıdır.

Enerji Seviyesi Diyagramları: Atomik orbitallerin enerjisi diyagramda yatay çizgilerle gösterilmiştir. p orbitalleri, enerjileri birbirinden biraz farklı iki seviyeye ayrılırlar. Bu farklılık şöyle açıklanabilir: Bir elektronun spinlerinin hareket yönü kendi orbital hareketiyle aynı veya ters yönde olabilir. Elektronun taşıdığı yük nedeniyle hem spin hem de orbital hareketleri magnetik alanlar yaratır. İki hareketin yönlerinin ters olması durumunda doğan magnetik alanlar birbirini çeker, tersine hareket yönlerinin aynı olması bir itme kuvveti oluşturur. Sonuçta, spini kendi orbital hareketine zıt yönde hareket eden elektronun enerjisi, aynı yönde hareket eden bir elektrona göre daha düşük olur. d ve f orbitallerinde de benzer farklılıklar vardır, fakat fark sodyum atomunda ölçülemeyecek kadar azdır; bu nedenle d orbitallerinde (Şekil-2a) tek bir enerji seviyesi görülür. Yüksek enerjili p, d ve f orbitallerinin iki hale ayrılması, tek bir dış elektronu bulunan tüm atom veya iyonlarda görülür. Şekil-2(b)’deki tek yüklü magnezyum iyonunun enerji seviye diyagramı bu nedenle yüksüz sodyum atomunun diyagramına benzer.


Şekil-2: (a) Na atomu ve (b) Mg+ iyonunun, enerji seviye diyagramları


Dipozitif aluminyum iyonu ve diğer alkali metal atomlarının diyagramları da Şekil-2'dekilere benzerler. Şu önemli hususu bilmek gerekir: 3p ve 3s halleri arasındaki enerji farkı magnezyum iyonunda sodyum atomuna göre yaklaşık iki kattır; bu durum magnezyum iyonundaki çekirdek yükünün büyük olmasından kaynaklanır.

Şekil-2(b) ve 3'deki enerji diyagramları bir iyonun ve bu iyona ait atomun değişik enerji seviye spektrumları verdiğini gösterir. Atomik magnezyumun iki dış elektronu vardır ve farklı enerjilerde tekli (singlet) ve üçüz (triplet) hallere uyarılırlar (Şekil-3). Tekli halde iki elektronun spinleri ters yönlüdür (veya çiftleşmiş haldedir); üçüz halde spinler paraleldir. Üçüz halin p, d ve f orbitalleri enerjileri birbirinden biraz farklı üç seviyeye ayrılırlar. Bu durum iki dış elektronun spinleri ile tüm elektronların orbital hareketlerinden doğan net alan arasındaki etki ile açıklanır. Tekli halde iki spin çiftleşmiştir ve magnetik alanlar birbirini yok ederler, böylece bir enerji ayrılması olmaz. Üçüz halde iki spinin momentleri aynı yönde olduğundan çiftleşme şansı yoktur. Spinlerin toplam magnetik alanı üzerindeki orbital magnetik momentin etkisiyle p seviyesi üçe bölünür. Bu davranış tüm toprak alkali atomlar, tek yüklü Al ve Be iyonları, iki dış elektronu bulunan diğer iyonlar, v.s., için karakteristiktirtir.


Şekil-3: Mg atomunun enerji seviye diyagramı


Dıştaki elektronların sayısı arttıkça enerji seviye diyagramlarının karmaşıklığı da artar; üç dış elektron bulunduğunda enerji seviyeleri ikiye bölünür ve dörtlü hal oluşur, dört elektron bulunduğunda ise tekli, üçlü ve beşli haller oluşur.

Na ve Mg gibi elementlerin enerji seviye diyagramları ile atomik spektraları arasındaki ilişki oldukça düzenlidir ve teorik tanımlamaya uygundur; ancak ağır elementler ve özellikle geçiş metallerinde aynı uyum görülmez. Bunlarda birbirine yakın çok sayıda enerji seviyesi bulunur; bunun sonucu olarak da absorpsiyon veya emisyon hatlarının sayısı çoktur. Örneğin, Harvey değişik elementlerin nötral ve tek iyonize atomlarının ark ve kıvılcım spektralarında gözlenen hatların sayılarını incelemiştir. Alkali metallerde bu sayı Li için 30'dan Cs için 645'e kadar değişen bir aralık gösterir; toprak alkali metallerde Mg 173, Ca 662 ve Ba 472 hat verir. Geçiş metallerinden Cr 2277, Fe 4757 ve Ce için 5755 hattı bulunur. Alevde, sıcaklığın düşük olması nedeniyle ayrılan hat sayısı daha azdır; yine de alev metallerinin geçiş spektrası, atom numarası küçük olan elementlerin spektralarından çok daha karmaşıktır.

Atomik Emisyon Spektrası: Bir madde örneğinde bulunan tüm atomlar oda sıcaklığında temel halde bulunurlar. Örneğin, metalik sodyumun tek dış elektronu bu koşullarda 3s orbitalinde bulunur. Bu elektronun daha yüksek orbitallere uyarılması için bir alevin ısısı veya bir elektrik arkı veya kıvılcım gerekir. Uyarılmış atomun yaşam süresi çok kısadır, bir ışın kuvantumu çıkararak (emisyon) temel haline geri döner. Şekil-2(a)'daki dik hatlar Na atomlarının uyarılmasını takibeden bazı elektronik geçişleri gösterir. 5890 ve 5896 A0'deki iki hat uyarılma koşullarında çok şiddetlidir ve analitik tayinlerde tanımlayıcı hatlar olarak kullanılırlar. Slit genişliği, iki hattı anında ölçebilecek şekilde ayarlanır.

Atomik Absorpsiyon Spektrası: Bir alev plazmasındaki sodyum atomları, 3s halinden daha yüksek uyarılmış hallere elektronik geçişlere olanak veren dalga boylarındaki ışığı absorblayabilir. Örneğin, deneysel olarak 5890, 5896, 3302, ve 3303 A0‘de keskin absorpsiyon pikleri elde edilmiştir; tekrar Şekil-2(a)'ya bakılırsa birbirini takip eden her pik çifti (5890-5896 A0 ve 3302-3303 A0) 3s seviyesinden sırasıyla 3p ve 4p seviyelerine geçişleri gösterir. 3p den 5s geçişiyle olan absorpsiyon çok zayıf olduğundan gözlenemez; çünkü bir alevdeki 3p halinde olan sodyum atomlarının sayısı çok azdır. Buna göre bir alevden elde edilen atomik absorpsiyon spektrumu, temel halden en üst seviyelere geçişlerin neden olduğu "resonans hatlarından" oluşur.

Atomik Fluoresans Spektrası: Bir alevdeki atomlar ışın çıkararak fluoresans özellik gösterebilirler; kaynak, elementin önceden absorbladığı dalga boylarındaki ışındır. Moleküler fluoresansda olduğu gibi, fluoresans spektra ışık yoluna 900 lik açı altındaki bir yönde gözlenebilir.
 Gözlenen ışın resonans fluoresansın bir sonucudur. Örneğin, magnezyum atomları bir ultraviyole kaynağa karşı tutulduğunda 2852 A0 deki ışını absorblarlar ve elektronlar 3s den 3p seviyesine çıkarlar (Şekil-3). Atomların uyarılmış halde kalma süreleri çok çok kısadır, aynı dalga boyundaki ışını emitleyerek tekrar 3s seviyesine dönerler. Dönüşte resonans fluoresansı meydana gelir ve bu yöntemle yapılan analizlerde kullanılan ışın da budur. Tersine bir durum sodyum atomlarının 3302 A0 dalga boyundaki ışını absorblamasında görülür; elektronlar 4p haline geçerler (Şekil-2a). Buradan iki 3p haline ışımasız geçiş, resonans fluoresansa kıyasla daha hızlı olur. Bu nedenle 3302 A0'de fluoresans gözlenmez, sadece 5890 ve 5896 A0'de fluoresans oluşur. Atomik fluoresans için üçüncü bir mekanizma tipi Şekil-4’de verilmiştir. Burada bir alevde uyarılan bazı talyum atomlarının temel hale dönüşleri iki kademede gerçekleşir; birincisi fluoresans kademesidir ve 5350 A0 ‘de bir hat verir, bunu hemen ışımasız dönüş izleyerek atom temel hale ulaşır. Ayrıca 3776 A0'de resonans fluoresansı da gözlenir. Yani, talyum iki fluoresans hattı verir.


Şekil-4: İki fluoresans hattı gösteren talyumun enerji seviye diyagramı


Hat Genişlikleri: Atomik emisyon ve absorpsiyon pikleri, moleküllerin emisyon ve absorpsiyon piklerine göre çok daha dardır. Gözlenebilen atomik hatların tabii genişlikleri 10-4 A0 kadardır. Hatları birleştirerek 0.02- 0.05 A0 genişliğe kadar artıran iki etkiden söz edilebilir.

"Doppler genişlemesi", alev plazmasındaki atomik taneciklerin hızlı hareketlerinden oluşur. Monokromatöre doğru hareket eden atomlar Doppler-kayması nedeniyle düşük dalga boylarındaki ışınları emitlerler; bu etki monokromatörden çıkan atomlarda tersine döner. Doppler genişlemesi absorpsiyon hatlarında da gözlenir. Kaynağa doğru hareket eden atomlar, dik yönde hareket edenlerin adsorbladığı ışından daha kısa dalga boylu ışın absorblarlar. Kaynaktan zıt yöne gidenler için ise bunun tersi oluşur.

"Basınç genişlemesi" band genişliğini artıran ikinci bir etkidir. Burada atomlar arasındaki çarpışma temel-hal enerji seviyelerinde küçük değişikliklere neden olur ve bu da pikleri genişletir.

Alevlerde Moleküler Spektra: Hidrojen veya hidrokarbon yakıtları bazı dalga boyu aralıklarında absorpsiyon ve emisyon bandları verirler. Bandlar molekülün alevde OH ve CN radikalleri ve C2 molekülleri içermesinden dolayıdır. Bazı toprak-alkali ve nadir-toprak metalleri de uçucu oksit veya hidroksitler oluşturarak geniş spektral bir bölgede absorpsiyon ve emisyon yapabilirler. Şekil-5'de görülen CaOH'in absorpsiyon spektrası tipik bir örnektir. Şekildeki noktalı hat baryum resonans hattı dalga boyudur. Baryumun atomik absorpsiyon yöntemiyle tayininde daha sıcak alev kullanılarak ortamda bulunan CaOH molekülünün parçalanması sağlanır; böylece şekilde görülen CaOH e ait absorpsiyon bandı kaybolur. Band spektrum elementlerin yaklaşık üçte birinin analizinde kullanılabilen bir analiz yöntemidir. Emisyon ve absorpsiyon spektroskopisinde spektrayı karıştıran istenmeyen bazı bandlar bulunur; bunlar özel dalga boyu seçimi ve yakma koşullarının değiştirilmesi gibi önlemlerle giderilmelidir.


Şekil-5: CaOH ve Ba için moleküler alev ve alev absorpsiyon spektreları